Buluttaki şehir 16. Bölüm yeni roman

 


Lucian konuşmasını bitirdiği zaman Galdor'un yüzünde daha büyük bir mutluluk oldu. Sanki tüm hayatı boyunca o günü bekliyormuş gibi heyecanı herhareketinden belli oluyordu. Normalden çok daha hızlı yürüyordu.


- Biraz yavaş yürü yahu nefes nefese kaldım senin yüzünden.

- Acelemiz var, çok önemli işlerimiz var

- Tamam biliyorum da zaten en hızlı şekilde gideceğiz oraya. Nedir bu sendeki heyecan anlamıyorum.

- Sen kaçırdıkları kızı tanımıyorsun. Harika birisidir Kylana ve ona acı cektirmelerine izin veremem. İstatistikçi de öyle çok iyi birisidir. Biraz manyaktır ama olsun. Onların acı çekmelerine, iskence görmelerine, teker teker organlarını sökmelerine izin veremem.

- Harbiden mi böyle yapıyorlar?

- Elbette sen ne sandın. Onlara istedikleri cevapları verene kadar sana işkence yaparlar daha sonra sen konuşursan öldürürler seni konuşmazsan konuşana kadar işkenceye devam ederler.

- Tamam, ikna oldum şimdi nereye gidiyoruz?

- Benim eve gideceğiz sonra silahları alıp beyinlerini ezeceğiz. Umarım çok kişi olurlar 4 kişi yetmez bana.


On dakika kadar yürüdükten sonra eski, gri renkli bir evin önünde durdular. Galdor hızlı adımlarla diş kapıyı açtı ve merdivenlerden yukarıya doğru koşmaya başladı. 2. kata çıktıkları zaman 7 numaralı kapının önünde durdu ve kapıyı açtı. İçeriye girdikten sonra hızlı adımlarla eski eşyaların olduğu bir odaya girdi. Daha sonra duvardaki bir düğmeye yarım saniyelik aralıkla 3 kez bastı ve daha sonra 1 saniyelik aralıklarla 5 kez bastı. Duvardan bir tık sesi geldiği zaman duvar one doğru açıldı ve karşılarında bir sürü silahın olduğu raflar duruyordu. 


-Hadi benimle gel. En iyisi şu baltayı alalım. Yanına da şu pompalıyı alalım. Sen tut bakayım şunları. Biraz da mühimmat alalım yanına. Yok el bombası olmaz, sis bombası hiç olmaz. En iyisi şunları alalım daha etkildir bunlar. Sen tüfek kullanabilir misin? Otomatik tüfek peki? Yok yok sen kendini vurursun onlarla belki ilerideki zamanlarda veririm sana. Şimdilik bu tabancayı al. Bunları da al, kursunun bitince değiştirirsin.

-En iyisi sen hepsini ver bana nasıl olsa taşırım onları. Hatta üstüne seni bile taşırım.

-İki dakika sabretsen ne olur. Şimdi onları çantalara dolduralım.

-Sonra ne yapacağız elinde baltayla sokaklarda dolaşmayı düşünmüyorsundur umarım.

-Manyak mısın öyle dolaşılır mı hiç. Anında yakalarlar bizi. Dışarıda siyah bir minibüs var ona bineceğiz. Siyah kırmızı şeritli belki görmüşsündür. Sonra silahları arkaya atacağız ve kurtarma operasyonu başlayacak.

- Muhteşem bir plan gerçekten acaba el bombası alsa mıydık? Yok yok binayı yıkmayalım durduk yere. Her şeyi aldın mı sen?

- Evet, aldım ve hepsini çantaya koyduk.

- Hadi zaman kaybetmeden gidelim.


Galdor içini silahlarla doldurduğu siyah çantayı omuzuna aldı ve hızlıca  merdivenlerden aşağıya doğru indi. Binadan dışarıya çıktıkları zaman hızlıca binanın dışındaki boş araziye gittiler ve oradaki siyah minibüse doğru yürüdüler. Silahları arka koltuğa bıraktıktan sonra Galdor direksiyona geçti ve arabayı çalıştırdı.


- Kylana, adı neydi onun ya neyse nerede olduğunu biliyor musun?

- Evet, biliyorum onu kurtarma planını yapmıştık zaten sadece doğru zamanı bekliyorduk. Sonra sen dahil oldun ve istatistikçiyi kaçırdılar biz de planı erkene aldık.

- Ne kadarlık yolumuz var?

- Biraz daha gideceğiz. Ulan susturucu almayı unuttuk iyi mi. Topridoya baksana orada olabilir. Birde paspasın altında bir kapak var orada tabanca var onu da al bana ver.


Lucian torpidoyu açtığı zaman susturucuyu gördü ve daha sonra paspasın altındaki kapağı açıp içindeki silahı Galdor'u uzattı.


- Bana susturucu yok mu?

- Oğlum sen ateş etmeyi bilmiyorsun ne yapacaksın susturucuyu. Şimdi yerin bir kat altında Kylana'yı tutuyorlar. Yanında en az 2 siyahlı var. Üst katta da en az 2 siyahlı. Sen ben sana söyleyene kadar hiç bir şeye karışma. Alt kat ses geçirmez, işkence sesleri duyulmasın diye öyle yapmışlar. Alt kata indiğim zaman istediğin kadar gürültü yapabilirsin ama üst katta bana bırak her şeyi.

- Ben nasıl ateş edeceğim peki? Öğretseydin bari bana?

- Bir şey yok öğretecek silahı iki elinde tut sornra nişan al. Nişan alırken gözünün tekini kapat. Sakın kahramanlık yapmak için tek elinle kullanma silahı yoksa kendini vurursun. Sana verdiğim silah küçük görünüyor ama çok etkilidir.

- EN iyisi ben hiç karışmayayım hiç. Keşke kahve de alsaydım canım sıkılmadı.

- Merak etme ben seni eğlendireceğim baktım olmuyor seni kaldırıp siyahlılar atarım. Bak sıra dışı bir deneyim olur senin için.

- Tamam ya tamam, hiçbir şey söylemedim.


Biraz daha gittikten sonra eski siyah bir evin önünde durdular..

-İste geldik. Ben silahları alayım sende tabancanı al. Şarjörünüde beline koy lazım olur. Kameralı kapattık bizi kimse göremeyecek. 

0/Post a Comment/Comments