Geleceğin hatıraları 9. Bölüm yeni roman

 Bir süre daha ilerliyoruz. Galdor keyifli gibi duruyor ama düşünceli olduğunu hissediyorum. Galdor normalde geleceği düşünen, onun için endişe eden birisi değildir ama nedense onun içinde bir endişe olduğunu görüyorum. Bunca zamandır alışmış olduğu düzen değişecek ve endişeli olması çok normal. İnsan çok garip bir canlıdır. Gelecek için heyecan duyar ancak yeniliklerden korkar. İnsan hiç değişmek istemez aslında, her şey aynı kalsın ister. Acıdan vaz geçemeyen çok insan tanıdım ki onların başında ben geliyorum.


Biraz daha yurudykten sonra bir elma ağacının altında duruyoruz. Hem biraz dinlenmek hem de karnımızı doyurmak istiyoruz. Elma ağacının dibinde oturuyoruz ve biraz sohbet ediyoruz. Sanırım en çok anlaşılmaya ihtiyacımız var bizim. Konuşmayı Galdor başlatıyor.


- Lucian sence arkadaşlarını ne zaman buluruz?

- Gerçeği söylemek gerekirse bilmiyorum Galdor. Seni bulmak fazla uzun sürmedi onları da kolayca buluruz diye düşünüyorum.

- Şu hayatta en çok neden nefret ediyorum biliyor musun Lucian ben beklemeyi hiç sevmiyorum. Hatta sevmiyorum dediğim zaman içinde yine sevmek var. Ben doğrudan nefret ediyorum beklemekten. Galiba en çok beklemekten nefret ediyorum.

- Biliyorum Galdor sen hareket insanısın durduğun zaman yapamıyorsun. Düşünmen gerek ama sen düşünmek istemiyorsun.

- Hah işte tıpkısının aynısı ben. Düşünmek zaman kaybı eskiden çok düşünürdüm sonra düşünmemeye başladım. Düşünmek hep kaybettirdi bana.

- Bu değişimin nasıl olduğunu merak etmiyor değilim. Kesin kendinin ağzını burnunu kırmışsındır.

- Tabi canım fena dövdüm kendimi neyse konuşmak istemiyorum daha fazla. Başka bir şeyden konuşsak olur mu.

- Elbette olur Galdor.


Onun geçmişinden kaçtığı konuyu öğrenmeye çok yaklaştım ama daha fazla zorlayamam onu. Eğer öğrenmeye çalışırsam aramıza mesafeler koyacaktır. Zamanla bana anlatacağını düşünüyorum. Bir diğer taraftan romanlar boyunca hiçbir ip ucu bile bulamamıştım bu konu da ama şimdi bana hiç olmadığı kadar açıldı. Bu durum aramızdaki bağı güçlendirecek biliyorum.


- Bir yerden bira bulsak çok güzel olur. Hem bir yerde oturup yemek de yeriz, yorulmadım ama dinleniriz biraz. Sohbet falan ederiz.

- Olur elbette Galdor ileride bir yerde koy bulursak orada oturabiliriz ama fazla oyalanmadan çıkarız. Arkadaşlarımı hızlı bir şekilde bulmak istiyorum.

- Tamam, tamam onları da buluruz elbette. Bir şey sorcam sana hani benim ordu komutanı olduğum zaman vardı ya nasıldı ben? Ne yapayım merak ediyorum kendimi.

- Muhteşemdin. Herkes sana komutan Galdor diyordu. Muhteşem bir savaşçıydın sen. Herkes seni görünce kaçardı.

- Çok iyiymiş be belki yine komutan olurum. Devasa orduları komuta ederim. Galiba benim hayalim komutan olmak.

- Evet, hep öyleydi senden muhteşem bir komutan olur Galdor.

- Keyfim o kadar yerine geldi ki birayı bile unuttum. Hadi kalk arkadaşlarını bulalım.


Ayağa kalkıp yürümeye başlıyoruz. Galdor içindeki çocuksuluğu çok seviyorum. Ne yaşarsa yaşasın hiç değişmiyor o. İyi ki benim yanımda yoksa gerçekten kaybolabilirim ben. Pusulayı takip ediyoruz, adımlarımızı hızlandırıyoruz. Naserious'un bir sözü geliyor aklıma. "Herkes kendi karanlığında bir ışık bulmak zorundadır. O ışık ise yine kendisidir." derdi hep. Aklıma daha sık gelmeye başladı belki yaklaşıyoruzdur ona.


Ormandan çıktıktan sonra küçük bir köy çıkıyor karşımıza. Koyun ortasında tek katlı bir han var ve oraya giriyoruz. Boş bir masaya oturduktan sonra siparişlerimizi veriyoruz. Turuncu saçlı, sevimli bir kız bize hizmet ediyor. Galdor'un siparişleri onu biraz şaşırtmış olsa da oldukça neşeli duruyor. Mutluluğu hep uzaktan gördüğümü hissediyorum onu görünce. Sahi neden hiç mutlu olamıyorum ben? Sende benim gibi misin yoksa? Sende mi kaçıyorsun kendinden?


Saat ilerlediği zaman insanlar yavaş yavaş uzaklaşıyor. Karnımızı bir güzel doyuruyoruz ve Galdor ikinci birayı istiyor. İkimizde oldukça neşeliyiz sonra en uzak masa da bir adam görüyorum. O adamı daha önce görmüştüm ama nerede gördüğümü hatırlamakta biraz zorlanıyorum. Düşünmek için zorluyorum kendimi ve sonra hatırlıyorum onu rüyamda görmüştüm.


Galdor' biraz işim olduğunu söyleyerek adamın yanına gidiyorum ve karşısına oturuyorum. Beni beklermiş gibi duruyor ve bana hoş geldin diyor. Çok fazla sorum var ve sıra ile sormaya başlıyorum.


- Gördüğüm rüyadaki sen miydin?

- Evet, bendim neden bu kadar şaşırdın ki?

- Aslında şaşırmadım ama seni göreceğimi hiç düşünmüyordum. Neden yardım ettin bana.

- İçindeki karanlığın seni yok etmesine izin verecektin ve sen yok olduğun zaman seninle birlikte her şey yok olacaktı. Bunun olmasını istemedim. Sen kendi içinde kaybolmuştun ve kendini bulman gerekiyordu.

- Dogru söylüyorsun benim kendimi bulmam gerekiyor. Kim olduğunu sorabilir miyim?

- Benim kim olduğumu bilmem hiç bir şeyi değiştirmez. Sana son bir iyilik yapacağım, arkadaşın Naserious'un başı dertte ve onu kurtarmamız gerekiyor. Yerinizde olsam acele ederdim yardımınıza çok ihtiyacı var onun. Bu kadarlık soh et yeterli belki ilerleyen zamanlarda tekrar görüşürüz.


Adam ayağa kalkıp uzaklaşıyor ve ben onun gidişini seyrediyorum. Sözleri aklımdan hiç çıkmıyor. Naserious'un bize ihtiyacı var ve ben hızlıca ayaca kalkıp Galdor'un yanına gidiyorum. O birasını yanına alıyor ve yola çıkıyoruz. Bütün gücümüzle yürüyoruz onunla birlikte. Galdor'un çok heyecanlı olduğunu hissediyorum. Macera için yaratılmış o kesinlikle. 

0/Post a Comment/Comments