Buluttaki Şehir 57. Bölüm Yeni roman

 


Önce sola döndüler ve ardından biraz zaman geçtikten sonra sağ yaptılar. Gittikçe şehirden uzaklaşıyorlardı. Şehir ıssız gibi gelmişti onlara hem saatin geç olması sebebiyle kimse yokmuş gibi geliyordu onlara. Lucian etrafta uçuşan çalılar gördüğüne yemin edebilirdi. Kimse dile getirmesede o bölgelerin o kadar ıssız olmasının sebebinin savaş olduğunu çok iyi biliyorlardı. İnsanlar kendi canının derdine düşmüştü ve büyük bölümü şehri terk etmişti.

- Buralar neden bu kadar sessiz. Bildiğin hayalet şehir olmuş.
- Hayaletler bile gitmiş gibi geliyor sanki bizden başka kimse yokmuş gibi sanki.
- Sen hayaletlere inanıyor muydun Galdor?
- Devasa komedyen bir iskelet gördükten sonra her şeye inanabilirim Kylana. O kadar hazırım ki her şeye şaşırmam sanırım.
- Sen merak etme Galdor hayat dediğimiz şey seni şaşırmak için vardır. O yüzden ne kadar hazır olursan ol hiçbir zaman tam olarak hazır olamıyorsun.
- Lucian'dan büyük sözler.
- Öyle ama Naserious. Neler yaşadığımı sen biliyorsun. Herşeye hazır değilim ki olamam ama ne ile karşılaşırsam kaşılaşayım onunla yüzleşebilirim gibi geliyor.
- İşte aradığımız kararlılık bu Lucian. Bu arada ne kadar kaldı İstatistikçi?
- Biraz daha var Galdor. Buradan sağ yap sonra ileriden u dönüşü yapacaksın.
- Bir kere de kolay bir yl yapsalar ya. Habire sol sağ yapıyoruz.
- Hiçbir zaman o kadar kolay olmuyor hayat. Yol hiçbir zaman düz olmaz.
- Hayat söyle hayat böyle yok efendim hayat öyle değil içim şişti resmen. Bir süre özlü sözlerinizi kendinize saklasanız. Şapkalıyı bulmalıyız bir an önce.
- Tamam Galdor burada dur sen. En son şuradaki kameranın altında gözüktü şapkalı.
- Biraz inceleyelim bakalım ipucu bulabilecek miyiz.

Hepsi arabadan indikten sonra kameranın altına geldiler ve etrafı incelemeye başladılar. Yerde şapkalı adamın ayakkabısının teki duruyordu. Demek ki onu kaçırdıkları sırada ayakkabısının teki düşmüştü. İlk gördükleri kadarıyla etrafta başka bir ipucu yoktu. Birkaç tane lastik izi görülebiliyordu ancak lastik izleri uzun bir şekilde ilerlemediği için onun nereye gittiğini kestirmek oldukça zordu.

- Biz iz bulmak için onca yolu geldik ama hiç iz yok. Neden geldik lan onca yolu?
- Sakin ol Galdor. Biraz daha sabret karşımıza çıkan herkesin ağzını burnunu kırmana izin vereceğim senin.
- Harbiden öyle mi yapacaksın. Tamam tamam şikayet etmiyorum. Acaba bağırsam mı belki birileri gelir.
- Şu anda olmaz Galdor.
- Şapkalı bize bir işaret bırakmış olmalı. Hem bu kadar uzakta ne işi vardı onun?
- Bilmiyoruz belki birisi ile görüşmek için gelmiştir veya başka bir işi vardı. En iyisi onu bulalım ve ona soralım.

Onlar etrafı incelemeye devam ettikleri sırada bir el silah sesi duydular ve kurşun Galdor'un hemen yanından geçerek az ilerideki bir binaya çarptı.

- Saldırı altındayız siper alın çabuk.

Galdor yanlarında bulunan binanın köşesine saklandı. Kylana ve Naserious ise arabanın arka tarafında eğildi. Lucian bir çöp kovasının arkasına geçti ve İstatistikçi ise başka bir binanın arkasına geçti. Hepsi bir an içinde siper aldıkları sırada karşı ateşe başlamışlardı. Her iki taraftan da karşılıklı olarak ateş ediliyordu. İlk tahminlerine göre 7 kişi vardı karşılarında. Hepsi siyah bere takmıştı ve kim olduklarını anlamak oldukça zordu.

Galdor belinden el bombalarından birisini aldı ve pimini çıkartıp ileriye doğru fırlattı. Birkaç saniye sonra bomba büyük bir gürültü ile patladığı sırada galdor silahını boynuna asıp baltasını çıkarttı ve ileriye doğru koşmaya başladı. Lucian ve Naserious onu korumak için aralıksız olarak ateş ediyordu. Kylana ise ortadan kaybolmuştu.

