Buluttaki şehir 75. Bölüm yeni roman

 


Galdor içecek almak için uzaklaştığı sırada hepsi hayran hayran etraflarına bakıyordu. Ne yapmışlardı da dünya bu kadar güzel olmuştu. Etraflarında yürüyen insanların yüzünlerindeki mutluluk onları gururlandirmaya yetiyordu.


- Demek ki bütün kötülük o ikisinden yayılıyordu.

- Lucian haklı olabilirsin ama diğer kötülere ne oldu? Bir yerlerde mantık hatası olmalı.

- Senin sorunun çok düşünmende zaten Naserious. Bak insanlar mutlu, sokaklar temiz, her şey yerli yerinde, savaş falan yok. En iyisi biz gidip bir tatil köyüne yerleşelim.

- Burnuma hiç iyi kokular gelmiyor benim de umarım dediğin doğrudur Lucian ama hazırlıklı olmalıyız.

- Zaten hazırlıklıyız Kylana. Şurada iki dakika hayal bile kurdurmuyorsunuz bana.


Bir kaç dakika sonra Galdor elinde poşetlerle geldi ve neşe içinde konuşmaya başladı.


- Yine dayanamadım ve sizi de düşündüm. Bu gece büyük bir kutlama yaparız artık.

- Harikasın Galdor, kendine 100 tane alırken bize de birer tane mi aldın?

- Aslında kendime 200 tane aldım ve hepinize de bir tane aldım paylaşmayı öğrenmeniz gerekiyor.

- Çok naziksin be Galdor. Hadi gidelim artık bir düş alıp pofuduk terliklerimi giymek istiyorum ben.


Sokakta ilerlemeye başladılar. Savaş öncesi ile çok bir fark yoktu. Sadece yeni bakkal, market, lokantalar açılmıştı. Biraz daha yürüdükleri zaman yolun sol tarafında büyükçe bir yazı gördüler "Siyah Bir Sergi." Hepsi bir süre boyunca yazıya baktılar bir sergi salonu vardı ki sergi salonu eskiden yoktu. Camdan gördükleri kadarıyla içerisi siyah tonlarında onlarca resim ile doluydu. Salonun hemen karşısında ise bir kitap evi vardı ve onun camlarında bir afiş aslıydı "Siyah Bir Kitap, İmza Günü." yazıyordu afişlerde.


- Biz nasıl bir yere geldik böyle siyah resim mi olur? Siyahtan kitap mı yazılır.

- Belki bir kişi hem yazar hem de ressamdır.

- Veya iki ayrı kişiden birisi resim yaparken diğeri yazı yazıyordur ama ikisinin de birbirinden haberi yoktur.

- Lucian hemen drama yapma lütfen. Hadi biz yolumuza bakalım.


Yürümeye devam ettikleri zaman daha küçük bir dükkanın canımda bir yazı dikkatlerini çekti. "Ücretsiz fal."


- Hadi gidip fal baktırıralım hem soralım bakalım geleceğimizde ne olacak.

- Ben gelmem Kylana,

- Bende fallara inanmam Galdor gibi.

- Tamam siz ikiniz gidin bende Kylana ile Fal baktırırım.


Galdor ve Naserious evlerine doğru yürümeye başladığı sırada Lucian ve Kylana falcıya doğru ilerlediler.


Içeriye girdikleri zaman duvarlarda kartların resimleri vardı. Bazı kartlarda ölüm yazarken bazı kartlarda aşk yazıyordu. İşin ilginç tarafı ölüm ve aşkın hep yanyana olmasındaydı. Diğer kartlardan bazılarında para vardı bazılarında ise yıldızlar, bazılarında krallar ve  kraliçeler vardı. İçeride başka kimse yoktu ve bir oda daha bulunuyordu.


İçeriye girdikleri zaman bir ses duydular "Kylana içeriye gel!"


İki side şaşkınlık içinde bir birine baktılar "Gideyim bari Lucian."


Kylana içeriye girdiği zaman Lucian Lucian bir süre boyunca onu seyretti ve kapının kapanmasını izledi. Daha sonra az önce orada olmayan bordo renkli bir koltuğa oturup beklemeye başladı.


