Herkes gider mi?

Daha önce bir çok kez bahsettiğim bir konuyu tekrardan ele almak istiyorum. "Kimler geldi, kimler geçti hayatımdan.." diye başlayan bir şarkı vardır ve büyük bir çoğumuz biliriz o şarkıyı. Hayatımızdan o kadar insan gelip geçmiştir ki durup geriye baktığımızda şaşarız bir süreliğine. Benzer bir noktadayım ve geçmişe doğru kaçamak bakışlar atıyorum. Biraz insanları, biraz hayatı ama en çok da kendimi sorguluyorum ve gidilen insan olmamın sebeplerini merak ediyorum. Biraz bu sebepleri araştırmak istiyorum bu yazıda. Cevabını öğrenmek istediğim soru şu ki "neden herkes gitti benden?"

Daha önce anlatmıştım insanların hayatında nasıl bir rolüm olduğunu. Tekrar etmem gerekiyor sanırım eski bir kız arkadaşımın cümleleriyle "sen fırtınalı bir denizde güvenli bir limansın" demişti bana. "Fırtına geçene kadar, deniz durulana kadar sende konuk olabilirim. Kapın ardına kadar açık. Bana neden geldin diye sormuyorsun, neden gitmiyorsun da demiyorsun. Sende istediğim kadar kalabiliyorum" diyerek eklemişti. Benim hayata bakışıma göre gelen birisini geri çevirmem ben ve evet güvenli bir limanımdır. Gemi tamir etmeyi, batık tekneleri tekrardan yüzdürmeyi çok iyi bilirim. Denizi ve bulutları da çok iyi bilirim bu sayede fırtınaları önceden kestirebilirim. Fırtınayı önceden bilebilirseniz eğer ona karşı hazırlıklı olabilirsiniz. Ben sadece kendimle alakalı değil, başkalarının fırtınalarını tahmin edebilirim. Birisi fırtınaya yakalanıp bana gelirse eğer ben onu nasıl çıkaracağımı iyi bilirim.

İnsanların hayatında böyle bir rolünüzün olmasının zararları vardır. İlki fırtınadan kaçıp gelenlerin fırtına bittiğinde gideceğidir. Güvenli bir limansınız, tekneler yanınızda huzurludur ama onlar demir atmak için yapılmamışlardır. Onların amacı açık denizlerde yüzmektir ve limanlar buna engeldir. Başka bir değişle sığınmak için gelenler bir süre sonra hep gittiler benden. Baktığım zaman bu noktada hatalarım olduğunu görüyorum. Öncelikle çok sakin bir liman olmam, fırtınaların ardından işlevsiz kalmamı sağlıyor. Bir sonrakine kadar elbette, nasıl gitmişlerse artık bir şekilde geri gelirler. Benim kapım yine açıktır.

Ayrıca ben insanları özgürleştirme taraftarı birisiyimdir. Kimseye git ya da kal diyemem, demem. Özgür irade diye bir şey vardır ve ben ona inanırım. Aslında bu noktada fazla özgürlük tanıdığım sonucuna varabilirim ki sıklıkla düşündüğüm bir konudur bu. Ancak bunun aksini yapmak yapıma uygun değildir. Gitmeye niyeti olanı neden tutayım hayatımda? Tekrardan güvenli liman örneğine döneyim. Bir fırtına var ve onun yüzünden bana insanlar geliyor sürekli olarak. Büyükçe bir limanım var ve herkes başka bir sebepten dolayı sığınıyor. Daha önce de söylediğim gibi fırtına bitince da gidiyorlar bir sonrakine kadar.

Tekrardan eski kız arkadaşımın cümlelerine dönecek olursam "sana geliyorum ve beni koşulsuz olarak içeriye alıyorsun. Sırılsıklam bir haldeyim, yaralı ve bereliyim. Senin yanında kuruyorum. iyileşiyorum. İçeriye girdiğimde kapın nasıl açıksa orada kaldığım süre içinde de açık hep. Kapıyı hiç kapatmıyorsun, Kal burada demiyorsun." Daha öncede anlattığım gibi ben kal veya git demem. Fırtına bittiğinde de onlar gider hep. Nasıl başlayacağını tahmin ettiysem nasıl biteceğini de bilirim. Ayrıca insanların benden nasıl gideceklerini de öngörürüm. Hatta geldikleri ilk anda anlarım yanımda kalma sürelerini. Sonra giderler, kim gelmişse hayatıma aynı şekilde gittiler. Aslında yanımda kalacak insanların bunu kendi istekleri ile yapmalarını istiyorum. Bir zorunluluktan veye fırtına korkusundan değil. İstersem fırtına korkusunu yayabilirim onların yüreklerine ama uzakları düşleyen birini yanımda istemem doğrusu.

Bir başka noktada benimde bir şeyler beklediğimi söyleyebilirim. Limana sığınmak ücretsizdir evet. İsteyen herkes gelebilir. Ancak ev sahibi olarak karşı taraftan beklentilerim vardır. En azından fırtınanın içindeki bir yeri düzene sokmama yardım edebilirler. Bu zorunlu değildir elbette ama birine kal demem için ondan bir şeyler görmem gerekir. En azından arada soğuk bir bardak su getirip onun için yaptıklarımın karşılığını görmek isterim. Yoksa neden kal diyeyim birisine. Belki kapılarımın hiç kapanmaması veya herkese açık olmaları insanları gitmeye zorluyor olabilir. Ancak kimsede içeriye girdikten sonra kapıları kapatmaya çalışmadı. Sen çok yoruldun biraz dinlen demedi bana.  Belki bunu beklemem hataydı.

İnsanların göremediği, bilemediği bir diğer şey ise benim kendi fırtınalarım olduğuydu. Kendi gemilerim var ve onlarla en azılı fırtınaların içinde yüzüyorum. Bana yardım eden kimse yok. Etrafımda insanlar var, onlar yardım bekliyor. Kimse dur geminin tamirine bende yardım etmek istiyorum demiyor. Herkesin bakışları uzakta, hep ötelerde gözleri. Sonra fırtına dindiğinde giderler bir elveda bile demeden. Nasıl olsa döneceklerdir ya ileride bir gün zahmet bile etmezler. Bir teşekkürü bile zor bulurum ben. Böyledir hayat. Ben fırtınaları bilirim, tanırım, gemileri tamir ederim. Sonra ise herkes gider. Ben o ıssız limanda bir başıma kalır, başkalarının fırtınalarını beklerim "seninle kalmak istiyorum" diyen birinin gelmesi için...


0/Post a Comment/Comments