Biraz daha yürüdükten sonra bir anda etraftaki sık ağaçlar değişti ve yerini kurak bir toprak ve küçük ağaçlar aldı. Yine başka bir kitaba geçmiştik belliydi. Ağaçlar ve çevre değiştiği zaman pusulaya tekrardan baktım. Bu sefer pusula yon değiştirmişti ve sağ tarafa doğru ilerlemeye devam ettik.
Hepimizde o eski heyecan artık yoktu. Etrafı daha dikkatlice inceliyor ve etraftaki seslere karşı daha hassas bir tutum sergiliyorduk. Artık başka bir yerdeydik ve tahminlerime göre Melvenia'yı kurtarmak oldukça zor olacaktı.
- Lucian biz nereye gidiyoruz şimdi?
- Melvenia, eski bir tanıdığımdı ve başı belada. Bir yerde esir alınmış ve işkence yapılıyor ona.
- Tamam sıkıntı yapma Lucian gider hemen kurtarırız onu. Onu tanıyor muyuz?
- Tam olarak değil ilk romanda tanışıyordunuz. Onun şu anda esir olması benim suçum olabilir. Bu yüzden onu kurtarmam gerek.
- Hiç önemli değil Lucian sen ne zaman istersen biz hep yanındayız senin.
- Teşekkür ederim Galdor sen harika bir arkadaşsın.
Biraz daha ilerlediğimiz zaman pusula tekrardan yön değiştirdi ve bize düz devam etmemizi söyledi. Savaş düzenine geçmiştik artık. Kylana ve ben önde ilerliyordu arkamızda Naserious ve en arkada Galdor vardı. Saldırı pozisyonuna geçmiştik.
İlk önce eski birkaç tane evin yanindan geçtik. Büyük ihtimalle eski bir köydü burası. Evlerin bazıları tamamen yıkılmıştı. Burası tamamen terk edilmiş gibi duruyordu ve bu hiçlik bizim daha fazla gergin olmamızı sağlıyordu.
Terk edilmiş köy evlerini geçtiğimiz zaman önümüzde iki katlı bir bina çıktı. Bina oldukça büyüktü. Binayı gördüğümüz zaman durduk ve etrafı incelemeye başladık. İlk anda nobet tutan 3 tane siyahlı asker gördük. Silahlardı ve savaş zırlarını giymişlerdi. Bir süre boyunca hiç ses çıkarmadık ve etrafı incelemeye devam ettik. Bu esnada binanın üst katındaki balkonlarda nöbet tutan okçuları gördük. En az 5 tane okçu vardı demek ki çok iyi korunan bir yerdi ve pusula orayı gösteriyordu.
Saldırı planımız belliydi. Biz saklanarak o binaya yaklaşacaktık. Belirli bir mesafeye geldiğimizde Kylana okçuları halledecekti sonra bizdr sessiz bir şekilde aşağıyı temizleyecektik. Biraz daha sessiz ilerleyecektik bu sefer. Galdor'un yüzünde o vahşi gülümsemeyi görebiliyordum. Naserious yapacağı büyüleri düşünüyordu ve Kylana tam gözlerimin içine bakıyordu. Yeşil gözleri kararmaya hazırlanan havada zümrüt gibi parlıyordu.
Görünmeden biraz daha yaklaştığımız zaman Kylana'ya göz kırptım ve o bir anda ortadan kayboldu. Tam saldırı işaretini vereceğim sırada Naserious elini kaldırdı ve beklememi söyledi. Bir an sonra nöbet tutan siyahlı askerler yere düştü. Kylana ise binanın ikinci katında ise Kylana'yı gördüm ve etrafa saçılan kanları. Kylana diger balkona geçtiği sırada bizde Galdor ile birlikte yerde yatan askerleri öldürdük. Bu esnada Kylana iki balkonu da bitirip üçüncü balkona geçmişti. Hançerlerinin çeliği bir an için görülüyor ve hemen sonra ortadan kayboluyordu. Ölümcül bir dansın içindeydi o.
Biz kapının yanına gelip içeriye girmek icin hazırlık yaptığımız sırada Kylana yanımıza geldi ve "okçular tamam" dedi. Kapının önünde sinmiş bir şekilde pencelerden içeriye baktık ve içeride silahlı daha fazla asker olduğunu gördük.
Galdor'a açık olan bir pencereyi işaret ettim. Naserious'a ise bir diger pencereyi. Kylana ise üst kattan girecekti içeriye. Ben işe ön kapıdan. Herkes yerini aldığında saldırı işaretini verdim ve ön kapıyı açarak içeriye girdim.
Kısa kılıçlarımdan iki tanesini çıkarttım ve karşımdaki iki tane siyahlı askere doğru fırlattım. Onlar yere doğru düştüğü sırada içeriden başka bedenlerin ahşap zemine düşme seslerini duydum. Bir süre boyunca karşımıza çıkan bütün siyahlı askerleri öldürerek ilerledik ve bir merdiven gördüğümüz zaman durduk. Merdiven hem üst kata hemde alt kata doğru ilerliyordu. Biz merdivenlerin yanında Kylana'yı beklemeye başladık. Onun da yanımıza gelmesi fazla uzun sürmedi. Bir sey söylemek yerine elini yatay olarak salladı üst katın temizlendiğini göstermek için.
Merdivenlerden aşağıya doğru sessiz adımlarla ilerlemeye başladık. Galdor ve ben en öndeydik Kylana hemen arkamızda ve Naserious ise en arkadaydı. Merdivenlerin sonuna yaklaştığımız zaman ileriden iki tane erkek sesi duyduk ve Kylana ortadan kayboldu. Yere düşen bedenlerin sesini duyduğumuz zaman bizde hızlı bir şekilde ilerlemeye başladık.