Koltuğuna oturmuş
düşünmemeye çabalıyordu. Hatırlamamak için uğraşıp kendinden köşe bucak
kaçıyordu bilinçsizce. Ancak uzaklaşmak için seçtiği yer yol çıkmaz sokaktı ve
sürekli geri dönmek zorunda kalıyordu. Hep sokaklardan geçiyor, aynı düşünceler
ile yüzleşiyordu. Kaçmak istedikçe yakalanıyor, unutmak istedikçe hatırlıyordu.
Yapması gereken her anını doldurup düşünmeye zaman bulmamaktı ama bunu yapmak
için yeteri kadar güçlü hissetmiyordu kendini. Attığı her adım hayal kırıklığı,
seçtiği her sokak hüsrandı. O anda ise herhangi bir yolun herhangi bir yerinde
durmuş ve geçmişine bakıyordu aksi için çabalasa da.
Diz üstü bilgisayarını kucağına almış geçmişin
sarmaşıklı sokaklarında dolaşıyordu. Amaçsızca açtığı ve hemen ardından
kapattığı onlarca internet sitesi de bir çıkış noktası bulabilmek içindi. Fakat
okuduğu her kelime, her söz hatta dinlediği her şarkı o sarmaşıkların daha
fazla dolanmasını sağlıyordu sadece.
İsyan etmenin faydalı olacağına inansaydı isyan
eder, hayatı boyunca bağırıp çağırırdı. Bunu daha önce denemiş ve
sonuçsuzluğuna tanıklık etmişti. Hayatı bu derece kötü giden bir kızın yapacak
pek bir şeyi yoktu aslında. Açmak için güneş görmesi gerekiyordu ama ruhuna
karanlık layık görülmüştü. Hayatın bir anlamı varsa eğer o bilmiyordu.
Bacaklarını birleştirmiş ve bilgisayarını onların
üzerine koymuştu. Kamburunu ortaya çıkartacak şekilde önce doğru eğilmişti.
Sanki okuyacağı bir kelime hayatını değiştirebilecekmiş gibi dolaştı
sayfalarda. Haberlerin, yalanların, ihanetlerin arasından koşarak uzaklaştı.
Kendisi dâhil hiçbir şeye güvenmiyordu neden etrafını çevirmelerine izin
vermeliydi bilemiyordu. Belki hiç doğmamalı onun gibi birisi hiçbir zaman var
olmamalıydı.
Siyah gözlerinden dökülen damlalar klavyesine düştü.
Sırasıyla "E,L,V,E,D.." harfleri ıslandı birer damla gözyaşıyla.
Elinin tersi ile yüzündeki ıslaklıkları kuruladıktan sonra tekrardan ekrana
baktı. "Bakırköy akıl hastanesinden kaçan deli" yazan haber başlığını
gördüğünde lanetler okuyarak bütün internet sayfalarını kapattı.
"Hayatımın
düzeleceğine dair umutlardan nefret etmeye başladım çünkü düzelmiyor. Neden
buradayım ve neden ağlıyorum ondan bile emin değilim. Şu güne kadar hangi
yanlışları yaptım veya hangi doğruları kaçırdım hiçbir fikrim yok. İçinde
bulunduğum hayatın berbatlığı kimin eseri bilmiyorum. Sadece benim payımın
olmadığından eminim. Bir ömrüm başından sonuna kadar kötü gitme ihtimali akla
mantığa aykırıdır. En azından buna inandığım için devam etmeye çabalıyorum ama
olmuyor. O kadar güçlü değilim ben, o kadar inançlı değilim. Dokunduklarım küle
mi dönüşüyor yoksa ben mi küle dönüşeceklere dokunuyorum hiçbir fikrim yok.
Sonuçta hayatım tozdan ve külden oluşuyor. Elbette birde gözyaşlarım var.
Şu
halime bak o kadar saçma sapan bir hayat yaşamama rağmen şurada birkaç satır yazarken
bile imla kurallarına dikkat ediyorum. Oysa kimse konu ben olunca kural
tanımıyor. Hayatım nasıl daha kötü olacaksa onu görüp hiç geri durmuyorlar.
Sonra bana boş duvarlara bakıp ağlamak kalıyor. İleride bir ışık olduğunu
bilsem veya "bir gün her şeyin düzeleceğine" inansam umursamam
yaşadıklarımı ama...
Şu
halime bir bak. O kadar umutsuz bir haldeyim ki aptal bir not defteri açıp ona
anlatıyorum hissettiklerimi. O anlayabilecek mi elbette hayır. Peki, o kadar
zeki olan bilgisayar dertlerime dermen olabilecek mi. Niye yazıyorum ben? Neden
basıyorum şu aptal tuşlara?"
