Umudun bittiği yer 68. bölüm - yeni roman

 


Lucian ve diğerleri Atlarına bindikleri sırada Lucian Kylana'yı düşünüyordu. Acaba ölecek miydi hala kurtulma şansı vardı onun ama durumu çok iyi görünmüyordu. Belki ölmesi daha iyidir diye düşündü eğer yaşarsa gelecekte tekrar sorun yaratabilirdi. Eğer yaşarsa onlara yardımcı olma şansı vardı ama bir an için gerçekçi olmak istedi Lucian ve Kylana'nin onlara yardımcı olma ihtimali yok gibiydi.

Biraz daha ilerledikten sonra köye saldıran siyahlı adamları gördüler. Aranhil'in attığı birkaç ok siyahlı adamlara capti ve onların hepsi yere devrildi. 

"saldırmaya başlamışlar bile. Galdor'un yanına gitmeliyiz bir an önce."

Lucian cümlesini bitirdiği zaman hep birlikte atalarını saha kaldırıp yollarına devam ettiler. Karşılarına çıkan siyahlı adamlar Aranhil'in okları ve Naserious'un büyüleriyle yere devriliyordu. 

Köyün merkezine yaklaştıkları zaman siyahlı adamların sayısı giderek artmıştı. Önce köyü kurtarmaları gerekiyordu sonra kötü adamın kalesine saldıracaklardı. 

Karşılarında yüzlerce siyahlı adam olmasaydı çok kolay bir düşünceyi bu ama onlar altlarından indiler ve silahlarını çıkarttılar. Karşılarında onlara doğru koşan siyahlı adamlar vardı ve Aranhil oklarını pespese onlara doğru gönderdi. 

Naserious bir şey mırıldanıp asasını ileriye doğru uzattı ve bir anda asasından bir yıldırım çıktı ve karşısına çıkan herkesi yere serdi. Siyahlı adamlar hala çok fazlaydı. 

Lucian ona doğru gelen bir kılıçtan yana doğru çekilerek uzaklaştı ve siyahlı adamın sağ tarafını kendi kılıcı ile kesti. Daha sonra sola doğru döndü ve kılıcı ile başka bir hamleyi durdurup kendi kılıcını adamın karnına sapladı. 

Hayal ise kendi silahıyla karşısına çıkan herkesi yere seriyordu. Bir kaç an içinde onlarca siyahlı adam yere serilmisti ancak sayıları hala çok fazlaydı. 

Lucian bu esnada "keşke Galdor'da yanımızda olsaydı" diye düşündü. Siyahlı adamlar onları bayağı bir yacaşlatacakti. Köyün merkezine hala çok yolları vardı. 

Aranhil'in okları siyahlı adamları yere sermeye devam ediyordu. Naserious ise artık siyahlı adamların üzerine ateş topları atmaya başlamıştı ve ertaf yanmış et kokuyordu. Sayıları hala çok fazlaydı. 

Lucian bir kılıç dansının içindeydi sanki. Her hamleyi usta bir şekilde savuruyor ve daha sonra karşı hamleyi yapıyordu. Hayal ise ondan daha acımasızdır karşısına çıkan herkesi parçalarına ayırıyordu. 

Büyüler ve oklar havada uçuşuyor birbirine çarpan kılıç sesleri havada yankılanıyordu. Ana savunma hattını şehrin merkezine kurmuşlardı bu nedenle dışarıda bu kadar siyahlının olması çok normaldi. Köye yer yönden saldırdıklarını düşündüğü zaman fazla zamanları kalmadığını düşündü Lucian. 

Hayal kalabalığı yararak Lucian' yanına kadar gelmişti. Lucian ona doğru gelen bir kılıcı durdurup saldırganı yere serdiği sırada "hayal senin gözlerine ne kadar da güzel. Kendimi kaybediyorum onları gördüğüm zaman." dedi gülümseyerek. 

"Hiç fırsat kaçırmıyorsun be Lucian."

"Bu anı iyi değerlendirmek lazım bir an sonrasının garantisi yok biliyorsun." 

Lucian ileriye doğru bir hamle yaptı ve hen ardından Hayal kılıcını düşmanlarının boyun hizasında savurarak rakibinin işini bitirdi. 

Savaş tüm hızıyla devam ediyordu ve siyahları adamların sayısı yüzlerden onlara kadar düşmüştü. Birkaç büyü ve birkaç ok onları bitirebilirdi. 


0/Post a Comment/Comments