Galdor parçalanmış cesetlerin arasından geçtikten sonra baltasını geniş bir şekilde savurdu ve siyah maskeli adamlardan birisinin kafası bedeninden ayrıldı. Boynundan kan fışkırdığı sırada bedeni yere düştü. O an Kylana siyah maskeli birinin boynunu kesiyordu. Lucian ise Galdor'un yanına doğru koşup kılıcını başka bir siyah maskelinin karnına soktu ve yana doğru çekti. Bağırsakları bedeninden dışarıya doğru çıktığı sırada kılıcını elinde bir kere çevirdi ve diğer yanındaki adama sapladı. O an Naserious'un attığı kurşunlar onun bedenine çarptı ve o da diğerleri gibi yere düştü.

Kylana başka birisinin boynunu kestiği sırada geriye bir tane siyah maskeli kalmıştı ve Galdor "O benim." diye bağırdı. Baltasının ters tarafı ile siyah maskelinin suratına vurduğu zaman kemiklerin kırılma sesi duyuldu. Daha sonra Galdor boştaki kolu ile adamın midesine bir yumruk attı ve daha sonra baltasının sapı ile öne doğru eğilen siyah maskelinin boynuna vurdu ve adam kendini yere yapışmış bir şekilde buldu.

"Şapkalı adamı nereye götürdünüz anlat hemen"

Bir cevap gelmediği zaman Galdor siyah maskelinin yüzünü çevirdi ve kucağına oturup onu yumruklamaya başladı. Siyah maskesi kırmızı bir renge büründüğü sırada hala bir cevap gelmemişti.

"Sana cevap vermeni söyledim yoksa zamanın sonuna kadar acı çekeceksin. Söyle Şapkalı'yı nereye götürdünüz."

Hala bir cevap gelmeyince Galdor ayağa kalktı ve baltasını sert bir şekilde siyah maskelinin sağ ayak bileğine indirdi.

"Konuş çabuk şapkalı nerede"

Yine cevap gelmeyince Galdor diğer ayak bileğini de kesti.

"Konuş lan yoksa sana acısız bir ölüm yok."

Bir diğer balta darbesi siyah maskelinin sol kolunun bileğine indi ve cevap gelmeyince balta sağ diz kapağını paramparça etti.

"Konuş lan!"

Bir sonraki balta darbesi ile sol bacağını koparttı. Yerler kırmızı bir renge bürünmüştü.

"Konuş çabuk! Şapkalı nerede?"

Sol kolu da bedeninden ayrıldı ve daha sonra diğer bacağı. Ardından sağ kolu da bedeninden ayrıldı. Siyah maskeli adam nefes almayı bıraktığı sırada Galdor onun bedeninden geriye kalanlara doğru eğildi ve adamı yumruklamaya başladı.

"Şapkalı nerede!"

"Şapkalıyı nereye götürdünüz?

"Sana söylüyorum lan cevap ver bana."

Lucian Galdor'un yanına yaklaşarak elini onun omuzuna koydu "Galdor, adam öldü. Yeter artık o sana cevap veremez."

Galdor derin bir nefes aldı ve yerde yatan az önce parçalamış olduğu adamın yüzündeki maskeyi çıkarttı. Galdor o kadar acımasızca davranmıştı ki ona yüzü tanınmaz bir haldeydi.

"Sakin olun size saldırmaya gelmedik."

Sesin geldiği tarafa baktıkları zaman 3 tane siyahlı asker silahlarını indirmiş bir şekilde onlara doğru yavaş adımlarla geldiğini gördüler.

"O zaman neden geldiniz. Şapkalının yerini biliyor musunuz?"

"Hayır, bilmiyoruz. Size yardımcı olmak için geldik."

"Hadi lan oradan. Yardımcı olacaklarmış! Size günahım kadar sevmiyorum."

"Bun biliyoruz. Şapkalıyı acil bir şekilde bulmamız gerekiyor ve bunun için güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyor."

"Sizin neyiniz ile güçlerimi birleştireceğim ben. Bana sizi öldürmemem için tek bir sebep söyleyin."

"Çünkü onu kimin kaçırdığını biliyoruz."

"Kim kaçırdı onu çabuk söyle?"

"Bombaları patlanlar, teröristler kaçırdı onu ama nereye götürdüklerini bilmiyoruz."

"Onu neden istiyorsunuz yoksa siz mi kaçıracaktınız?"

"Hayır, sistemle buluşacaktı o. Onu almak için geldik biz ama bizden önce davranmışlar."

"Şapkalı sistemle neden buluşacaktı? İşler iyice karmaşıklaşıyor."

"Söylediğimiz gibi bilmiyoruz ne konuşacaklarını. Bizim işimiz de değil."

"Galdor sence bir şans verelim mi onlara? Biraz yardım iyi olur."

"Zerre kadar güvenmiyorum onlara. Herkes aynı fikirdeyse ben tamam diyorum. Bakalım neler biliyorlarmış."








0/Post a Comment/Comments