Açtığı küçük not defterine sürekli olarak yazıyordu.
Arada bir sol elinin tersi ile gözlerini siliyor, aralıklarla burnunu
çekiyordu. Ancak gözyaşlarını silmesi ağlamasını durdurmaya yetmiyordu. Bir
isyan bayrağı olsaydı eğer göklere çekerdi onu. Aslında ne bir isyan bayrağı
vardı ne de onu göklere çekebilecek gücü. Her şeye rağmen seviyordu hayatı.
Mutluluğun kelime anlamını hiçbir zaman öğrenemese de gün doğumuna âşıktı
hayatı gün yüzü görmediği için. Mumlara güneşmiş gibi tapardı karanlıkların
içinde.
"Aslında
neden yaşıyorum'u sorgulamam gerek benim. Neden geldim dünyaya, neden büyüdüm
bilmiyorum hiç. Merak ediyorum da Tanrı bir kelebeğin kanat çırpışına
gösterdiği hassasiyeti neden benden esirgiyor. Sadece düzgün bir hayat yaşamak
istiyorum hepsi bu kadar. Neden hiç mutlu olamıyorum? Neden hayatımda hiçbir
şey doğru düzgün gitmiyor? Yalnızlığın ve çaresizliğin birleştiği noktada
evrenin yok olacağı söylenirmiş. Bilmiyorum nasıl devam edebilirim? Topal,
belki kör, belki sağır hayata karşı. Neden kimse sesimi duymuyor? Neden kimse
almıyor şu aptal umudu içimden? Neden kimse çığlıklarımı duymuyor da vurdukça
vuruyor? Birisi duysun artık beni!"
"Seni duymalarını mı yoksa seni anlamalarını mı
istiyorsun? Seni anlamalarını istiyorsan konuşmalısın. Eğer seni anlamalarını
istiyorsan üzgünüm bunun için yapabileceklerin sınırlı."
Bir an duraksadı kız, şaşırdı. İlk başta hayal
gördüğünü düşündü. Sonra bu fikirden vazgeçip internet bağlantısını kapattı ve
virüs programını çalıştırdı. Not defterinin ona cevap vermesi hiçbir şekilde
mantıklı gelmiyordu. Garip bir biçimde bütün kemiklerine kadar korkmuştu. Basit,
yazılar yazmasını sağlayan bir programın ona cevap vermesi ihtimal dâhilinde
değildi. "Kimsin?" dedi ama hiçbir cevap gelmedi. Aynı soruyu not
defterinden sordu ve cümlesini bitirdiğinde imleç hareket etmeye başladı onun
kontrolünde olmadan.
"Seni duyabilecek birisini istiyordun ve
buldun. Neden kimliğim önemli? İstersen bir program farz et beni istersen bir
virüs girdiğini düşün. Önemi yok bunların, yardıma ihtiyacın var ve ben sana
yardım etmek istiyorum"
"Kimsin? Nesin? Nasıl bana cevap
yazabiliyorsun?" diye yazdı kız. Hala olayları anlamlandırabilmeye
çalışıyordu ki bu ona imkânsız gibi geliyordu. Cevap beklerken internet
bağlantısını kapattı. Korkmak haricinde ne hissettiğini bilemiyordu.
"Söylediğim gibi kim veya ne olduğumun önemi
yok inan bana. Belki kimse, belki de herkesim. Belki sadece senin hayal gücünün
bir parçasıyım veya senim. Ne önemi var ki bunların sadece sana yardım etmek
istediğimi ve bunu yapacak gücüm olduğunu bil yeter."
Uyanık olup olmadığını anlamak için birkaç kez
çimdikledi kendini. Uyanık olduğundan emin olduktan sonra not defterini
kapattı. Korkusu yavaşça yerini savunmasızlığa bırakıyordu. Yaşadıklarının
hiçbir anlamı yoktu ve bu anlamsızlık ellerinin titremesine sebep oluyordu.
Kalkıp uzaklaşmak istese de bacaklarına söz geçiremiyordu. Olanlar en ufak bir
şekilde inanılır gelse belki çok daha farklı davranabilirdi. Kalbi o kadar
hızlı atmaya başlamıştı ki bir süre sonra sadece onun sesini duyuyordu. Not
defteri sanki hiç kapanmamış gibi karşısındaydı. Tek fark ":)"
yazılmıştı en son satıra.
"Her ne olursan ol beni korkutuyorsun. Bana
yardım mı etmek istiyorsun durma yap hadi. Biliyorum kimse bana yardım edemez.
