Hayata dair dersler 7, bağlanmak

Hayata dair dersler

Farklı bir konudan bahsetmek istiyorum bugün sizlere. Son zamanların belki de en çok konuşulan konularından birisinin üzerine birkaç kelam etmek niyetindeyim. Konumuz bağlılık. Burada biraz kavramsal olarak bağlılık üzerine düşünmemiz gerekiyor. Sizden ilk talebim bu olacak. Nedir bu bağlılık, insan neden bağlanır gibi soruları tam bu an sormalıyız. Bu soruların cevaplarını bildiğinize inanıyorum bu sebepten dolayı düşünmeye davet ediyorum sizi.

Bağlılık konusu temelde bir insanın başka bir insana bağlı olma durumu anlamına geliyor. Sözlük anlamını verdikten sonra biraz bu bağlı olma durumu ile konuşmamız gerekiyor. Bir yere bağlı olduğunuzu düşünün. Ondan ipiniz izin verdiği ölçüde uzaklaşabilirsiniz. Eğer ipiniz uzunsa fazla uzaklaşır eğer kısa ise uzaklaşamazsın. Bir insana olan bağlılıkta benzer bir şekildedir. Eğer ona bağlılığınız kuvvetli ise ondan uzaklaşamazsınız. Her daim onun yanında kalmak istersiniz. Hatta ondan uzaktaki hayat sizin için çekilmez olur.

Bağlı olduğunuz insanı her zaman yakınlarında istersiniz. Bağlı olma durumunu bu şekilde anlatabiliriz aslında. Başka birisinin yakınlarında olma isteği şeklinde de açıklanabilir. Bağlılığın içinde sevgi vardır, saygı vardır ve onsuz yapamama duygusu vardır. Bunların hepsi bir araya geldiği zaman ortaya bağlılık adını verdiğimiz duygu çıkar.

Ancak günümüzde bağlılık kavramı bozulmaya başlamış durumda. Hep şikâyet ettiğimiz bir konudur bu "kimse bana bağlanmıyor" deriz mesela. "Herkes kolayca gidebiliyor." Bu aslında günümüzde bağlılığın önemi kaybetmemesinden kaynaklanır. Herkes kendisine bağlanacak birisini isterken birisine bağlanmaktan kaçınır. Aslında oldukça fazla bilinmeyenli bir denklem vardır ortada ve bu denklem ile ilgilenmeyiz biz.

Bu durumda bizi başka bir konuya "bağlanma sorunlarına" götürür. Bağlanma aslında insanın temelinde yer alan yalnız kalmama ihtiyacının bir ürünüdür. Bu sebepten dolayı hayatımızda birilerini isteriz. Yalnızlığa karşı verilen amansız savaşın bir sorunudur aslında bu istek. İnsan tek başına var olması için yaratılan bir canlı değildir. Bu sebepten dolayı yanında başka insanlara ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacın bir diğer adıdır bağlanmak.

Ancak bağlanmak bu kadar doğalken neden bağlanma sorunu isminde bir kavramı sürekli olarak duyuyoruz? Bu noktada sizi biraz daha düşünmeye davet ediyorum. Size bağlanma sorunu olduğunu söyleyenleri bir düşünün. Daha sonra kendinizi yine aynı çerçevede ölçün. Bir sonraki aşamada ise hangi zamanlarda bu sözleri duyduğunu hesaplamak var. Eğer bunları yaptıysanız cevaplara ulaşıyorsunuz demektir.

Bir kız tanımıştım ben. Birlikte çok güzel vakit geçiriyorduk. Bir gün bağlanma sorunu olduğundan bahsetti bana. Demek istiyordu ki "daha fazla yaklaşma bana. Bağlanamıyorum ben." Bunu söylemesi önemliydi benim için. Hele söylemeden gidenleri düşündüğüm zaman ona çok değer vermiştim. Ancak hangi sebep ona yaklaşmakta olan beni durdurup uzaklaştırmıştı. Evet, bu konuşmanın sonrasında uzaklaşmıştık birbirimizden. Sebepleri anlayabilmek için çok düşündüm ben.

