Ayrılık


Bazen yazmak anlatmaktan çok daha zor gelir insana. Öyle cümleler dolaşır ki insanın zihninde onları yazdığı taktirde parçalanacağını hissede.Sanki bir anda ortadan ikiye, üçe, dörde veya bilmem kaça bölünecekmiş gibi gelir. Düşünmenin bile bu kadar olduğu zamanda yazmak istersin. Yazdığın taktirde o cümle beynine kor ateşten yapılmış bir damga gibi kazınır ki bunu sadece o gitti diyebilmek için yaparsın.

Evet o gider! sana asla gitmeyeceğini söylemesine rağmen gider hemde. Sensizlikle alakalı kurduğu tüm cümleler anlamını kaybeder o anda. "Senden asla ayrılmayacağım" cümlesi tüm anlamını kaybeder. Hani gitmeyecekti? Hani ne yaşarsanız yaşayın seninle birlikte kalacaktı? gibi sorular zihninde dolaşır durmaksızın. Ancak o gider. Onunla birlikte yaşadıkların bir anda unutulur. Bütün zor zamanlara rağmen birlikte kalmanız, aranızdaki ilişkinin bir ismi olmasa da birlikte olmanız unutulur. Yüreğinin evinde onca gece kalmasına rağmen gider hatta. Öyle bir gider ki her şey bitecek dersin ve bunu hayatın ilk kuralı olarak ezberlersin.

Oysa o senin yokluğuna dair cümleler kurmuştur daha önce. Yokluğunu kalbine saplanan zehirli bir hançere benzetmiştir. Seni kaybetmenin ölmekten daha iyi olduğunu "ne olursa olsun cezası seni kaybetmek olmamalıydı. Ölseydim ama kaybetmeseydim" cümlesi ile anlatır. Ancak o yine de kaybeder seni. Yine de gider senden.

O zaman gitmemişsindir çünkü onu seviyorsundur ve sevgin engel olur gitmene. Gitmek acıtır ama sevdiğin birisinden gitmek daha çok acıtır. Zordur bir hatıradan gitmek. Boğazda tura çıktığın bir gemide ona sarılmasını ve kıvırcık saçlarını koklamasını nasıl unutabilir ki insan? Hatıraları nasıl silebilir ki? Ancak o gider. Tüm yaşanmış ve yaşanmamışlıklara rağmen gider hatta. Tüm planları tüm hayallere katıp öyle gider. Tüm "acaba"ları tüm "belki"ler ile birleştirip en yakın çöp kutusuna gider. Sonra kalkar tüm "keşke"leri ateşe verir. Hayallerin yıkılmaz belki ama inançların tükenir tüm büyük sözlere. "Asla gitmeyeceğim" sözü tüm anlamını kaybeder ve sen sevgilere inanamaz hale gelirsin. O bile gitti dersin birlikte geçirdiğiniz yılları düşünmemeye çalışarak. Sensiz yaşayamayacağını söylemesine rağmen gider ya onun hayatına nasıl devam ettiğini merak edersin. Ne sen başka birisi olursun ne de o başka birisi olarak yeniden doğar. Bunun yerine atar sana dair hatıralarını ve gider.

Hatıraları silmek kolaydır. Verilen sözleri hiçe saymak da aynı oranda kolaydır. Bunları yaptıktan sonra gitmek çocuk oyuncağı halini alır. O gider senden ama sen gidemezsin. Onun kalbine saplanan hançer betimlemesini hissedersin ve o hançer yavaşça zehirler seni. Yavaşça katılaşır kalbin. "Sevmek" kelimesinin anlamını unutursun ve tekrar hatırlamayacağını düşünürsün. Dünyaya inanmamaya başlarsın daha sonra. Renkler anlamını kaybeder. Hayatından kırmızı rengi çıkarıp atarsın. Bundan sonra gördüğün her gül kurumuştur artık. Oysa o gider her şeyi silip atarak ama sen yapamazsın ve bir yazı yazarsın yüreğinin derinliklerine gömmek için veya bir tane gül dikersin hatıralarının mezarlığına. O gömmüştür ya tüm yaşanmışlıkları sende son bir armağan bırakırsın onlara ve bir yazı yazarsın.

Yazı yazmandaki amaç belki de sadece basit bir veda etmektir veya unutmadığını göstermektir. Hatırlamak istersin son bir kez ama unutamazsın da. Arada gidersin mezarlığa ve o ektiğin çiçeği koklarsın. Onun saçları gibi kokmasa da önemi yoktur zaten unutmuşsundur saçlarının kokusunu.

"Ben nefes alıyorum
 Sen gülümsüyorsun
 Ben gülümsüyorum
 Sen gidiyorsun
 Dudakların kelimelerimin karşılığı oluyor
 Ama sen gidiyorsun"

Resim: Bruno Bruni

0/Post a Comment/Comments