Yaşadıklarımı, seçimlerimi, hayatımı değiştireceksin. Biliyorum ki bunu kimse
yapamaz. Yardım mı etmek istiyorsun durma yap!" yazarken parmakları
titredi, defalarca yanlış tuşlara bastı ve sildi tekrardan. İnançsızca bu garip
umuda tutundu ve düşmemeye çabaladı ne olduğunu bile bilmeden.
"Umutsuzluğun gözünü karartıyor senin. Dipsiz
bir çukurun içine düştükçe düşüyorsun. Manalar tenine değer değmez bozuluyor
biliyorum. İnanmıyorsun kendine bile. Hayal kurmuyorsun mesela umutların hep
tek kişilik anlıyorum seni. Hayatın boyunca hiç yanlış yapmadın. Sadece bu
karanlıktan çıkmak için çabaladın ama olmadı. Şimdi durmuş bir suçlu arıyorsun
ama bulsan bile yapabilecek bir şeyin yok. Ölümü düşlemediğin bir an bile yok.
O kadar fazla sayıda intihar provası kurguladın ki kafanda artık anlamsız
geliyor sana. Bana inanmayacaksın hayatın boyunca bir değişiklik yapana kadar
da inanmayacaksın çünkü bir masalda yaşamıyorsun sen. Bir düş perisi olsam bile
hayatının bir elbise ile düzelmeyeceğini çok iyi biliyorsun. Eğer yapabilirsem
sana yardım etmeyi deneyeceğim."
Kız tekrardan bütün yaşadıklarının bir rüya olduğuna
inanmaya başlamıştı. Onunla konuşan bilgisayar programı eğer ne hissettiğini,
ne düşündüğünü biliyorsa orada gerçekliğin ötesinde bir şeyler olmalıydı ki bu
ancak rüyada olabilirdi. "Tamam, ne hissettiğimi, ne düşündüğümü
biliyorsun. Neler yaşadığımı bildiğini de hesaba katmalıyım. Söyle o halde
nasıl düzeltebilirim hayatımı? Yaşadıklarımı nasıl unutabilirim? Geçmişimi nasıl
değiştirebilirim söyle? Hayatım ne bir elbise, ne de yakışıklı bir prens
değişebilir. Gerçekleri neyle değiştirebilirsin hadi söyle lütfen." kız
tuşlara basarken geçmişin ıslak kumlarından geçiyordu. Yazdığı her kelimeyi
kısık, titrek sesle tekrarlıyordu bilinçsizce. Kelimelerinin aralarını
gözyaşlarıyla süslüyor ve cümle bitimlerinde hepsini temizliyordu.
"Sana hayatında bir şeyleri değiştirme şansı
versem ne yaparsın acaba. Hayatının bir noktasında yanlış bir seçim yaptın ve
bu hale geldin. Sana geçmişindeki bir olayı değiştirme şansı versem ve bugünü
nasıl etkilediğini göstersem mutluluğu yakalama şansın var mı sence? Eğer doğru
değişikliği yaparsan mutlu olabilirsin."
Kız mantığı ile düşünmeyi ve olanları sorgulamayı
bırakmıştı. Korkusu azalmıştı sonuçta her ne olursa olsun onu anlayan bir şey
vardı karşısında. Yaşadıkları bildiği hiçbir fizik kuralına uymuyordu aslında
ama umursamadı. "İşe yarayacağına inanmıyorum ama yinede şansımı
deneyeceğim. Sonuçta bir rüyaysa bu uyandığımda sıra dışı bir rüya görmüş
olacağım. Kabul ediyorum"
"O zaman bana hangi zamana gitmek ve ne
yapmamak istediğini söyle."
"27 Kasım 2005 akşamında üniversiteden
arkadaşlarla bir kafeye gitmiştik. İşte orada bir adamla tanışmıştım. O benim
ilişkilere inancımı yerle bir eden ve son umutlarımı da parçalayan kişi. Benden
çok şey aldı o. Onun sayesinde hayatın oyunlarını fark etmeye başlamıştım.
Oraya hiç gitmemiş olmak istiyorum. Arkadaşlarım bana teklif ettiğinde onlara
"bu akşam çok işim var" demek istiyorum." diye yazdı kız.
Diz üstü bilgisayarının ekranından ona doğru siyah
bir ışık yayıldı ve etrafını kapladı.
Zifiri karanlık bir yerdeydi hiçbir şey göremiyor, hissedemiyordu.
Sadece siyah ışığın rüzgârı vardı. Sonra beyaz bir damla düştü ve ardından
başka bir tane daha. Beyaz bir yağmur başlamıştı ve siyah olan her şeyi
temizliyordu. Gözlerini kapattı istemsiz bir şekilde.
