Buluttaki şehir 41. Bölüm yeni roman

 


- Ben size söyleyeyim iskelet korktu bizden.

- Tabi tabi hep öyle olur Galdor. Bence sormamız gereken soru iskeletin Lucian'ın nereden tanıdığı.

- Valla Naserious ben onu tanımıyorum. Benim hiçbir şeyden haberim bile yok. Büyük büyük, daha da büyük dedemi de tanımıyorum.

- Lucian'a fazla uğraşmayın. Hadi şu sandığı açalım alacaklarımızı alalım sonra gidelim buradan.

- Teşekkür ederim Kylana beni bir tek sen anlıyorsun burada.

- Onu bırakın da biz az önce tarihin ilk komedyen iskeleti ile karşılaştık.

- Ne kadar acınası bir durumda olduğumuzu siz düşünün artık.

- onu bırak Lucian, sonra ağlarız halimize. Bu sandıkta bir tuzak falan olmasın.

- Az önce devasa bir iskeleti yendik. Zaten ölümle kovalamaca oynuyoruz. En fazla patlar ve birkaç bin parçaya bölünürüz.

- Bölünmekse mesele için rahatladı. Ben alışkınım zaten bölünmeye.

- Duygusal konuşmalarını daha sonra yaparsın Lucian. Şuradan bir çıkalım daha boğazın diğer tarafına geçeceğiz.

- Hadi şu sandığı açalım. Kahve istiyorum ben.


Hep beraber sandığın yanına geldiler. Açmadan önce biraz incelediler daha sonra Galdor dayanamayıp sandığın kapağını açtı. Sandığın içinde Işıl ışıl parlayan 4 tane zırh bulunuyordu. Galdor elini zırha uzattığı zaman bir anda zırh onun tisortunun içine girmişti. Daha sonra hepsi kendileri için olduğunu tahmin ettikleri zırha dokundular ve zırhları giydiler. Sadece Naserious'un zırhı kırmızı bir cübbe şeklindeydi.


- Ne oldu şimdi zırhları giymiş mi olduk.

- Nereden bileyim ben. Cübben güzelmiş Naserious.

- Teşekkür ederim Galdor. Bu zırhlar da büyülü hatta çok güçlü bir büyü var onlarda.

- Olmasa şaşırırdım zaten. Hadi artık gidelim buradan.


Zırhları aldıktan sonra iskeletin yanından geçerek yürüdüler. İlerideki kitapların yanına geldikleri zaman Lucian raflarda duran kitaplara bakıyordu. Yazarların hiçbirisini tanımadığını düşündü. Hatta kitapların üstündeki yazıları bile okuyamıyordu.


- Acaba bu kitaplarda ne yazıyor?

- Boşver Lucian. Şu an için kitaplar o kadar önemsiz geliyor ki.

- Haklısın Naserious ama kitapların üstündeki yazıları bile okuyamıyorum. Bir tek şunları okuyabiliyorum. Hayal Karavanı, Umudun Bittiği Yer.. Bir de şu var Buluttaki şehir.

- Ne saçma kitap ismi bunlar.

- Boşver hadi gidelim zaten yazar da saçma. Hiç Oğuz Marangoz diye yazar ismi mi olurmuş.

- Kesin çok sıkıcı kitaplardır. İstersen daha sonra gelip okursun.

- Ben hiç almayayım onu. Hadi çıkalım buradan. Bu arada nereye gideceğiz biz.

- Tabiki benim evime gideceğiz.

- Harika bir fikir Galdor ama nasıl gideceğiz. Köprü havaya uçtu, tekneler alabora oldu, dalgalar sahili yuttu.

- Onu da mı ben düşüneceğim. En kötü ihtimalle yüzeriz.

- Hadi tartışmayın, bir yolunu buluruz elbette.

- Gidelim şu lanetli yerden. Ben iskelete hiç güvenmiyorum. Zaten esprileri çok kötüydü.

- Güvenme zaten gerek yok da buraya nasıl geldik biz.

- Yerlere ekmek kırıntısı atsaydık hemen çıkışı bulurduk.

- Siz beni takip edin ben yolu biliyorum.

- Seninleyiz Kylana çıkar bizi buradan. Daha bizi bekleyen çok bela var fazla bekletmeyelim onları. 

0/Post a Comment/Comments