Çok iyi anlaştığınız birisini hayatınızdan çıkardığınızı düşünün. Belki de onunla o kadar iyi anlaşıyordunuz ki birlikte çok mutlu olabilirdiniz. Ancak o sizi uzaklaştırmak istemişti. Bu durumun sebepleri üzerine çok kafa yordum ben. Bir insan neden mutlu olma fırsatını elinin tersi ile itebilirdi?

Düşündükçe cevaplara karşılaşmaya başladım. Cevaplar ise gerçek oldukça üzücüydü. Gelin bulduğum o cevapları inleyelim.

Öncelikli olarak bağlanmadan kaçan insanların geçmişinde yoğun bir acı çektiklerini fark ettim. O acıyı tekrar çekmemek için bağlanmak istemiyorlardı. Bağlanmak ve acı arasında doğru bir orantı kurmuşlardı zihinlerinde. Geçmişte bir kere bağlanmışlardı ve aynısının olması durumunda acının da tekrarlanacağını düşünüyorlardı. İşin sorun kısmı ise bu noktada ortaya çıkıyor. Kişi bağlanmaktan kaçmaya başlıyor ve her bağlanma ihtimalinden kaçıyor. Arkadaşımın bana yaptığı gibi aslında, evet o benden kaçmıştı. Ona sunduğum her şeye rağmen kaçmıştı hem de.

Ayrıca kişinin geçmişinde yaşadıkları ona o kadar zarar vermişti ki aynılarını tekrar yaşamak istemiyordu. Bunun aksine inanmaları için karşılarındaki kişiye güvenmek istiyorlardı ancak insanlara güvenemiyorlardı. Birisine güvenebilirseniz eğer onun canınızı yakmayacağınıza inanırsanız ona bağlanabilirdiniz. Bu sebepten dolayı bağlanmaktan kaçan insanlar aslında dış dünyaya karşı güvensizdirler. Bu güven eksikliği de bağlanma sorunu adı verilen olguya kapı açmaktadır.

Elbette yukarıda anlattıklarım sadece karşı tarafa değildir. Kişi aynı duyguları kendine karşı da hisseder. Kendine güvenemediği için başkasına da güvenemez. Acı çekmeye dayanamadığı için ihtimallerden kaçar. Unutmayalım bağlanmak kişi ile ilgilidir her şeyden önce. Karşınızdaki kim olursa olsun eğer siz bağlanmamak için uğraşırsanız bağlanamazsınız. Yani yazının başından beri hep bir kişinin üzerinden anlatımı sürdürüyorum ve bağlanma sorunu adını verdiğimiz sorunda bu kişi sebebiyle ortaya çıkmaktadır.

Sebepleri incelemeye devam edelim biz. Cesaretsizlik bir başka nedendir. Şöyle düşünün gerçekten dünyada farklı birisinin olduğunu bilirsiniz. O kişi sizin canınızı yakmayacaktır hatta sizi mutlu edecektir ama onu aramak için cesaretiniz yoktur. Cesaret geleceği pek düşünmemeyi gerektirir. Acı çekme ihtimalini umursamamak lazımdır cesaret edebilmek için. Eğer cesaret eksik ise kişi karşısına çıkan her ihtimalden kaçmaya başlar. Aynı arkadaşımın bana yaptığı gibi uzaklaşır. Belki de onu ben mutlu edebilirdim. Ona söz verdiğim gibi gerçekten onun iyiliği için uğraşabilirdim. Ancak aynı zamanda ona acı da çektirebilirdim. Hatta o kadar acı çektirirdim ki inandığı her şey yerle bir olurdu.

Belki de sahip olduğu son umudu parçalardım ben. Bu ihtimali göze alamamaktır aslında bağlanma sorunu. Bağlanma sorununu açıkça konuşmak gerekirse ben çok ciddiye almam. Bana göre bağlanma sorunu yoktur korkmak vardır. Acı çekmekten, tekrar yalnız kalmaktan korkmak vardır.