Gözlerini açtığında sonsuza kadar uzanan, düz, beyaz
bir yerde bulmuştu kendini. Havada asılı duran anılarını görüyordu ve bu anılar
uzayıp gidiyordu. Anıları sanki her yere serpiştirilmişti ve istediğinin içine
girebilirdi. Sadece hangi zamana gitmek istediğini bilmesi gerekiyordu. 27
Kasım tarihine odaklandı ve oradaydı.
Sıkıcı
bir ders daha yeni bitmişti. Ders çıkışı arkadaşları yanına gelmişti. Biraz
yalan söyledi arkadaşları, biraz ısrar etti. Sonuçta hiçbiri onun arkadaşı
değildi. Hepsine karşı bağırmak ve haykırmak istedi, yalanlarını bir bir saymak
geçti içinden ama yapmadı. Onun yerine şaşkın adımlarla dışarıya çıktı ve eve
doğru yürümeye başladı.
Bir yere doğru sürüklendiğini hissetti. Yanından
anıları geçti ama onlara dikkat bile edemedi. Sonra sonsuz beyazlıkta ahşap
çerçeveli bir pencerenin önüne geldi. Boşlukta sallanan bir camdan içeriye
bakıyor ve evindeki kendini görüyordu. Saçlarını kestirmiş ve kızıla boyatmıştı
yeni o. Tek kişilik koltuğuna oturmuştu ve dizüstü bilgisayarı kucağındaydı. Not
defterine bir şeyler yazıyordu ki bunları yaparken gözlerinden yaşlar
yanaklarını parçalarcasına akıyordu.
"Niye olmadı?" dedi kız "neden hala
aynı yerdeyim? Neden mutlu olamadım ben?" sesi hayal kırıklarından
geçerken parçalanmış bir hüsranda çıkıyordu.
"Bazı şeyleri değiştiremezsin kızım ama
çabalamaya devam etmen gerekir. Yılmamalısın önünde mutlu olmak için bir fırsat
var senin. Ne dersin devam edebilecek misin? Geçmişinde başka neyi değiştirmeyi
denemek istersin?" kadının sesi garip bir şekilde bütün sıfatlardan
bağımsız çıkıyordu. Kız ve kadın bembeyaz bir yerde etraflarında dolaşan
hatıraların arasında duruyor ve birbirlerinin gözlerinin içine bakıyordu.
Bir süre sonra kız üzüntünün büktüğü boynunu
kaldırdı ve "devam etmek istiyor muyum bilmiyorum ama başka şansım da yok
gibi duruyor. Üniversite tercihlerimi yaptığım zamana dönmek istiyorum Düş
Perisi. Üniversitemi, bölümümü o listeden silip yerine tamamen farklı bir yer
yazmak istiyorum şehir dışında. Medya İletişim yerine Psikoloji yazacağım belki
kendimi anlayabilirim bu şekilde"
Nereye gitmek istediğini biliyordu ve zaman
çizgisinde hızlıca hareket etti. Tenine değer her anıda bir süre duraksıyor,
geçmişinin derinliklerine gitmeden önce oradan uzaklaşıyordu. Arada
farklılıklar olsa da mutsuzluk en temel duyguydu.
Tercih kâğıdı önündeydi ve hemen yanında tercih
rehberi. O dönemin bütün sıkıntılarını tekrardan hissetti. Bütün o karar verme
zorlukları tekrardan omuzlarına çöktü. Şehir dışında başka üniversiteler
kodladı kâğıda. Evden, ailesinden hatta yaşamından uzakta mutlu olabilirdi.
Belki İstanbul'a bir daha geri gelmez ve tamamıyla farklı bir hayat
yaşardı.
Tekrardan
sürüklenmeye başladığında etrafına dikkat edebilmişti. Hayatındaki her şeyin
değiştiğini gördü. Farklı bir ev, farklı arkadaşlar, farklı sevgililer ve
farklı bir yaşam. Ancak değişimler durduğunda kendini bir sandalyede kucağında
bilgisayarı otururken buldu. İki fotoğraf olsa elinde değişmeyen tek şeyin
mutsuzluğu ve hüznü olduğunu söylerdi.
Yine işe
yaramamıştı ve tekrardan beyazlıklar içinde kadının veya Düş Perisinin yanında
buldu kendisini.
"Yine başaramadım. Başka neyi değiştirebilirim
bilmiyorum." dedi kız artık pek bir beklentisi yoktu. Bütün hayatını
değiştir oyunlarına da inancı azalmıştı. Belki de o sihirli değnek hiçbir zaman
gerçek olmamıştı.
