Sokaklarda çok kayboldum ben. Severim kaybolmayı. Bir sokağa girersin, oranın neresi olduğu bilmezsin. O sokak başka birine açılı ve sonra başka birisi gelir. Nerede başladığını veya nerede sonlanacağını bilmezsin. Kaybolmuşsundur çıkış yolunu bulamazsın. Severim ben kaybolmayı.
Ancak yüreklerde hiç kaybolmadım. Hangi kalbe girdiysem hep yolu buldum. Kaybolmayı o kadar istememe rağmen hep buldum o yolu. Camiyi geçip sola dönünce çıkış olduğunu bildim. Bir yüreğin içinde kaybolmak için herşeyimi verirdim ben. Orada kalmak isterdim. Yabancı olduğun bir şehri öğrenir gibi öğrenmek isterdim o yüreği öğrenir gibi öğrenmek isterdim o kalbi. Ancak ben hep çıkış yolunu buldum. Belki çok kolaydı çıkışlar. Belki ben hep şanslı dönüşler yaptım. Oysa çıkışlar hep yalnızlığa açılırdı. Bende hep yalnızlıkta yaşadım. Bir kalp daha olsa mesela, onun içine girsem. Sonra dolaşsam içini sokak sokak. Ezberlesem kaldırım taşlarının sayısı. Hiç çıkmasam oradan. Unutsam yalnızlığın soğuk koridorlarını.
Bunlar ihtimal dahilinde mi bilmiyorum. Yüreğine alsan beni, çıkabilir miyim oradan. Belki hapsetsen beni, belki gitme desen. Hep belkiler işte. Sahi bir küçük odam olabilir mi yüreğinde?
...
byOğuz Marangoz
-
1
Gönderen Oğuz Marangoz
Merhaba bloguma hoş geldiniz. Yazılarımı düş mezarlığımda sizinle paylaşıyorum. Yazdığım romanlar, hikayeler, şiirler ve denemelere bu adresten ulaşabilirsiniz.
İçeri adım atınca sabit kalmalı ve bir sinema perdesi gibi içindekileri sana akıtmasını izlemelisin.
Ve içeride kalmana müsade edilmesi
ve sana içindekileri sunması gerekir
Ve bu senin değil kalbin seçimidir.