Geleceğin hatıraları 21. Bölüm yeni roman

 


- Sen merak etme Galdor. Kılıçlarınız birkaç saat alev içinde olacak ama sizi yakmayacak. Hem örümcek ağlarını falan yakarsınız.

- Harbiden mi Naserious. Bu işi ben çok sevdim daha önce de yapsaydın ya. O kadar olay yaşadık.

- Büyüklerin de bir sınırı var hem beni yoruyor biraz. Sana söz veriyorum yapabilirsem senin baltan hep yanacak. Olur mu Galdor?

- Hep yanmasın sonra kendimi falan yakarım hoş olmaz.


Mağaradan içeriye girmeden önce Naserious'un elleriyle bazı hareketler yaptığını görüyoruz ve silahlarımızı alev kaplıyor. Galdor'un baltası, Kylana'nın hançeri ve benim kılıcımin etrafında alevler dans ediyor artık. Örümcek ağlarını yakarak ilerliyoruz. Her ihtimale karşılık sessiz bir şekilde hareket ediyoruz. Adımlarımızı oldukça temkinli atıyoruz ve her türlü saldırıya karşı hazırlıklıyız.


Bir süre boyunca sessizce ilerliyoruz sonra Kylana sol elini kaldırıyor ve bize durmamızı işaret ediyor "Her yerde tuzaklar var. Dikkatli olun."


Tuzaklar aslında hepimizin beklediği bir durum. Demek ki içeride önemli bir sey saklıyorlar. Daha dikkatli ilerlemeye başlıyoruz. Galdor ve ben önden ilerliyoruz, Naserious hemen arkamızda ve en arkada Kylana yürüyor. Bir süre daha devam ediyor yolculuğumuz. Mağara kıvrılarak ilerliyor ve birkaç dakika boyunca hiç bir şeyle karşılaşmıyoruz.


Hepimizde tedirgin bir hal var. İnsanın belirsizliklere karşı takındığı ortak tavırdır aslında bu. Biz her ne kadar hayatı hep anlarda yaşadığımızı söylesek de nelerle karşılaşacağımızı bilmediğimiz için tedirginliğimiz. Arada çaktırmadan Kylana'ya bakıyorum ve her seferinde göz göze geliyoruz. Alevin kızıllığı yeşil gözlerinde yansıyor onun ve ona bir kere daha hayran kalıyorum. Gözlerini bir an boyunca görüyorum ama şu anlık yetiniyorum yoksa 5 milyar yıl boyunca aralıksız gözlerine bakabilirim onun.


Ben niye böyle oldum. Düşünmeye başlıyorum ve beynimin dolduğunu hissediyorum. Düşüncelerin büyük bölümü Kylana ile alakalı, diğer bölümlerde kötü adam var ve yaptıkları. Eğer Kylana benim aradığım kişiyse ve kötü adam ona ulaşmamı engellediyse Galdor'un deyimiyle onu çok fena döveceğim.


Bu sefer Naserious bizi durduruyor ve onun büyü yaptığını görüyorum. Büyüsü bitince "Her yerde tuzak var. Sakın duvarlara dokunmayın. Adımlarınıza dikkat edin, bir anda burası yerle bir olabilir." diyor.


- Siz amma çok korkuyorsunuz böyle. Yok tuzak varmış yok dikkatli olmalıymışız. Biraz anı yaşayın geleceği çok dert ediyorsunuz siz.

- Galdor dur yapma!

 Galdor cümlesini bitirdiği zaman hızlı bir şekilde ilerlemeye başladı. Her ne kadar onu durdurmaya çalışsakda bizi dinlemedi ve birkaç adım sonrasında mekanik bir ses duyuldu. Mekanik sesin ardından koridorun iki yanından sürtünme sesleri duyuldu ve duvar açılmaya başladı.


- Tebrik ederim seni Galdor yine başımızı belaya soktun.

- Ne olacaksa olsun artık yeter ya. Korkarak yaşamaktansa savaşarak ölmeyi tercih ederim ben.

- Sen ölmeyi tercih edersin de biz niye ölüyoruz. Biraz düşünerek hareket et be Galdor.