Kızın omzunu sıkıca tuttu kadın. Ona destek olmak ve
zamanın küllerine yapışmasını engellemek istiyordu. "Hayatını bir çırpıda
değiştirebileceğini mi sandın. Mutluluk o kadar kolay elde edilebilen bir şey
değildir ki sen onu sürekli olarak istiyorsun. Üzgünüm kızım ama daha fazla
çalışmalısın." kısık sesle konuştu. Kızın onu duyup duymaması pek de
umurunda değildi.
Derin bir nefes aldı kız ve gülümsedi kısa bir
sessizliğin ardından. "Tekrar denemek istiyorum. Sanırım bu sefer başaracağım"
dedi ve zaman içinde koşmaya başladı.
Üniversite yıllarını ve lise yıllarını bir çırpıda
geçti. Yaşanmışları pek umursamadı mavi önlüklü yıllarının yanından geçerken.
Daha fazla geçmişe gidip hiçbir oyunun farkında olmadığı o güzel zamanlara geri
döndü.
Annesinin elinden tutmuş ve sokakta yürüyorlardı. O
zamanlar babası annesini henüz aldatmamıştı. Ve boşanmamışlardı. Annesi
mutluydu ve karnında küçük kardeşini taşıyordu. Hayatının düğüm noktasındaydı
ve onu baştan sona değiştirmenin yolunu bulmuştu.
Annesinin elinden kurtulup caddeye atladığında araba
annesi yerine ona çarpacaktı onu kurtarmaya çalışan annesine değil. Bu sayede
annesi hastanede yatmayacak ve küçük kardeşi orada ölmeyecekti. Babasından da
bu yüzden boşanmayacaklardı.
"Anne
bak Selma teyze" dedi ve annesi elini bıraktığı ve başka tarafa baktığı
sırada koştu annesinin bir anlık şaşkınlığında. Arabanın acı bir şekilde çalan
kornasını duydu. Fren sesi etrafta yankılanırken annesi şaşkınlık içerisinde
kalmıştı ama kız gülümsüyordu ve her şey karardı.
Gözlerini
açtığında bir tekerlik sandalyedeydi. Belden aşağısının olmadığı gördü o anda
ve yarım kucağında bilgisayarı duruyordu. Not defterine bir şeyler yazıyordu
jilet izleriyle dolu parmaklarıyla.
"Yeter artık!" diye haykırdı ve kendini gerçek
odasında buldu. "Mutlu olmamın hiçbir şansı yok" dedi kısık bir sesle
ve tam bu anda not defterinde birkaç cümle belirdi.
"Üzgünüm kızım ama sen mutlu olma fırsatını
kaçırdın. Bir gün sokakta yürürken yanından geçip gitti sen farkına bile
varamadın. O kadar fazla kendiydin ki hayatının fırsatını kaçırdın. Üzgünüm
daha fazla yapacak bir şeyim yok benim. Bütün olası geleceklerine birden
bakıyorum ve sadece üzülüyorum sana."
Kız tepki olarak kucağındaki bilgisayarı yere attı.
Kırılıp kırılmadığını umursamadı bile. Nasıl olsa ihtiyacı olmayacaktı daha
fazla. Hiçbir şey düşünmedi sadece uyuşmuş bacaklarını umursamayıp yürümeye
başladı. Ağlamıyordu daha fazla.
Banyoya geçti ve küvetin musluğunu açtı. Küvet su
ile dolarken hiçbir şey yapmayıp sadece izledi. Kazağını çıkartırken cep
telefonuna bir mesaj geldi. Başlarda okumak istemese de son bir kez merak etti
ne yazdığını. Elindeki jileti küvetin kenarına koydu mesajı okumaya başladı.
"Bir hata yapmışım ve zamanları karıştırmışım.
Sana bahsettiğim fırsat çok yakında karşına çıkacak ve o anda anlayacaksın ne
olduğu. Yerinde olsam şu anda suyla ve jiletlerle oynamaz dışarıya çıkardım. Hoşça
kal, Düş Perisi"
Suyu kapatıp banyodan dışarıya çıktı kız. Ne
düşünmesi gerektiğinden emin olamıyordu. Sadece eğer önünde böyle bir fırsat
varsa ne olursa olsun onu kaçırmak istemiyordu ve bunun korkusu her yanını
sarmıştı. "keşke hayattan kaçabileceğim bir sığınağım olsa" diye
düşündü ayakkabılarını giyerken.
Not: Yeni hikaye yazmadığım şu günlerde eski hikayelerimi paylaşmaya devam ediyorum bir köşede unutulup gitmesinler diye.
Resim: Delawer Omar