Buluttaki şehir 40. Bölüm yeni roman

 


Galdor ve Lucian üzerlerine doğru gelen kılıçtan kendilerini yana atarak kurtuldular. Bu esnada Kylana ve Naserious silahlarının sarjörlerini değiştiriyordu. İskelete o kadar kurşun isabet etmesine rağmen en ufak bir hasar ile almamıştı.


İskeletin hemen bacağının arkasında ayağa kalkan Galdor silahını yere bırakarak iki eliyle baltasını tuttu ve karşısında duran İskeletin bacağına saldırdı. Geniş bir yay çizen balta İskeletin bacağına çarptı ve bacağın küçük bir parçası yere düştü.


"Yeni silahlarınızı kullanın. Tüfekler ise yaramıyor."


Lucian ateş etmek üzereydi ki bir anda Galdor'un sesini duyduktan sonra kılıcını çıkartıp iskeletin ayak bileğine doğru savurdu ve bir parca kemik daha yere düştü.


Kylana ise yeni aldığı hançerini çıkarttığı sırada bir anda kendini İskeletin omzunun üzerinde buldu ve arka arkaya birkaç kere hançerini sapladı.


Naserious ise asasını havaya kaldırdı. Ne anlama geldiğini bilmediği binlerce kelime tekrardan etrafını sardı. Kelimelerin içinden bazılarını seçti. O her kelimeyi seçtiği zaman diğer kelimeler daha hızlı bir şekilde etrafında dönüyordu. Daha sonra büyük bir gücün kalbinden yola çıkıp beynine gittiğini ve oradan parmaklarına ve asasına ulaştığını hissetti. Hemen ardından asasından mavi renkte bir yıldırım çıkıp İskeletin birkaç adım gerilemesine sebep oldu.


İskeletin öfkesinden canının yandığı belli oluyordu. Bir İskeletin canı yanar mı diye merak etti Lucian. İskelet zaten ölmemiş miydi uzun zaman önce.


Galdor İskeletin geri adım atmasını fırsat bilip baltasını tekrardan savurdu. Bütün gücünü baltasına vermiş gibiydi sanki geçmişine karşı hissettiği tüm öfke o saldırının içindeydi. Balta İskeletin bacağına çarptığı zaman kemiğin bir daha büyük bir bölümünü daha kopardı.


Lucian ise kılıcıyla daha kısa mesafeli 3 saldırı yaptı. İskeletin bacağında açtığı yarayı hedef alıyordu amacı yarayı daha büyük hale getirmektir.


İskelet ise olduğu yerde hareket ediyor ve üstünde duran Kylana'dan kurtulmak istiyordu. Bir yandan da ayağı ile yere vurarak ona saldıranları durdurmaya çalışıyordu.


Kylana bu esnada İskeletin boynuna saldırmaya başlamıştı. Sürekli olarak yer değiştiriyor ve onu yakalamaya çalışan elden kaçıyordu.


"Galdor beni yukarıya doğru fırlat.


Lucian konuşması bitirdiği zaman Galdor'u doğru koşmaya başladı. Onun yanına geldiği zaman havaya zıpladı. Galdor iki elini ayaklarının altına sokarak onu yukarıya doğru fırlattı. İskeletin alt bacağının üst kısmına yaklaştığı zaman kılıcını tekrardan savurdu ve İskeletin diz kapağının biraz altını parçaladı.


Naserious ise kelimelerin arasında yolculuğuna devam ediyordu. Kelimeler etrafını sardığı zaman aralarından birkaç tanesini seçip kısık sesle tekrar etti ve asasından mor renkli küreler çıkıp İskeletin sağ bacağına çarptı. Ve sağ bacağında artık büyükçe bir parça eksikti.


İskelet Kylana'yı yakalamayı çalıştığı sırada Galdor onun attığı bir tekmeden yuvarlanarak kurtuldu ve Lucian tekrardan bağırdı "Galdor aynısı tekrardan ama daha yükseğe."


Lucian tekrar Galdor'u doğru koştu ve onu havaya fırlatmasına izin verdi. Yaraya yaklaştığı sırada kılıcını tekrardan savurdu ve kemiğin daha büyük bir parçası daha büyük bir gürültü ile yere çarptı.


- Durun, seni tanıyorum çocuk.


Bir an için savaşmayı durdurdular ve hepsi birden Lucian'a baktı.


- Yemin ediyorum onu tanımıyorum hatta hayatım boyunca his iskelet tanımamıştım.

- Ben seni evde yalnız bıraktığımı sanırken senin ne işler çevirdiğin ortaya çıktı.

- Valla Naserious ben onu tanımıyorum. Hiç iskelet görmedim hayatım boyunca.

- Kesin bu iskelet eski sevgilisinin abisi falandır. Yakında Lucian'ın çapkınlığı evrenin sınırlarını aşacak.

- Iki dakika susun ya. Ben çocuğu tanıyorum veya onun dedesini veya daha büyük dedesini. Kılıcından tanımalıydım ama birkaç bin yaşında olunca unutuyorum bazen. Güzel dövüştünüz sadece tepemdeki manyak kıza sinir oldum. Zırhları alabilirsiniz.

- Şey iskelet bey efendimiz, kralımız biz zırhları aldıktan sonra bizimle gelebilir misiniz? Dışarıda bizi bekleyen çok büyük bir savaş var.

- Lan Lucian sen şu an iskeleti kafaya almayı mı denedin? Ne çıkarcı adamsın sen böyle. Onu dinlemeyin sayın iskelet bey. Biz zırhları alıp çıkalım.

- Zırhlar ilerideki sandığın içinde. Şimdi beni rahat bırakın ve elbette size yardımcı olmayacağım. Benim görevim burayı korumak.


İskelet tekrardan ayağa kalktı ve gözlerindeki mavi ışık bir anda söndü. İskeletin işaret ettiği yerde bir tane sandık bulunuyordu ve hepsi birden sandığa doğru ilerledi. 

0/Post a Comment/Comments