Umudun bittiği yer 75. Bölüm yeni kitap

 Siyahlı askerler Lucian'ın etrafını sarmıştı ve onu yere düşürmüşlerdi. Kılıcın Keskin yüzünün bedeninde dolaştığını hissediyordu. İnce bir sızı bedenini kapamaya başladı. Bu şekilde bitmemesi gerekiyordu ona ulaşmak için bunca yol gittikten sonra bunca zaman bekledikten sonra bu şekilde bitmemesi gerekiyordu. Bedeninde dolaşan çeliğin soğuğunu hissettiği sırada Hayal'i düşündü. Onunda aynı durumda olduğunu biliyordu. Hayal yaşamaya devam etmeliydi kendisine ne olacağını umursamadı bile. Siyahlı adamlardan birini bacağından tuttu ve kendisine doğru çekti. Zaman kazanması gerekiyordu böyle bitmemeliydi.

Sağ elinde tuttuğu kılıcını rast gele savurdu. Bir acı yoktu bu hamlesinin sadece zaman kazanması gerekiyordu. Hayal'i bir kere daha görmeden ölmezdi. Bu romana yakışan bir son değildi, iyiler daha fazla kaybetmemeliydi. Düzenin değişmesi gerekiyordu, son bu kadar basit olmamalıydı en azından son bir kez görmeliydi onu.

Gözleri kararmaya başladığı sırada kan kaybı miktarının arttığını düşündü. Bu şekilde bitmemeliydi. Kılıcını bir kere daha savurdu ancak koluna çarpan bir tekme ile kılıcını düşürdü. Bir başka kılıç bileğini kestiği sırada sadece Hayal'in acı çektiğini düşünüyordu. Belki de tek pişmanlığı bu olacaktı sahi ölüler pişman olabilir miydi? Yoksa gerçek pişmanlık öldükten sonra mı başlardı. 

Lucian çabalamayı bıraktığı sırada hen yakınlarına bir yıldırım düştü. Lucian yıldırımın ısısını hissedebiliyordu. Yıldırımın sesi sanki büyük bir patlama gibiydi. Daha sonra bir tane daha yıldırım düştü ve bir tane daha. 

Lucian etrafından gelen acı çığlıklarını duydu korkunç bir karmaşanın içindeydi sanki. Ne olduğunu anlamak için kafasını kaldırdığı sırada gökyüzüne baktı ve ejderhaları gördü. Mavi ejderhalar etraflarında dönüyor ve yıldırımlar atıyordu. Daha sonra ejderhalar aşağıya doğru saldırıyor ve karşılarına çıkan herkesi parçalıyordu.

Ejderhalar gelmişti, onları kurtarmaya gelmişlerdi. Sesi cikabilse Hayal'i kurtarın diyecekti ama yapamadı. Bir kaç kere öksürdü ve ağzından kan boşalmaya başladı. Çok az zamanı kaldığını anladığı sırada "Seni seviyorum" demeye çalıştı ama yapamadı ve gözlerini kapattı. 

Büyük bir karanlığın içindeydi ve o karanlıkta ışık hızıyla yolculuk yapıyordu. Ne olduğunu bilmiyordu ne olduğu umurunda bile değildi. Hiçbir şey hatırlamıyordu sadece yolun sonu var mıdır diye merak etti. 

Ne kadar yolculuk yaptığını bilmiyordu. Etrafında siyahtan başka hiçbir şey yoktu. Hep kaçtığı siyah artık her şeyi olmuştu. Siyah bir resim nasıl olabilir diye düşündü, düşündü sonra karşısında bir ışık gördü. Daha sonra o ışık giderek büyüdü ve her yeri kapladı. 

Lucian gözlerini açtığı sırada yanında duran ve ona sarılıp ağlayan Hayal'i gördü sonra dizlerinin üzerine çökmüş bir şekilde ona bakan Galdor'u. Bir an kadar sonra hemen yanına duran 3 tane mavi ejderhayı fark etti. Etrafı incelediği zaman yerde yatan on binlerce ceset gördü sadece üçü ve ejderhalar vardı. 

Ne olduğunu bilmiyordu ama tek bir soru sordu "Herkes nerede?“

Onların sessizliği ve yere bakmaları Lucian için yeterliydi. Hepsi ölmüştü bir nefes alamadığını hissetti. Galdor ve Hayal'in ağladığını gördüğü zaman neden yaşadığını düşündü. Canı daha önce hiç bu kadar yanmamıştı. Ayağa kalkmak istedi ama ona sarılmış Hayal varken bunu yapmak oldukça güçtü. 

Tam bu esnada çok yaşlı ve çok kalın bir ses duydu "Bizden istediği yaptık ve görevimiz artık bitti. Bundan sonrası sizin yolculuğunuz olacak."

"Veya bundan sonrası sizin ölümünüz olacak."

"Ölmemeye çalışın sizi bir daha kurtarmayacağız."

Ejerhalarin kanat sesleri etrafı kapladığı sırada kanatlarında çıkan rüzgar cansız bedenleri etrafa saçıyordu. Bir kaç an sonra ejderhalar gökyüzünde ilerliyordu ve geriye sadece 3 kişi kalmıştı. 


0/Post a Comment/Comments