Buluttaki şehir 89. Bölüm yeni roman

 


- Keske Patlangaç da burada olsaydı ne güzel eğlenirdik.

- Masum insanlara zarar vermek bize yakışmaz bence. Gidelim hepsinin ağzını burnunu kıralım.

- Çok kalabalıklar diyorlar ama bence daha sağlıklı bir plan yapmamız gerekir.

- Hem bu tarz bir saldırı Kylana'yı tehlikeye atabilir. Önce dışarıya çıkalım planı sonra yaparız. Kayıp bize yolu göster sen. İlk olarak etrafı kesfetmemiz gerekiyor.

- Komutan Lucian konuştu. Hadi Kayıp çıkar bizi buradan. Bu arada sen niye konuşmuyorsun Maril?

- Ne yapmamız gerektiğini veya ne söylemem gerektiğini bilmiyorum ki konuşayım. Benim fikrimi sorarsanız kılık değiştirelim derim halka karışalım hem bu sayede etrafı gözetleriz.

- İste bu Maril bence gerçekten harika bir plan yaptın. Öğreniyorsun sen bu işi.

- Teşekkür ederim Lucian sadece düşüncelerimi söyledim.

- Rica ederim Maril, önemli olan zaten düşüncelerimizi söylemek değil midir? Ben herkesin özgürce konuşabiliği bir dünya hayal ediyorum.

- Ona çok zaman var Lucian. Seni on yıllardır tanırım ama bazı düşünceler yasaklanmıştır.

- Öyle deme ama Naserious herkes ne düşündüğünü, ne hissettiğini söylese hayat çok daha güzel olmaz mıydı?

- Gevezelik yapmayın boş yere şurada ciddi bir işin ortasındayız. Hem o kötü adamın ağzını burnunu kıracağım daha. Siz benim dikkatimi mi dağıtmaya çalışıyorsunuz?

- Öyle bir şey yapar mıyız Galdor? Hem sen o kötü adamı dövmezsen hızını alamayıp başımıza bela olursun ve bunu asla istemeyiz.

- Geldik buradan yukarıya çıkalım. Sessiz olun.

- Ne biçim iş bu insan bir yürüyen merdiven yapar kolayca çıkarız demir merdiven nedir ya hayır bir de paslı demir tetanoz olacağız şurada.

- Küçük prensimiz Lucian konuştu. Amma naziksin sen böyle dikkatli ol da kırılma.


Kayıp önde ilerlerken diğerleri onu takip etti ve yavaş bir şekilde merdivenleri çıkmaya başladılar. Kayıp üst kata çıktığı zaman ahşap bir kapağı açtı ve hepsi küçük bir salonda buldu kendilerini. Her yer toz içerisindeydi ve tahminlerine göre on yıllardır oraya kimse gelmemişti. Tüm mobilyalar kırılmış ve parçalanmıştı.


Kayıp pencereleri işaret etti ve sonra elini aşağıya doğru salladı. Bu hareketin amacı herkese gizlenmesi gerektiğini soylemekti. Salonda 3 tane küçük pencere vardı ve Galdor ile Lucian bir Pencereye geçti. Kayıp ile Naserious diğer pencereye geçti ve Kayıp ise son pencereye. Amaçları etrafı gözlemlemek ve kaç tane asker olduğunu görmekti.


Hepsi siyah renkteki eskimiş perdeleri hafifçe aralayıp etrafa bakıyordu. Galdor eliyle üç işaretini yaptı, Naserious ise iki işaretini yaptı. Maril ise sağ avucunu açıp 5 işaretini yaptı. Görebildikleri kadarıyla 10 kişi vardı ve bu on kişi sokakta devriye atıyordu bu demektir ki etrafta çok daha fazlası vardı. Galdor elinde tuttuğu baltayı daha sıkı bir şekilde kavradı. Onları temizlemesi fazla uzun sürmedi ama bu etrafı savaş alanına cevirirdi. Galdor her ne kadar saldırmak için can atsa da kendini tutması gerektiğinin farkındaydı.


