Geleceğin hatıraları 10. Bölüm yeni roman

 


Etrafın değiştiğini fark etmiyoruz bile. Önce çevremizi saran yeşil ağaçlar mi kayboluyor yoksa siyah gökyüzündeki yıldızlar mı bilemiyoruz. Gökyüzünde sadece bir yıldız kalıyor geriye, onun yıldızı, Hayal'im kalıyor geriye. Kurak topraklar, kurumuş ağaçlar ve sıcak hava ilk bakışta dikkatimizi çekmiyor. Başka bir kitaba gitmiş olmalıyız veya başka bir sayfaya. Nereye gittiğimizi bir önemi yok aslında ben zaten kayboldum. İnsan kaybolunca nerede olduğunun bir önemi kalmıyor geriye.


Galdor etraftaki değişimi fark etmesi oldukça uzun sürüyor. Onun hedefinden başka bir şeyi düşünmediğini anlıyorum. Keşke bende onun gibi yapsaydım ve yanlış yollarda boşa zaman harcamasaydım. Zihnimde düşünceler birbirini kovalıyor ama ben tekrardan kaybolmak istemiyorum. Hele kendimi yeni bulmuşken kaybolmak hiç güzel olmaz. Hayal'ime ulaşana kadar sabredersen iyi olur yoksa geri dönüşü olmaz kayıplarımın.


- Lucian biz nereye geldik böyle?

- Bilmiyorum Galdor. Sadece gidiyoruz biz nerede olduğumuzun ne önemi var.

- Önemi yok tabi de ağaçların içindeydik sonra her yer yeşildi. Bir sürü yıldız vardı gökyüzünde ama hepsi gitti bir çölün içine düştük şimdi.

- Farkındayım Galdor demek ki Naserious buralarda bir yerde onu bulmamız gerekiyor bizim.

- Yuh arkadaş bir anda her şey değişti diyorum olabilir diyorsun. Ne biçim bir hayat yaşadın sen böyle.

- O kadar çok şeyi gördüm ki Galdor artık hiçbir şey beni şaşırtmaya yetmiyor.

- Tamam ya sende bilmece gibi konuş nasıl olsa Galdor anlamaz.

- Olur mu öyle şey eğer birisi anlarsa o kişi sen olursun ancak. Ben kayboldum biliyor musun bunu?

- Ne kaybolması be hani pusula bizi götürecekti. Bozdun mu yoksa pusulayı ver bakayım bir de ben deneyeyim.

- O anlamda demedim ben kendi içimde kayboldum Galdor. Pusula sağlam merak etme bu taraftan devam edeceğiz.

- Yani insan nasıl kayboluyor kendi içinde ben anlamıyorum sizi. İşte buradasın şimdi nasıl kaybolmayı başarıyorsun.

- O kadar haklısın ki Galdor söyleyecek hiçbir şey kalmıyor geriye. Ben zaten hep en zoru başarıyorum.

- Seni de buluruz be Lucian. Senin de burnuna yanık kokusu geliyor mu? İleride çok fena bir şeyler dönüyor olmalı.

- Helal olsun valla hadi şimdi koşma zamanı.


Galdor'la birlikte koşmaya başlıyoruz. Bir süre sonra küçük bir köy görüyoruz ve koyun meydanında toplanan bir kalabalık. Kalabalık bağırıp çağırıyor ilk başta ne dediklerini anlıyoruz ancak yaklaştığımız zaman "Cadıya ölüm" dediklerini anlıyoruz. Naserious burada olmalı. Sesler devam ediyor ve insanlar yanan bir evin etrafına toplanmış durumda. Yangın etrafa yayılmış olsa da o ev yangının merkezi gibi duruyor.


Köye yaklaştığımız zaman oradaki insanlardan birisinin boğazına yapışıyorum. Bir anda bütün gözler bize dönüyor.


- Ne yapıyorsunuz burada?


Cadıya olum sesleri bir taraftan devam ediyor. Bu esnada Galdor bana saldırmaya çalışan birisini yakalayıp yere seriyor. Herkes bize korku dolu gözlerle bakıyor.


- tekrar söylüyorum size ne yapıyorsunuz burada. Bir daha sormayacağım size.