Aradan bir 20 dakika kadar geçtikten sonra Kylana dışarıya çıktı. Gözleri şaşkınlık içinde büyümüştü. Lucian ile göz göze geldikleri sırada içeriden bir ses duydular "Lucian sıra sende."


Lucian kapıdan geçerek içeriye girdi ve karşısında yuvarlak bir masanın başında ayakta duran yaşlı bir kadın gördü. Bir an için Lucian onun gözlerine bakakalmıştı. Sanki bakışları onu delip geçiyor, ona dair her yeri öğreniyordu.


-Merhaba efendim, biz fal baktım..

-Neden geldiğini biliyorum çocuğum. Kim olduğunu da biliyorum.

-Tamam efendim sizi nasil seslenmeliyim.

-İsimler çok anlamsız biliyor musun Lucian? Beni bir daha görmeyeceğin için bilmenin de önemi yok. Hadi ortur geleceğinde neler yazılı öğrenelim.


Lucian masaya oturduğu zaman kadın eskimiş bir destenin üstünden ilk kartı çekti ve masanın üzerine açtı. İlk kart ölümdü.


- Tahmin ettiğim gibi sen öleceksin yakında ve uğraştığın her şey anlamsız olacak.


Kadın ikinci kartı yavaşça açtı ve tekrardan ölüm kartı çıktı.


- Senin kaçışın yok gibi görünüyor çocuğum. Emin mi bir daha çekersem yine aynı kart çıkacak. İstersen deneyelim.


Yaşlı kadın bir kart daha çekti ve yine ölüm kartı çıktı.

- Her karttan sadece bir tane var ama sende sürekli olarak aynı kart çıkıyor. Bu demektir ki sen ne yaparsan yap, hangi evrende, hangi zamanda olursan ol hep başarısız olacaksın. 

- Nasıl yani başka bir şey yok mu falımda?

- Simdi bu kartları ayıralım ve tekrar karıştıralım. Başka kartlar çıkacak. 


Yaşlı kadın desteyi tekrardan karıştırdı ve üsteki kartı açıp masanın üzerine koydu. Gelen kart Zaman kartıydı ve yaşlı kadın bir tane daha kart çekti ve gelen kart ters denge kartıydı. Bir sonraki kart ise aşk kartıydı. 


- Senin zamana ihtiyacın var. Doğru zaman gelene kadar dengeyi asla bulamayacaksın. Eğer dengeyi bulursan aşk karşına çıkacak. Bir sonraki kart ise kral kartı. Bu adam sana engel oluyor ve o kral var oldukça aşık olacağın kıza asla ulaşamayacaksın. Şimdi bu kız neredeymiş ona bakalım. 

- Evet bende onu arıyorum. Nerede bulabilirim onu. 

- Bu kız senin için doğru insan ama ikinci karta göre o kız burada değil. Başka bir evrende, başka bir zamanda. Kötü kral onu bir kuleye hapsetmiş ve onu kurtarmanı bekliyor. 

- Ama ben onu nasıl bulacağım? 

- Bak çocuğum bu kaderin çarkı kartı, kader sana bir yol çizecek eğer o yolu görür ve onu takip edersen aradığın kızı bulabilirsin ama unutma kötü kral onun yanında seni bekliyor. Senin yaşadığın bu romandan çıkıp başka bir romana gitmen gerekiyor. 

- Nasıl yapacağım bunu ben? Kafam allak bullak oldu. 

- söylediğim gibi bir işaret göreceksin ve başka bir kız sana yardımcı olacak. Tek başına gidersen ona hiçbir zaman ulaşamazsın. Bir işaret göreceksin sadece bekle doğru zamanda hayatını değiştirebilirsin. Hadi şimdi arkadaşını al ve git. Bu hikayedeki rolünüz bitti sizin. Bir de konuştuklarımızı kimseye anlatamayacak sın eğer anlatırsan hiçbiri gerçek olmayacak. 


Lucian odadan çıktığı sırada Kylana'nin yüzündeki şaşkın ifadeyi taşıyordu. Bir an düşünceler denizinde boğulduğunu zannetti. Kylana'nın yanına geldiği zaman "Haydi gidelim artık." dedi ve hızlı bir biçimde falcıdan uzaklaştılar. 

0/Post a Comment/Comments