Lucian ise Kylana'yı nasıl kurtaracağını düşünüyordu. Onun için çok değerliydi o belki de şu 8 milyar insanlık dünyada onu en iyi anlayan insandı o ve onu kaybetme düşüncesi bile soluğunu kesmeye yetiyordu. Aslında o çok güzeldi, anlayışlıydı, biraz seri katil gibi hareket etsede çok sevgi doluydu. Onunla çok iyi anlaşıyordu, gözleri çok güzeldi, saçları da güzeldi, muhteşem bir fiziği vardı, kalbi çok temizdi bir an bunları düşünürken onu neden sevmediğini düşündü. Başka birisi olsaydı ona kör kütük aşık olurdu ama Lucian'ın hissettiği duygular aşkın yakınından bile geçmiyordu. Sorun Kylana'da değildi belki de sorun Lucian'daydı. Sanki o imkansıza aşıktı, imkansız onu çekiyordu. İmkansızı bulamayacak olsa da ondan başka bir şey düşünemiyordu. Belki de onun kalbi mühürlenmişti ve mühürü açacak anahtar kimsede değildi. Belki de o kimseyi sevmeyecek, hayatı boyunca hep zannedecekti. Aşk uzak diyarların masalı olarak kalacaktı belki de.


"Bu böyle olmayacak. Sahi ben Kylana'yı neden sevmiyorum? Ona aşık olmam lazım benim kırılan bir saç teli için dünyayı yakabilmeliyim ama sanki o duygu benden çalışmış gibi. Kalbimin içi sevgiyle dolu olması gerekirken kalbimin içi kocaman bir boşluk gibi. Sanki bütün evreni içine sığdırabilirim. Hatta o kadar büyük bir boşluk ki içine evren sığsa yine de boşluk kalır. Hayale karşı ne hissediyorum ben peki ona aşık mıyım yoksa imkansız olduğu için mi peşinden gidiyorum. Ben çok fena kayboldum. Biliyormusun ben kendimi kaybedeli çok oldu. Eğer ben bir roman karakteriysem ve sen bu romanı okuyorsan belki bilebilirsin. Sana yalvarırım anla beni. Hatta anlama beni, bu kitabı da okuma zaten çok sıkıcı bir roman olur benim hayatım. Sadece bana Hayal'i bulabilecek miyim onu söyle. Gerisinin önemi yok. Ben kayboldum yine ve benim kendimi bulmam gerekiyor. Eski bir düşünür insan kendini bulamazsa hiçbir şeyi bulamaz diyordu. Sahi ben nerede kaybettim kendimi.


Yine kendimden uzaklaşamıyorum ben. Yine kendi içimde kayboldum. Sanki içimde bir labirent var ve o labirentin bir çıkışı yok. Hangi yönü seçsem yine aynı yere dönüyorum. Çok düşündüm ve yine düşüncelerim zamandan daha hızlı hareket ediyor acaba bu şekilde geleceğe gidebilir miyim ben? Zaten ben en olmadık zamanda düşünürüm şimdi de en olmadık zaman bizim Kylana'yı kurtarmamız gerekiyor."


Lucian düşüncelerinin arasından sıyrıldıktan sonra eliyle diğerlerine işaret etti ve onları odanın ortasına çağırdı. Kısık bir sesle konuşmaya başladı.


- Dışarısı çok kalabalık ve sokakta hiç normal insan yok. Hepsi silahlı ve dışarıya çıkarsak savaş kaçınılmaz. Bu geceyi burada geçirelim iki kişi nöbet tutsun diğerleri de kırık koltukta veya yatakta uyusun. Zaten gece oldu bu şekilde ikişer ikişer nöbet tutalım. Sabah normal insanlar sokağa çıkar ve aralarına karışabiliriz. İlk nöbeti Ben ve Kayıp tutalım siz de uyuyun. Haydi doğru uyumaya bu pencere benim diğeri de Kayıp'ın."


Maril ve Galdor kırık kırmızı koltuğa oturdu ve bacaklarını karınlarını doğru çekerek uzandilar. Naserious ise yatak odasındaki kırık yatağa uzandı. Kayıp sessizce camdan dışarıya bakıyordu. Lucian ise beyninde dolaşan milyarlarca düşüncenin arasından neyi düşüneceğini seçmeye çalışıyordu. Uzun bir gece olacaktı ve hala ellerinde bir plan yoktu. Daha kötüsü ise Kylana'nın nerede olduğunu bilmiyordu. 

0/Post a Comment/Comments