Geleceğin hatıraları 38. Bölüm yeni roman

 


Evden çıktığımız zaman çocukların Galdor'un baltasını kaldırmaya çalıştığını görüyoruz. Hepimiz gülümsemeye başlıyoruz. Bizi gören çocuklar ise çok büyük bir suç işlemiş gibi kaçmaya başlıyor. Hepimizin keyfi yerinde fazlasıyla. Biraz eğlenmek iyi geliyor, Hele çocukları görmek ne için savaştığımızı tekrardan hatırlatıyor bize.


Çocukların muhtarın tarif ettiği yoldan ilerlemeye başlıyoruz. 2 saatlik yol onların adamlarıyla olmuş olsa biz demek ki hızlı yürümeyle 1 saatte oraya varırız. Kanımın kaynağını hissediyorum, çocuklara bunu kim yaptıysa, kim bu trajedinin sorumlusu ise hesabını sormak istiyorum. O çocukların her bir damla göz yaşının hesabını soracağıma yemin ediyorum köyden çıkarken. 


Çocuklar silahları kuşanıp nöbet yerlerine geçiyor biz koyun çıkışına doğru ilerlerken. Sanki hepsine çok önemli bir görev vermişim gibi ciddiyetle hareket ediyorlar. Okçular surların üstüne çıkıyor, kısa kılıcı kaldırabilecek olan çocuklar ise nöbet yerlerine geçiyor. Her çocuğun yüzünde büyük bir mutluluk görüyoruz. Büyük ihtimalle uzun zamandır bu kadar heyecanlı olmamışlardi. Ailelerine tekrar kavuşma özlemi içinde olduklarını hissediyorum ve onların da kanı kaynıyor. Bunu görebiliyorum ve onların gulumsemeleri bize güç veriyor. Onların karşısına çıkacak düşman için acıyorum resmen. 


Köyden uzaklaştıkça çocukların sesleri zayıflıyor. Onların neşeli hareketleri olmayınca biraz eksik hissediyorum kendimi. Keşke o çocukları sevseydim diyorum içimden. Hayatta keşkelerin yeri yoktu ve bunu çok iyi biliyorum. Bir diğer taraftan da onların ailelerine kavuşma anı gözlerimin önüne geliyor. Köyden uzaklaştığımız zaman Galdor konuşmaya başlıyor.


- Yemin ediyorum o çocuklara bunları yapanları aldıkları her nefese pişman edeceğim.

- Hepimizin ortak amacı bu Galdor.

- O degil de şeytan var diyorlar Galdor hiç korkmuyor musun?

- Şeytandan ne korkucam ben asıl o benden korksun. Hem Şeytan diye bir şey yok, o içimizde bizim ve eminim ki Şeytan onların bedenlerini ele geçirmiş. Eminim ki kötülük fışkırıyordur onlardan.

- Filozof Galdor yine konuştu, senin bu sözlerini biriktirip kitap yapmak gerekir.

- Ya Kylana bende bir şeyler biliyorum. O değil de çocuklarda bira var mıydı acaba biraz verselerdi ne güzel olurdu.

- Bacak kadar çocuklar ne yapsın birayı Galdor?

- Belki vardır valla biraz bira içmezsem o şerefsizleri birkaç kere daha öldüreceğim.


Ne kadar güzel zamanlar geciyor. Kylana ne kadar da güzel gülüyor. Naserious, Galdor da aynı şekilde. Buyuk bir intikam planlıyoruz ve bu planların heyecanını en derinimizde hissediyoruz. Kılıcımın onların canini almak icin sabırsızlandığını hissediyorum. Sanki bi hayata adaleti getirmeye gelmişin gibi geliyor sanki benim gücüm bütün kötülükleri yenmek icin yeterlimiş gibi.


Kylana hala çok guzel gülümsüyor. O guzel dudaklarına yapışmak icim zor tutuyorum kendimi. Neden kendimi tuttugumu sorma bana sanki dogru zaman gelmemiş gibi hissediyorum. Zaten hep boyle oldu, hep durdurdum kendimi. Belki de dogru zaman kocaman bir zamandı belki bir saniye sonra ölecektim ve dogru zaman hiç gelmeyecekti. Yine beynim patlatacak gibi sanki cok düşünüyorum. Çocukları kurtaralım sonra açılırım. Açılırım dediğime bakma sen ne söyleyeceğimi bile bilmiyorum. Seni seviyorum desem eksik kalacak, sana aşığım desem yine eksik kalacak. Ben hep seni bekledim desem zaten durumumum içler acısı. Acaba ona karşı hislerimden haberi var mıdır? Galdor bile anladıysa bemce bilmesi gerek. Kelimeler yetmiyor anlatmaya hayatim boyunca ona dair şiirler yazsam yine eksik kalacak biliyorum.


Hızlı adımlarla gösterilen yolda ilerlemeye decam ediyoruz. Konuşmuyoruz çünkü konusmak bizi yavaşlatıyor biraz. Sessizligin içinde ilerliyoruz hepimiz her seye hazırlıklı durumdayız. Kılıcıma hamle yapmak için hazırda bekliyorum. Oyle bir zamandayım ki karşıma butun bir evren çıksa onunla mücadele edebilirim.


Bir saatten biraz daha fazla zaman geçiyor ve karşımızda büyük bir tepe çıkıyor. Kesin maden orası, ormanın icinden ilerlemeye devam ediyoruz. Biraz daha ilerledikten sonra karşımıza bir nöbetçi kulübesi çıkıyor. Nöbetçi kulübesini gördüğümüz zaman Kylana ortadan kayboluyor ve birkaç an sonra geri geldiği zaman hançerinin ucu kanlı bir biçimde ve "hadi devam edelim" diyor ve bana bakıp göz kırpıyor. Yüzünde beni aşka davet eder gibi bir bakış var. Neden gitmiyorum oraya ben? Cevabı biliyorum ben onu herkes gibi olmasını istemiyorum ben. Daha önce farklı davranmıştım ve sonunda hep yalnızlık çıktı. Her defasında daha büyük bir yalnızlık çıktı karşıma. Hayat dediğin sey zaten yalnızlıkla mücadeleden baska bir sey değildi. 

0/Post a Comment/Comments