Geleceğin hatıraları 33. Bölüm yeni roman

 


Dışarıya çıktığımız zaman kocaman ağaçların arasında bir ormanda buluyoruz kendimizi. O an kitap değiştirdiğimizi anlıyoruz. Acaba sindi hangi romanın içerisine girdik. İşin garip tarafı ise benim orayı hiç bilmemem. Demek ki o romanın içinde ben hiç bulunmadım. Belki de ben farklı sayfalarda arıyordum mutluluğu. Belki de bu yüzden kaçırmıştım hep. Belki de sırf bu yüzden hep eksik yaşamıştım.


Dışarıya çıktığımız mağara biz çıktıktan sonra kayboluyorum ve etrafa bir süre için bakıyoruz. Etrafımız devasa ağaçlarla çevrili, neredeyse gökyüzünü göremiyoruz. Kuş seslerini duyabiliyoruz ama sıcak bir rüzgar esiyor sadece o bile bizi neşelendirmeye yetiyor. Bu ormanın içinde kaybolmak istiyorum, hayatımı orada geçiriyorum. Tam ben bunu düşündüğüm zaman Kylana ile göz göze geliyorum ve onun gözlerinin içinde kayboluyorum. Kimliğimi bile unutuyorum o an. Bir satırda adlarımızın beraber yazılması için ben büyük bir memnuniyetle vazgeçebilirim her şeyden.


Acaba duyuyor mudur beni? Belki o da aynı şeyi düşünüyordur. Neden bu kadar çok sarılmak istiyorum ona. Ben her şeyi unuttum onu ilk tanıdığım zamandan beri. Şimdi anlıyorum bunun adı aşkmış ve ben aşk için yaşamaya başladım. Ne olur geçmişimi silseler, atsalar eski bir çöp kutusuna. Ben onunla birlikte yaşamaya başladım demek istiyorum. Bu arada ben az önce ona aşık olduğumu mu itiraf ettim. Galiba ben kesinlikle kafayı yedim. Aşk ne kadar da ağır bir kelime böyle. Ona söylemeye kalksam ses tellerim parçalanabilir. Cümlemi bitirmeden ölebilirim ben. Vazgeçtim onun bilmesi gerekiyor yoksa anlamı olmaz yaşamımın. Kulağına eğilip söylemeliyim bunu. Evrenin en önemli sırrıymış gibi söylemeliyim hatta. Ona ben seni bulmak için yaşadım demek istiyorum.


Umarım duymuyordur beni eğer duyuyorsa ne yapacağımı bilmiyorum. Ben kesin kafayı yiyorum. Ben alışık değilim bu duyguya. Onlarca roman boyunca ilk kez hissediyorum bu şekilde. Kendimi tamamlanmış hissediyorum. İnsanın içinde büyük eksiklikler varmış. Bunlardan ilki kendisiymiş diğeri ise aşkmış. Kendisini bulmadan aşkı bulamamış insan. İnsanın içinde büyük bir boşluk var ve kendini bulmak o boşluğun küçük bir bölümünü doldurur. Kalan kısım için başka birisinde kendini bulması gerekiyormuş ve ben bunu şimdi anlıyorum. 


Pusulayı çıkarıyorum nereye gideceğini bilmediği zaman insanın bir pusulaya ihtiyacı var. Gerekirse gökyüzündeki silik bir yıldızı takip etmesi gerekir onun. Aradığı şeyler herkesin bildiği bir yerde olmaz asla. Aradıklarına ulaşabilmesi için kendisi olması gerekir. Durmadan takip etmesi gerekir onu. Durmadan, yılmadan, bıkmadan sadece pusulasını takip etmesi gerekir. Durursa bulamaz, vaz geçerse bulamaz. Acılara göğüs germesi gerekir. Kafayı yedim ben iyice, durmuş hayali bir romanın hayali bir okuyucusu ile konuşuyorum. Yolumu önemsemem gerekiyor hele o yol aşka çıkacaksa hele aradığım aşk hemen yanı başımsaysa. Ona sarılmam gerek benim keşke herkes uyusa, bütün hayat uyusa. Kuşlar, kediler falan hep uyusa sadece biz kalsak geriye. 15 milyar yıl boyunca sarılmak istiyorum ona.


Hayaller ne kadar da garip. Onlara hiç olmadığım kadar yakınım ve hiç olmadığım kadar uzak. Bir kere sarılsam beni istediği gibi öldürebilirdi. İnan benim için hiç sorun olmaz. Her yere o beni öldürdü yazarım hatta ama o beni öldürmek istemiyor. Benim yanımda kalmak istiyor hatta. Ne zaman arkama baksam onun orada olduğunu bilirdim eskiden ama şimdi o hep benim yanımda duruyor. İşte buna alışık değilim insanlar hep bir şeyler çalmak istedi benden. Bir şiirin sonuna oturup milyarlarca yıl boyunca öpmek istiyorum onu. Ben galiba kesin kafayı yedim veya aşk adında bir duygunun esiriyim. Sen hiç böyle hissettin mi yardım et lütfen ne yapmam gerektiğini bilmiyorum ben. Ondan başka bir şey düşünemiyorum.


Pusula bizi bir tarafa doğru götürüyor. Hepimiz kuş sesleri yüzünden büyülenmiş gibiyiz. Temiz havayı ciğerlerimize dolduruyoruz. Kylana bana bakıyor, her bakışmamız uzun soluklu bir öpüşme gibi sanki. Ona sarılamamak içim zor tutuyorum kendimi. Kuşlar susmasaydı ona kesin sarılırdım. Ancak bir anda hepimiz bir tehlike hissediyoruz ve kılıçlarımızı çekiyoruz. Zaten hayatın o kadar huzurlu olması normal bir durum değildi. 


Daha yavaş nefes alıyoruz ve sessiz adımlar atıyoruz. Etrafı inceliyoruz tehlikenin nerede olduğunu görebilmek için. Ancak etrafta sıradışı hiçbir şey yok. Hepimiz tetikteyiz, ne ile karşı karşı olduğumuz benim umurumda bile değil. Sadece huzurumu kaçırdığı için ondan nefret ettiğimi biliyorum. Ne güzel tam Kylana'ya sarılacaktım. Hep böyle oluyor hep bir engel çıkıyor. Galdor'un deyimiyle bütün engellerin ağzını burnunu kıracağım.


Önce hava çok hızlı bir şekilde kararıyor. Naserious'un anasının yaydığı ışık ile önümüzü görüyoruz. Daha sonra bir an içinde bütün ağaçlar yapraklarını döküyor. Sanki o an içerisinde bütün dalları kırılıyor ağaçların. Birbirimize daha da yaklaşıyoruz. Hafif bir sis kaplıyor her yeri. Bir korku filminin içindeyiz sanki şansımıza aramızda kimse gözlük takmıyor.


0/Post a Comment/Comments