Geleceğin hatıraları 90. Bölüm

 


- Lucian burada korkunç şeyler oluyor

- Evet, Galdor sanki siyahlı askerlerin konuşmasına izin verilmiyor. Burada çok gizli işler dönüyor olmalı.

- Bunun yanında sadece bir kişi için bunca koruma. Şu an tek düşündüğüm şey Melvenia'nın durumu.

- Her kim tanımasam bile benim arkadaşım olan birisinin kılına zarar verirse intikamım korkunç olur.

- Burada durup zaman kaybetmeyelim Galdor. Herkes diğer odalara hızlı bir şekilde baksın belki ip ucu bulabiliriz. Kaybettiğimiz her an Melvenia'nın durumu kötüleşiyor gibi hissediyorum.


Herkes sırası ile diğer koridorlara baktı ancak bütün odalar boştu. Daha sonra aşağıya inen merdivenin orada buluştular ve hızlı adımlarla aşağıya indiler. Asagiya indikleri zaman karşılarında kalabalık bir siyahlı asker grubu onları bekliyordu. Tahminlerine gore yaklaşık 20 kişi olmalıydı. Aralarında bir tanesinin zırhı, kılıcı ve duruşu daha kaliteli görünüyordu. Askerlerin komutanı olmalıydı o. "Sizi bekliyorduk."


- Çabuk söyle Melvenia nerede?

- Ne kadar da acelecisiniz siz böyle. Melvenia yaşıyor. İçeride bir yerde.

- Siz şimdi bizim karşımızda duracaksınız ve bize engel olmaya çalışacaksınız. Bizde hepinizi teker teker öldürmek zorunda kalacağız.

- Keşke buraya gelirken bu kadar gürültü çıkarmasaydınız ve adamlarımı öldürmeseydiniz. Belki o zaman sizinle çay içip biraz sohbet edebilirdik.

- Sohbet etmeye ne kadar meraklı olduğun bütün askerlerinin dilini kesmenden belli.

- Onları biz yapmadık aslında sizin arkadaşınız birkaç kere kaçmayı denedi sonra adamlarımı öldürdü daha sonra bazılarının dilini kesti. Bende konuşmayan askerlerin daha çok işe yaradığını anladım ve hepsinin dilini kestim. 

- Belli burada canın sıkılmış olmalı. Sizin de  yolumuzdan çekilme gibi bir niyetin yok.


Konuşmak bittiği zaman bütün siyahlı askerler bize doğru koşmaya başladı. Bu esnada Naserious bazı büyü sözleri mırıldandı ve asasını havaya havaya kaldırıp bize doğru koşan askerlere doğru uzattı. Adasının ucundan mavi, mir bir yıldırım çıktı ve karşısına çıkan askerlere çarptı. Yanık et kokusu etrafı kaplamıştı ve askerlerin yaklaşık yarısı artık yerde yatıyordu.


Kalan askerler ise biraz yavaşlamış ve korkudan gözleri açılmıştı. Kylana tam bu esnada ortadan kayboldu ve Galdor ile ben saldırıya geçti. Galdor baltasını geniş bir yay çizerek savurdu. Ben ise bir elimde uzun diğer elimde kısa kılıcımla saldırıya geçtik. Karşımıza çıkan askerlerle fazla uğraşmadan hepsini teker teker bazen ikişer ikişer öldürüyorduk. Kylana ise arka tarafta hancerlerinin dansına devam ediyordu.


Savaş fazla uzun sürmedi geriye sadece komutanları kalmıştı. O işe silahını yere bırakmıştı ve teslim olduğunu belirtmek için dizlerinin üzerine çökmüştü.


- Komutan bozuntusu çabuk söyle Melvenia nerede?

- Lütfen bana zarar vermeyin. Arkadaşınız şuradaki odada esir.

- Teşekkür ederim Galdor bu korkağa nasıl bir ceza verelim sence.

- Lucian bence önce parmaklarını keselim sonra bütün eklemlerini. Ölene kadar devam edelim.

- Galdor bu çok güzel bir fikir ama uzun sürer. Bence askerlerine yaptıklarının aynısını yaşamalı. Nasıl bir komutan kendi askerine zarar verebilir. Galdor onun dilini keselim. Ayrıca karnında büyük bir yara bırakalım ki hemen ölmesin acı çeksin acı çektirdiği insanlar gibi.


Galdor baltasının sapı ile korkak komutanın  kafasına vurdu. Komutan yere düştüğü zaman ise kasıklarına tekme attı. Komutan ağzını açınca dilini bir eliyle tuttu be kendine doğru çekti. Daha sonra ise baltasının keskin tarafını dilinin üzerinde nazikçe gezdirdi. Son olarak baltası karnının üzerinde biraz gezindi. Adam çığlık atmaya çalışırken biz hızlı adımlarla onun işaret ettiği yere doğru ilerledik.


Odadan içeriye girdiğimizde Melvenia kolları ve bacaklarından zincirlenmişti. Yüzü ve bedeni kan içindeydi. Hepimiz onun yanına doğru koştuk. Gözlerini zor bir şekilde açtı ve bize baktı. Yüzünde zoraki bir gülümseme vardı ve kısık bir sesle"Sizi tanıyorum" dedi.

0/Post a Comment/Comments