Buluttaki şehir 39. Bölüm yeni roman

 


Hep beraber kütüphaneden içeriye girdiler. Her tarafta devasa kitapliklar bulunuyordu. Oda önceki odalar gibi değildi. Hepsinden çok daha yüksek ve çok daha genişti. Her halde 10 insan yüksekliğindeydi ve odanın sonunu görmedikleri için ne kadar geniş olduğunu göremiyorlardı.


Hepsi küçük adımlarla ilerliyordu. İçeriye girdikten hemen sonra havanın soğudunu hissettiler. İçlerinde bir ürperti dalgası yayılıyordu. Kemiklerinin bile üşüdüğünü hissettiler. Sanki damarları donmak üzereydi. Odanın havası bile farklıydı ve soluk almak zor geliyordu onlara.


Yaklaşık 500 metre yürüdükten sonra kendilerini büyükçe bir boşluğun içinde buldular. Karşılarında ise devasa bir iskelet duruyordu. İskelet sağ elinde yaklaşık 3 insan boyutunda bir kılıç tutuyordu. Kılıçtan yayılan büyü gücünü sadece Naserious anlasa da diğerleri sadece orada bir gariplik olduğunu hissediyordu. Her ne kadar kabul etmek istemeselerde korku damarlarında dolaşmaya başlamıştı.


- Bu iskelet sadece sus değil mi?

- Umarım öyledir Kylana. Yoksa başımıza çok büyük bir bela aldık demektir.

- Kılıçla bize bir kere vursa hepimizi paramparça eder.

- Lan biraz sessiz durun. Eğer iskelet hareket ediyorsa onu uyandırmak istemiyorum ben.

- Onu kimse istemiyor Naserious da belki yerde tuzak falan var veya yaklaşınca iskelet uyanıyor olabilir. Bir film izlemiştim ben orada da iskelet bu şekilde uyanıyordu.

- Su anda düşük bütçeli bir film içindeyiz sanki. Şanslıyız ki aramızda gözlüklü yok ve sarışın elbette.

- Naserious bence dalalım hemen. Hazır uyanmadan paramparça edelim onu.

- Hem belki bize yardımcı olacaktır Galdor. Tüm iskeletler kötu diye bir kural yok sonuçta.

- Biz onu geçelim Lucian sen onunla arkadaş olursun. Manyağa bak ya.

- Galdor konuşuyorsun da ne yapacağımızı bilmemiz gerekiyor önce ki hiçbir fikrimiz yok. Galdor'u katılıyorum gidelim ve işini bitirelim yoksa bu arkadaş hepimizden kokoreç yapacak.

- Acaba sessizce yanından geçebilir miyiz?

- Tabi bunu buraya kim koyduysa bunu yapanlar hiç tuzak yapmamıştır buraya. Sendeki umuda hayran kaldım Kylana.

- bence devasa iskelet kardeş hareket etmez. Etseydi hepimizi parçalamış olurdu.

- Tabi Naserious çok haklısın. Hey iskelet kardeş bizi duyuyor musun? Biz sadece buradan geçiyorduk valla hazinelerle falan işimiz yok. Ufak bir işimiz var burada onu halledip çıkacağız bir daha da gelmeyiz zaten.

- Manyak Lucian ne yapmaya çalışıyorsun sen?

- Iskeletin hareket edip etmediğine bakıyorum. Ben çok sıkıldım ve hepimiz saçma sapan konuşmaya başladık. 


Lucian konuşmasına devam ettiği sırada önce soğuk bir rüzgar esti daha sonra iskeleti gözleri buz mavisi bir şekilde parlamaya başladı. Kılıcı tutan kolu hareket etti ve iskelet bir adım geriye atarak saldırı pozisyonuna geçti. 


- şimdi ayvayı yedik Lucian. Sağ olasın. 

- Ben ne yaptım belki en başından beri bizi dinliyordu ve sacmalamamızdan sıkıldı iskelet. 

- Size yalvarıyorum susun ne olur. İskelet hareket etti ama hala saldırmadı bize. 


Naserious konuşmaya devam ettiği sırada iskelet konuşmaya başladı. O konuştukça sesi tüm duvarlarda yankılanıyordu. 


