Buluttaki şehir 34. Bölüm yeni roman

 


Şapkalı adam geldikten sonra başıyla Galdor'u selam verdi ve hızlı adımlarla salona geçti. Konuşmaya başladığı zaman sesi oldukça endişeliydi.


- Çok fazla sorunuz var biliyorum ama zaman yok. Durum sandığımızdan daha kötü. Boğazın karşı yakasında her yeri ele geçiriyorlar. Karşılarında hiçbir şey durmuyor resmen. Askeriyeleri ele geçiriyorlar ve oradaki silahları kullanarak daha da güçleniyorlar. Amaçları belli değil ve ne istedikleri. Karşılarına kim çıkarsa çıksın onları etkisiz hala getiriyorlar.

- Bu adamlar nereden çıktı peki kimden emir alıyorlar?

- Hiçbir bilgimiz yok Galdor. Büyük ihtimalle her şeyi ele geçirmeye çalışıyorlar ve dünya çapında yayılmış durumdalar. Hemen hemen her şehir aynı durumda evet siyahlı askerler onlarla savaşıyor. Uçaklarla bombalıyorlar ama bir şekilde sistemleri karıştırmayı başardılar ve hava saldırıları da çok etkili değil.

- Yani aralarında yazılımcılar da var ve daha önceden askeriyenin sistemlerini ele geçirmiş durumdalar. Çok zekice bir hamle bu yakın zamanda sistemleri tamamen etkisiz hale getirebilirler. Ben olsaydım öyle yapardım.

- iyiki sen değilsin Naserious.

- Bu arada İstatistikçi nerede buraya getirmenizi söylemiştim size.

- Getiriyorduk ama gelirken minibüsten atladı ve kaçtı yakalayamadık onu.

- Dikkatli olacaktınız ama neyse o bir şekilde ulaşır bize şimdi daha büyük sorunlarımız var. Bir Dünya savaşının içindeyiz şu anda.

- Ne yapmamız gerekiyor peki gidelim hepsinin ağzını burnunu kıralım.

- Sayıları çok fazla Galdor sizin gücünüz şu anda yeterli değil. Polis ve askeriye onlara karşı tekrardan birleşiyor şu anda. Onları biraz yavaslatacaklarını düşünüyorum. Şimdilik hiçbir şey yapmayın mümkünse evden bile çıkmayın. Savaş henüz bu yakaya sıçramadı. Köprüde mevzilenmiş durumdalar ve onlara karşı koyalacaklardır kesinlikle.

- Ben olsam köprüleri havaya uçururdum böylece asker polis ne varsa hepsinden kurtulurdum.

- Iyiki sen değilsin eğer köprüleri yok ederlerse karşı yakayı ele geçirirmiş olurlar. Zaman çok hızlı akıyor ve zamanımız giderek daralıyor. Bu arada İstatikçi bir şey söyledi mi?

- Evet söyledi bomba patlayacak dedi ve patlafiktan sonra dönmemiz söyledi bizde öyle yaptık.

- Güzel, güzel demek ki onun bir planı var. Siz şimdilik evde oturmaya devam edin. Yakın zamanda tekrar haberleşeceğiz.

- Bizden burada oturmamızı bekleyemezsin, istersen patlamış mısır yiyerek şehrin yıkılmasını bekleyelim.

- Haklısın Kylana ama yapacak çok bir şey yok. Tekrar düşündüm de daha fazla güçlenmelisiniz. Söyle yapacaksınız karşı tarafa geçmeniz lazım sizin ama bu çok tehlikeli size bir zarar gelmesini istemem.

- Amma uzattın ne yapmamız gerekiyorsa söyle gidip yapalım.

- Kararlı oluşunu sevdim Lucian umarım yeterlidir bu. Benim sahilde bir teknem var ona binin ve karşı tarafa geçin. Sonra surların orada zırhlar var. Sulardan içeriye gidereceksiniz sonra yerin birkaç kat altında saklanmış zırhları bulacaksınız.

- Madem yerlerini biliyordunuz neden şimdiye kadar çıkarmadınız?

- Eski bir efsane sadece orada zırh olmayabilir. Eğer onları bulursanız çok güçleneceksiniz.

- Ne oldu da Fantastik bir romanın içine düştük. Sonra meydan muharebesine mi gireceğiz. Daha neler göreceğiz bakalım.

- Kesin o zırhlar bulduğumuz silahlar gibidir. Kurşun geçirmez falan oluruz. Nerede bulacağız gemini? 

- Limana gidin "Aşkın Koruyucuları" isimli gemiye gidin. Anahtarını da alın. Surları biliyorsunuz zaten sessiz bir şekilde ilerleyin henüz sahil tarafını ele gecirmediler. Zırhı bulursanız tekrar geri gelin yarın görüşeceğim sizinle. Detaylı planları da yaparız.

- Hadi hemen gidelim yolda birkaç manyak pataklarız. Ben şimdi gittim size kolay gelsin.


Şapkalı adam cümlesini bitirdikten sonra hızlı adımlarla evi terk etti geriye kalanlar ise birbirine şaşkın bir şekilde bakıyordu.


- Bir şey sormak istiyorum aranızda gemi kullanmayı bilen var mı?

- Ben eskiden birkaç kere kullanmıştım Kylana.

- Harika, süper güzel gemiyi Galdor kullanacak. Balık falan tutarız güzel olur.

- Ne var yani tekne kullandıysam hepsi aynı değil mi sonuçta?

- Tamam, tamam bir şey söylemedim Galdor. Umarım bizi bekleyen yaratıklar falan yoktur mahzende.

- Evet, aynı filmlerdeki gibi olur. Ben çok mu film izledim acaba.

- Çok film izlediğim için bu böylesindir belki. İyi tanıdım seni Lucian.

- Bende seni iyiki tanıdım Kylana. Belki hazine falan da buluruz.

- Tamam siz hazineyi bulun kendinize ada falan alın. Bizim yapacak işlerimiz var biraz daha boş konuşursanız önce sizi döverim ona göre.

- Hemen kızma Galdor ileride ada alırsak sende geleceksin merak etme. Seni hiç bırakır mıyız biz?

- Hala dalga geçiyor hadi çabuk olun gidip zırhları alalım sonra hepsini dövelim. Bence harika bir plan. İtirazı olan var mı? İtiraz olmadığına göre hadi gidelim. O kadar konuştunuz ki kafam şişti.


Silahlarını topladıkları sırada hepsi evden dışarıya çıktılar. Liman çok uzakta değildi ve yaklaşık 15 dakika yürüyerek oraya gidebilirlerdi. Sonrasında surlara gireceklerdi. Güzel bir olandı eğer zirhlar silahlar gibi büyülü ise bayağı güzel olurdu. Herkes endişe içinde yürürken Kylana, Lucian'a bakıp gülümsuyordu. Lucian ise onun neden gülümsediğini merak ediyordu. Nasıl bir belanın içine düşmüşlerdi? Her şeyin sorumlusu Lucian olamazdı çok başka şeyler vardı işin içinde. 

0/Post a Comment/Comments