Geleceğin hatıraları 11. Bölüm yeni roman

 


- İlk olarak seni tanımıyorum tamam gözüm bir yerde ısırıyor olabilir ama tanımıyorum seni.

- Naserious ne olur sürekli düşünme. En azından bir süre ara ver sorgulamaya. Sana zarar vermek istesem manyak mıyım yanan bir evin içine gireyim. 

- Ben değil de sen kesin manyaksın. İyi oldu gelmen benim de canım sıkılıyordu. 

- Bu köylüler neden senden ızgara yapmak istedi. 

- Onlar ayrı manyak zaten hiç sorma. Bir kadının çocuğu hastaydı, bende yeni gelmiştim buraya işte herkes onunla ilgileniyor ama çocuk her gün daha kötü oluyor. Bende çocuğa yardım ettim ve bütün köy bana cadı demeye başladı. Sonrası malum zaten. 

- İnsanlar çok on yargılı Naserious hadi gel çıkalım yoksa Galdor bütün köyü dövecek. 

- Galdor kim? 

- Galdor bizim arkadaşımız onu gördüğün zaman gözün onu da ısıracak. Koyun iyiliği için çıkalım. Şimdiye kadar birkaçını yere sermiştir bile. 

- Tamam Lucian öyle olsun ama bana tüm detayları anlatacaksın buradan çıkınca. 



Naserious ile birlikte alevlerin arasında yürüyoruz. Mavi baloncuk bizi koruyor ısıyı hissetmiyoruz ikimizde. Alevlerin sesi her yerden duyuluyor ama. O da hiç değişmemiş, üstünde köyü lacivert bir cübbe var ve saçlarını uzatmış. Sakalını bayağı bir uzatmış belki de ondaki en büyük değişiklik sakalı. Hayata bakışı aynı ama gözlerindeki umut da aynı.


Yürüdüğümüz sırada onun yanımda olmasının verdiği güveni hissediyorum. Romanlar boyunca benim en iyi arkadaşım oldu. Çok fazla güveniyorum ona hep beni ayakta tutmak için uğraştı. Minnettarım ona ben ancak ben aynı şekilde karşılık vermedim. Hep kendimi düşündüm ama bu durum değişecek. Biz hep beraber kazanacağız bu savaşı başka yolu yok. Başka bir isteğim yok önce onlar sonra ben.


Yanan evden dışarıya çıktığımızda herkes gözleri açılmış bir şekilde bize bakiyor. Korktuklarını hissediyorum hatta ölesiye korkuyorlar. Galdor bizi gördüğü zaman havaya kaldırdığı bir adamı ileriye doğru fırlatıyor. Bu esnada yerde yatan bir kaç kişi görüyorum hepsinin burnu kırık, birisinin kolunda diğerinin ise bacağında kırık var. Demek ki zamanında yetişmeseydik Galdor burada katliam yapabilirdi.


Evden çıktıktan ve biraz uzaklaştıktan sonra "Hepiniz evlerinize dönsün. Bela istemiyoruz." diyorum. Ben cümlemi bitirdikten sonra hepsi kaçmaya başlıyor. İnsan neden bu kadar salak oluyor bilmiyorum ama on yargılar çok kötü bir şey. İnsan on yargılarından kurtulmadığı sürece hiçbir zaman kendisi olamaz ama bunu anlayamıyorlar. 


Galdor'un sesi duyuluyor bu esnada. Herkes durup ona bakıyor "Bana bira verin. Şu arabayı bira ve yiyecek doldurun parasını vereceğiz. Dayanamıyorum artık yeter ya." Naserious ve birbirimize bakıp kahkaha atmamak için zor tutuyoruz kendimizi. Galdor bunu fark ediyor ve bize kızgın gözlerle bakıyor. Bu şekilde daha komik oluyor o. 


Köylüler at arabasına Galdor'un istediklerini dolduruyorlar. Daha sonra Galdor'un sesi tekrar yükseliyor "Bu arabayı benim çekmemi mi bekliyorsunuz? Bir tane de at verin bize. Kimsenin kafası çalışmıyor galiba burada." Galdor'un konuşması bittiği zaman daha fazla dayanamayıp yüksek sesle gülmeye başlıyoruz. Naserious "bize de iki tane at ayarlayın." diyor ve birkaç dakika sonra naserious ve ben atlara biniyoruz. Galdor ise at arabasını sürüyor ve hızlı bir şekilde uzaklaşıyoruz. 


Biraz gittikten sonra "Naserious bak bu Galdor. Kendisi bizim çok eski bir dostumuzdur. Ona güvenebilirsin." diyorum. 


- Memnun oldum Galdor bende Naserious. Hep bu kadar komik misin sen? Yanaklarıma gülmekten ağrı girdi resmen. 

- O Galdor'un komik hali değil her zan böyledir. 

- Lucian düzgün konuş sonra ağzını burnunu kırarım senin

- Kızma be Galdor ne aldın sen köyden. 

- Biraz yiyecek aldım sonra 3 fıçı bira aldım anca yeter bana. Size bir şey almadım o anın heyecanı ile unutmuşum. 

- Önemli değil Galdor, ben seni nereden tanıyorum acaba? 

- Bende aynısını merak ediyorum aslında. 

- Çok uzun hikaye biz romanlar boyunca yanyanaydık hep. 

- Biz romanda mi yaşıyoruz yani? 

- Evet, Naserious birden fazla romanda varız ve biz başarana kadar devam edecek bu şekilde. 

- Neyi başarana kadar Lucian. 

- Bize romanları zehir eden, sürekli acı çekmemizi sağlayan kötü birisi var onu yendiğimiz zaman mutlu olacağız. Nerede bu kötü arkadaş? 

- Onun yanına gideceğiz ama önce birisini daha bulmamız gerekiyor. Bu pusula sayesinde sizi buldum ve onun sayesinde Kylana'yı da bulacağız. Sonra yolculuk başlayacak. 

- Ben varım, zaten seyyah oldum can sıkıntısından burada şu Pusulayı ver bakayım nasıl çalışıyormuş. 


Naserious'a pusulayı uzatıyorum. Bir süre boyunca onu inceliyor. Üzerindeki büyüyü anlamaya çalışıyor. Yüzünün ciddileştiğini görüyorum. Biraz daha zaman geçtikten sonra pusulayı bana uzatıyor. 


- Bu pusula kuzeyi göstermiyor. İçinde hiç bilmediğim bir büyü var. O kadar kadim bir büyü ki tek bir harfini bile anlamadım. Sen nereden buldun bunu. 

- Soylesemde inanmayacaksın. Rüyamda yaşlı bir adam verdi bana ve uyandığımda yatağımın hemen yanındaydı. 

- Çok iyi anladım. Neyi anladığımı bilmiyorum ama başımız belada olabilir. Pusulayı takip edelim derim ben sonrası malum. Mahsus kaderimiz değişecek mi görelim hep beraber. 


Naserious'u derin düşünceler içinde görüyorum. Yol boyunca fazla konuşmuyor. O düşündüğü zaman hep böyle yapar ve kendi kabuğunun içine kapanır. O an aklından nelerin geçtiğini hiçbir zaman tahmin edemedim. Büyük ihtimalle benim zekam anlama yetmeyecek hiçbir zaman. Naserious bu grubun beyni, ben kalbiyim Galdor ise bedeni. Kollarımızı yani Kylana'yı bulmamız gerekiyor. Biz ise ilerlemeye devam ediyoruz. 


0/Post a Comment/Comments