Derin Galdor ile şakalaşmaya devam ederken ilk olarak Kylana geldi yanımıza. Selam verdi ve kısa bir süre sonra Naserious da katıldı bize.
- Galdor hazırlıklar nasıl gidiyor?
- Oldukça güzel birazdan yola çıkacağız ama operasyon öncesi sizinle konuşmak istedim. Önerileriniz varsa alabilirim.
- Bende seninle konuşmak istiyordum Galdor. Benim bir fikrim var daha etkili bir giriş yapabilmemiz için sis büyüsü yapabilirim. Alanın tamamını sisle kaplarım ve bu sis yaklaşık olarak 5 dakika sürer. Aynı büyüden iki tane yapabilirim ve bu 10 dakika yapar. Keskin nişancıları ortadan kaldırmak için yeterli bir süre ve Lucian'ın içeriye girmesi için.
- Bu muhteşem bir haber Naserious. O zaman şöyle yapıyoruz önden Kylana ve ekibi gidecek ve konuşanacaklar. Lucian ve 12 yane asker girişte olacak. Saldırı aynı anda başlayacak ve onları hazırlıksız yakalayacağız. Çatışma sesleri duyulmaya başladığı zaman ise askeri araçlarla birlikte biz geleceğiz.
- Komutan Galdor benim görevim ne olacak çekirdek mi çitleyeceğim?
- Derin olur mu öyle şey sen benim yanımda duracaksın ve seninle birlikte operasyona yön vereceğiz. Araçları otobanın yakınlarını çekeceğiz ve siz yürüyeceksiniz sonra bizde araçlarla geleceğiz.
- Harika bir plan Galdor biraz riskli bir görev ama anlık kararlarla hallederiz.
- Hazırlıklar başlasın 5 dakika sonra yola çıkacağız.
Galdor'un emrinden sonra her yer koşuşturan askerlerle doldu. Herkes bir yere doğru koştururken ben orada durmuş Kylana'ya bakıyordum. Onu ezberlemek istiyordum sanki. Zamanı durdurmak ve onunla duran zamanda özgürce Konuşmak istiyordum. Keşke zamanı sonsuza kadar durdurabilseydim diyr geçirdim içimden. Sonsuza kadar onu seyretmek istiyordum.
Araçlara binerken herkesle son bir kere daha bakıştık ve v8 motor büyük bir gürültü ile çalıştı. Askerlerin büyük bölümü bizimle gelecekti. Uzun zamandır onlardan bu kadar ayrı kalmamıştım ben. Bu an onlara ne kadar deger verdiğimi gösteriyordu.
Yıkılmış binaların arasından geçiyorduk. Ülkemiz, vatanımız ve tüm insanlık için sessiz bir intikam yemini etmiştik bile. Önde çok da eski olmayan tank ilerliyordu. Onun hemen arkasında iki tane zırhlı askeri araç ve arkamızda diğerleri. Herkesi düşündüğüm zaman oldukça etkili bir ekiptik biz.
Karşımıza çıkan yanmış, parçalanmış veya ters dönmüş arabalara çarparak yolumuzu açıyorduk. Aynadan Kylana'nın olduğu araca bakarken onun yüzünde keskin bir ifadeyle silahını sildiğini gördüm. Galdor ve Derin başka bir araçta tartışmaya devam ediyordu. Derin'in silahı kullanması için ısrar ettiğini anlayabiliyordum. Naserious ise başka bir araçta en arkada oturmuştu. Düşünceli görünüyordu zaten o hep düşünürdü.
Otobana bağlandığımız zaman daha hızlı ilerlemeye başladık. İki tane askeri araç tankın iki yanına geçti. İçimizdeki öfke karşımıza çıkacak herseyi yenmemiz için yeterliydi. Öfkemin kontrolü ele geçirmesinden korkuyordum ama bir yandan da adrenalinin verdiği güce ihtiyacımız vardı.
Herkesin yüzündeki kararlılık bana umut veriyordu. Otoyolun ortasında yan dönen bir araç tank tarafindan ezildi önce sonra ona çarparak yolun dışına attık. Patlamaların izleri hala vardı ve bu izler unutmamızı engelliyordu. İnsanlar genelde unutmayı tercih ederdi yaşamak için ancak bizim böyle bir lüksümüz yoktu. Hatıralarımız bizim en tehlikeli silahlarımızdı.
Zaman her ne kadar yavaş akıyor gibi gelse de aslında hızlı ilerliyorduk. Karşımıza engeller çıksa da onları aşabiliyorduk. Otoyolun kenarlarında birkac tane siyahlı asker görsek bile onları temizlemek için yavaşlamıyorduk bile. Korkutucu bir kararlılıkla ilerliyorduk.
Gideceğimiz yere geldiğimiz zaman benim aracım ve diğer aracımızdan indik. Kylana ve ekibi de aracından indi onunla göz göze geldiğim zaman yüzündeki sert ifade yumuşadı ve yerini küçük ve davetkar bir gülümsemeye bıraktı. Ona bir kere daha aşık oldum. Tepeye doğru tırmanırken önden ilerliyorduk ve onlar bizi koruyordu. Naserious'un sesini zihnimde duyduğum zaman onun bizi takip ettiğini anladım. Kim bilir onda başka hangi sürprizler vardı. "Hazır olduğunuz zaman haber ver Lucian. 10 dakika zamanınız olacak!"
Biz ağaçların arasında sessizce ilerlerken Naserious'un sesini duymak bir parça rahatlatmıştı beni. Kylana'ya bizi takip etmelerini ve biraz arkada kalmalarını işaret ettim. Bu esnada Naserious'un neler yapabileceğini çok merak ettim. Benim zihnime girebildiğine göre büyük ihtimalle onun bir sınırı yoktu.
Hafif bayırı çıkarken Kylana eliyle ileriyi işaret etti ve orada nöbetçi kuleleri görünüyordu. Herkese hazır olmaları talimatını verdim. Kylana ve diğer keskin nişancılar atışa hazır bir şekilde beklerken bizde kapının yan tarafındaki demir parmaklıklara yaklaşmıştık. Sağ elimi yumruk yaparak bir süre boyunca havada tuttum. Herkese operasyona hazır olmasını söylüyordum. İçimden Naserious'a "Hazırız sis geldiği anda saldıracağız." dedim.
Bir an sonra etrafın sisle kaplandığını fark ettim. Birkaç an sonra ise göz gözü görmüyordu. Ben ise yumruğumu aşağıya doğru indirdim ve diğer piyadelerle birlikte ileriye doğru koşmaya başladık. Her ihtimalle 3 kişi koşarken 3 kişi onları bekliyordu. Önde olanlar durduğu zaman arkadakiler ilerliyordu. Kapıyla aramızdaki mesafe en fazla 500 metre kadardı.
Kapıya yaklaştığımız termal görüşümüz sağ olsun 3 tane nöbetçinin girişin arkasında iki tane nöbetçinin ise güvenlik kulübesinde olduğunu fark ettim. Etrafa bir ölüm sessizliği hakimdi. Önce nöbet tutan askerler yere düştü ardından ise nöbetçi kulubesindeki askerler. Silahımızdan çıkan kurşunlar kulübenin etrafındaki camları delip geçmişti ve hiçbir cam parçalanmamıştı. İşin garip tarafı ise hiç ses duyulmamasıydı büyük ihtimalle Naserious'un bu işte parmağı vardı. Sessiz kelimelerle "Teşekkür ederim" dedim ona beni hala şaşırtıyordu.