Çok önemli bir noktaya geldik şu anda. Bağlanmanın temelinde insanın yalnızlığını azaltması olduğunu söylemiştim. Şimdi ise yalnız kalmaktan korkulduğu için bağlanmaktan kaçıldığını söylüyorum. Burayı çok dikkatli dinlemek gerekiyor çünkü yalnız kalmamak için bağlanmak gerekiyorsa kişi bağlanmayı seçmelidir. Ancak bağlanmak kaçınmanın sebebi olarak yalnız kalmamak gösterildiği zaman bu tam olarak gerçeği yansıtmaz. Bu sebepten dolayı yalnızlık günümüzün en önemli sosyolojik sorunlarından bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor.

Kişi bağlılıktan kaçarak aslında kendini yalnızlığa mahkûm ediyordur ancak bunun farkına varmadığı için de yalnızlıktan kaçışı bulamıyordur. "Oysa ben hep yalnızdım" cümlesinin sebeplerinden bir tanesidir bağlılıktan kaçmak.

Bakın bağlılık sorununu tanımlamaya çabalarken hep kaçmak kelimesini kullandım. Bu sebeple bağlılık sorunun varlığına inancım yoktur benim. Bu sebepten dolayı insanlar bağlanmaktan kaçar dedim yukarıdaki satırlarda.

Anlatımı başka bir örnekle devam ettirmek istiyorum. Benim üniversitede bir arkadaşım vardı ve bu arkadaşımla sıklıkla yalnızlık üzerine sohbet ederdik. Tahminime göre en az benim kadar yalnızdı. Bir gün ona göre olan bir kız ile tanıştı. Bana soranlara bunlar güzel bir çift olabilir diyordum. O kadar uygun gözüküyorlardı ki birbirlerine. Ben tam onlar için gelecek planları yaparken bir gün arkadaşım yanıma geldi ve ayrıldıklarını söyledi. Gerçekten çok şaşırmıştım. Onlardaki gibi bir uyum kolay kolay bulunmazdı. Neden ayrıldıklarını sorduğum zaman aslında bana bu yazıda anlattığım en temel konuyu söyledi "yalnızlık daha güvenli."

İşte bağlanmamaktan kaçılmasının en temel sebeplerinden bir tanesi karşımıza çıkıyor. "Yalnızlık daha güvenli" demek aslında arkadaşımın birisine bağlanmaktan korktuğu anlamına geliyordu. O korktuğu içinde kaçmıştı. Birisine bağlanmak için onun yanında kalmanız gerekir. En başta verdiğim ip örneğini düşünecek olursak eğer o ipe bağlı olmayı kabul etmek gerekir. Ancak eğer ipin varlığı reddedersek ve o ipe bağlı olmaktan kurtulmak istersek ipi kesmemiz gerekir. İlişkilerde sebepsiz yere o ipin kesilmesine ise kaçma diyoruz biz.

Ne kendimizi ne de etrafımızdakileri kandıralım biz. Bağlanma sorunu diye bir şey yoktur. Korkmak vardır ki korkmak son derece normal bir duygudur. Ancak "benim bağlanma sorunum var" diyerek onun arkasına saklanıp kaçma planları yapmak kişini korkuları altında ezilmesi anlamına gelmektedir.

Bağlanma sorunu aşılabilir mi diye sorabilirsiniz bana. Cevabım evet olur. Eğer kendinize güvenmeyi başarırsanız ve acı çekmenin aslında kötü bir şey olmadığının farkına varırsanız tekrardan bağlanabilirsiniz. Unutmayın ki kaçmak başka acıları doğurur ve kaçtığınız zaman sizinle birlikte kalan pişmanlıklar en kötüsüdür. Şu hayatta hiçbir şey pişmanlık kadar yaralayamaz diyerek sözlerimi bitirmek istiyorum.

Sağlıcakla kalın.

0/Post a Comment/Comments