- Amma uzattınız kapılardan gelen bir şeyler var. Hazır olun gençler.


Hepimiz kapılara doğru bakmaya başladık ve dışarıya çıkan her ne olursa olsun saldırmak için hazırız. Kemik sesleri gelmeye başladı ve seslerden biraz sonra her iki kapıdan iskeleler gelmeye başladı. Beyaz renkte olan iskeleler alevlerin etkisiyle kızıl bir hal almıştı ve kırmızı parlayan gözleri karanlığın içinde onları belli ediyordu.


İlk anda kapılardan 5 tane iskelet içeriye girdi ve Galdor kendi yanındaki iskelet kere doğru baltasını geniş bir yay çizerek savurdu ve 3 tane iskelet parçalara ayrıldı. Ben ise bana doğru gelen çok da iyi planlanmamış kılıçtan kolayca kaçındım ve kılıcımı dikey bir şekilde iskeletin kafasına sapladım. Kılıcımı geri çektiğim sırada bana saldırmak için hazırlık yapan diğer iskeleti gördüm ve kılıcımı avuç içimde çevirerek diğer iskeletin kafa tasını parçaladım. Ancak iskeleler her yerden geliyordu. Bir iskelet yere düşüyor ve onun yerine en az 3 tane iskelet geliyordu.


Galdor tekrar baltasını savurdu ve ona doğru gelmekte olan 3 iskelet daha kaburgaları parçalanarak yere düştü. Bana doğru gelmekte olan iskeletlere Galdor gibi kılıcımı savurarak saldırdım ve 3 tane iskelet daha parçalandı. Kylana ise bir an için ortadan kayboldu ve tekrar göründüğü zaman one bir iskeletin boynunu kırdı ve daha sonra tekrar kaybolup başka bir iskeletin daha boynunu kırdı.


Gelen iskeletlerin sayıları giderek artıyordu. Ben, Galdor ve Kylana aralıksız olarak savaşmamıza ve karşımıza çıkan herkesi parçalamamıza rağmen iskelet sayıları hiç azalmıyordu. Naserious ile bir an göz göze geldik ve onu çok uzun zaman sonra ilk kez endişeli gördüm. Bize anlatamadığı bir şeyler vardı ve bunun sebebi onun henüz olanları anlamlandıramamasıydı. Demek ki bu işin içinde başka bir şey vardı.


Zemin kırık kemik parçaları ile doluyordu. Etrafımızı saran daha çok iskelet olduğu için hareket etmemiz giderek zorlaşıyordu. Naserious bunun farkında olmalı ki iskeletlerin üzerine bir yıldırım gönderdi ve onlarca iskelet cansız bir şekilde yere düştü. İskeletlerin nazen cansız olması gerekmez miydi? Zaten ölü olan birilerini tekrar öldürmeye çalışıyoruz ne kadar saçma bir durum böyle.


Bir süre sonra Galdor bir iskeletin boynunu baltası ile parçalarken dayanamayıp konuşmaya başladı "Bu iskeletlerin sonu gelmeyecek mi? Kaç tanesini öldürürsem daha fazlası geliyor!"


- Ne oldu Galdor efendi yorulmaya mi başladın?

- Ne yorulması Kylana sadece sıkıldım. Zaten heyecandan yanıma bira almayı unutmuşum. Siz de hiç hatırlatmıyorsunuz.

- Özür dileriz Galdor şu anda daha büyük bir sorunumuz olduğu için olabilir.

- Hep bahane üret Lucian. Şimdilik affettim tabi kafanı eğ. Oğlum sen konuşurken dövüşemiyor musun?

- Senin kadar yetenekli değilim Galdor. Ondandır hep.

- Size kötü bir haberim var iskeleler gelmeye devam edecek. Şu anda bir büyünün etkisi altındayız ve onu bozmadan iskeleler gelmeye devam edecek.

- Nasıl bozacağız peki Naserious? Ne yapmamız gerekiyor.

- Şu anda bilmiyorum Lucian ama öğrenince sana haber vereceğime emin olabilirsin. 

0/Post a Comment/Comments