Bir anda herkes bize odaklanıyor. Galdor benim hemen yanımda duruyor ve bana engel olmaya çalışanları durduruyor. Hepsinin gözündeki o vahşetin yerini korkunun aldığını görüyorum. Birkaç kısa anın ardından köydeki insanlardan birisi cevap veriyor bana. Onun korktuğunu hissediyorum ancak yanan evin içinden daha fazla korkuyorlar. Adam sorumu cevaplarken pek bir gurur içinde, havalı bir duruşu var. 


- Cadıyı yakıyoruz. Siz kim oluyorsunuz da bizden hesap soruyorsunuz.

- Geri zekalı cadı falan yok ortada. Şimdi yolumu açın arkadaşım içeride ve onun kılına zarar gelirse hepinizi buraya canlı canlı gömerim. 


Yavaşça yolumu açıyorlar. Galdor'la elimle durmasını işaret ediyorum. Bunların hepsinin suçlusu benim ve eğer birisi yanacaksa o kişi benim. Herkesi geride bırakıp alevlerin içime atıyorum kendimi. Çok sıcak, canım yanıyor. Eğer buradan hızlı bir şekilde çıkmazsam alevler içinde kalacağım. Ben önemli değilim ama Naserious'u dışarıya çıkarmam gerekiyor. 


Ben içeriye girdiğim sırada evin parçalar halinde döküldüğünü görüyorum. Her yerde kızımızı ve onun tonları hakim. Ahşap bir parça yanarak hemen yanıma düşüyor. Eğer hızlı davranmasaydım onun altında kalabilirdim. Hayatımda ilk kez zamanla yarıştığımı hissediyorum. 


İçerideki odalardan birisinden mavi bir ışık geliyor ve ben o tarafa doğru ilerliyorum. Bir tane daha büyükçe bir tahta düşüyor. Tenimin acıdığını hissediyorum, canım çok yanıyor. Sanırım kizarmaya başladım ben fazla zamanım yok çok hızlı hareket etmem gerekiyor. Derim kabarıyor benim, bu yandığımı gösteriyor. Hissettiğim acı giderek artıyor. Odaya girdiğim an çatıdan alevler içinde tahtalar hemen arkama düşüyor. Evin içinde alevlerin dansı var sanki. 


Odaya girdiğim zaman Naserious'u görüyorum. Koltuklardan birisine oturmuş, etrafını kaplayan soluk mavi bir ışık var. Beni görünce fazlasıyla şaşırıyor. Beni tanımıyor ama gözlerinde bir aşinalık var onun. Üstüm başım alevler içinde, tenim kırmızı bir renkte. Halim perişan. 


- Naserious senin için geldim. 

- Ben seni nereden tanıyorum. 

- Henüz tanışmadık yani bu hayatında tanışmadık. Hadi gel gidelim burası yakında yerle bir olacak. 

- Sen gel bakayım yanıma. Benim hiç acelem yok nasıl olsa bana bir şey yapamazlar. Şu haline bak perişan haldesin biraz ilgilenmeliyim seninle bu arada ismin ne demiştin. 


Naserious'u çevreleyen mavi ışık genişliyor ve beni de işine alıyor. Acı içinde dizlerimin üzerine çöküyorum. Ve Naserious'un gözlerinin içine bakıyorum. 


- Adımı söylemedim çünkü benim adım Lucian. Hadi gel çabuk gidelim buradan. 

- Nereye gittiğini sanıyorsun sen dışarıya çıkana kadar kavrulursun. Siz insanlar çok aptalsınız. Dur seni iyileştirmeyi. 


Naserious benim alnıma dokunuyor ve bir enerjinin tüm damarlarımda dolaştığını hissediyorum. Sıra dışı bir deneyim benim için. Bir anda bütün ağrılarım yok oluyor. Ben gözlerimi acıyorum ve Naserious'a bakıyorum. Yüzünde hafif bir tebessüm var ve konuşmaya başlıyor. 


- Neden geldin ki sen ne güzel beni ateşte öldürdüklerini sandıkları sırada alevlerin arasından çıkacaktım ve hepsi korkudan kaçacaktı. 

- Özür dilerim Naserious başının dertte olduğunu sanmıştım ve seni kurtarmak için geldim buraya. 

- Komik olma bana bir şey yapamaz bunlar. 

- Hadi gel gidelim buradan konuşacak çok konu var. Seninle konuşmayı çok özledim. 


0/Post a Comment/Comments