- Ne işiniz var burada? 


Duydukları ses içlerindeki korkunun katlanarak armasını sağladı. Ölümün sesi olsaydı böyle konuşurdu diye düşündü Lucian. O anda ölümün gözlerinin içine bakıyordu ve gözlerinin mavi olmasına şaşırıyordu.


İskelet cümlesini bitirdiği zaman bir an ne diyeceklerini düşündüler. Bildikleri her şeyi unutmuşlardı sanki. 


- Burada ne işiniz var? 

- Efendim şey, yani biz, 

- Naserious konusamiyorsan sus biz anlatalım. 

- Şimdi sayın iskelet bey biz buraya bir görev için geldik. 

- Aferin Galdor her şeyi anlat sen. Kimlik numalarımızı da ver tam olsun. 

- Kendi aranızda konuşmayın ve bana cevap verin. Burada ne işiniz var? 

- Tamam ben konuşuyorum. Yalan söylemeyi hiç sevmedim bu yüzden her şeyi olduğu gibi anlatmak istiyorum size sayın iskelet, iskelet kralı desem sizin için sorun olur mu? 

- Son zamanlarımız çabuk bana cevap verin. 

- Efendim dışarıda çok büyük bir savaş var. Her yerde patlamalar oluyor. 

- Yani sizde buraya mı kaçtınız? 

- Sayın iskelet kralı beycim biz asla kaçmayız. Burada zırhlar varmış ve onları alıp savaşa gideceğiz. Milyarlarca insan öldü, çocuklar, bebekler, teyzeler, amcalar hep öldü. 

- Yalan söylemediğini biliyorum çocuk. Bu yüzden biraz daha yaşamanıza izin veriyorum. Canım da sıkılmıştı zaten bira eğlendirsene beni çocuk. 

- Lan Lucian iskelet bile seninle dalga geçiyor. Şu işe bak ya. 

- Bak sevgili iskelet kral beycim, biz buraya kimseyi eglendirmeye gelemedik. Disarida savaş olmasaydı bir kahve ısmarlardım ama Malesef bu mümkün değil. Şimdi iskelet bey kralım bize zırhları verirsen buradan sessizce ayrılırız.

- Küçük çocuk beni tehdit ediyor. Yürek yemiş her halde.

- Efendim canım sevgili iskelet kralım bu şekilde olmaz. Saçma bir şekilde oyunun sonunda karşılaştığımız bölüm sonu canavarı komedyen çıktı. Efendim bize zırhları verin. 

- Tamam zırhları alabilirsin çocuk ama ben onu almamanız için buradayım. Beni geçerseniz alabilirsiniz elbette.

- Peki iskelet kral efendimiz bu işi tatlı yoldan halletmemiz mümkün müdür acaba? 

- Oha Galdor iskelete rüşvet vermek istedi. Biraz öleceğim ve bunun sebebi gülmek olmayacak. 

- Bir sus Naserious burada iskelet kral beycim ile ciddi bir şey konuşuyoruz. Bizim o zırhlara ihtiyacımız var ve lütfen karşımızda durma bizim. 


Lucian cümlesini bitirdiği zaman saldırı pozisyonuna geçti. Onun hareketinden sonra Galdor da baltasını alıp onun yanına geldi. Kylana ve Naserious ise onların biraz arkasında durup tüfeklerini iskelete doğru nişan aldılar. 


- Sana son uyarımız sayın iskelet bey kralı. 


İskelet devasa kılıcını geniş bir yay şeklinde savurduğu sırada Lucian ve Galdor yere eğilip takla attılar. Kılıç hemen üstlerinden geçtiği sırada Kylana ve Naserious ateş etmeye başladı. Etrafı barut kokusu kapkıyordu. 


Yerde yuvarlandıktan sonra Lucian ve Galdor aynı anda ayağa fırlayıp ateş etmeye başladı ancak. İskelet ona isabet eden kurşunlardan bir an için bile etikenmeden kılıcını tekrardan savurdu. Bu sefer ayaklarının hemen yanında bulunan Lucian ve Galdor'u hedef almıştı. 


0/Post a Comment/Comments