Mavi hayaller

Çok farklı bir renktir mavi. Maviyi gördüğünde insan içi huzur dolmaya başlar. Sıkıntılarını, dertlerini, tasalarını unutur bir süreliğine. Mavi derindir. Ona baktığında seni içine çeker, alıp götürür uzaklara. Mavi denizdir. Her insan bilinçli ya da bilinçsiz denize ait olmak ister. Deniz sonsuzluktur, sürekliliktir. Seni alır ve bir daha asla bırakmaz. Aynı zamanda gökyüzüdür mavi. Nasıl deniz sonsuzluksa, kısıtlanmaysa eğer gökyüzü o kadar sınırsızlık ve özgürlüktür. Mavi ise bunların hepsidir. Maviye bakan her kimse bütün bu duyguları hisseder. Hepsini yaşar derinliklerinde. Maviye bakmak uzaklaşmak ise eğer ona bakmayı bırakmak ise acı bir şekilde çakılmaktır gerçeğe.

Denizin gökyüzü ile birleştiği noktanın farklı bir tonu vardır. Mavinin o tonunu başka bir yerde görmeniz oldukça güçtür bütün o duyguların birleşiminden dolayı. Bu yüzden ufka bakmak bambaşka bir yolculuktur.Öyle bir özgürlük ve öyle büyük bir kısıtlamadır ki o nokta sonsuz büyüklükte bir kapana kısılmış gibi hisseder insan. Orada istediğin her şeyi yapabilirsin ama hepsinin bir sınırı vardır.  Ayrıca uzaktır ufuk. Ona asla ulaşamazsın. Ne kadar yaklaşırsan yaklaş o da aynı şekilde uzaklaşır senden. Sen maviyi kovalarsın, o hep kaçar. Onu asla yakalayamazsın. Pek belli etmese de de biraz hayal kırıklığı vardır mavide. Evet, mavi hayaldir. Yakalayamayacağın bir düştür mavi, dokunamazsın.

Gökyüzü ile denizin kesiştiği maviye bakan birisi vardı. Bir süre boyunca bulutları, denizdeki yansımalarını izliyor ve hemen ardından ufka dalıyordu. Hayattan o kadar uzaklaşmıştı ki neden buruya geldiğini bile hatırlamıyordu. Umurunda değildi hiç bir şey. O an sadece gitmek istiyordu. Ufuk gibi gideceği yeri bilmeden belki sadece bir hayali kovalayarak yaşamak istiyordu. Hayali yakalayıp yakalayamaması umurunda değildi. Sadece onun peşinden gitmek ve asla geri bakmamak istiyordu. 

Uzaklarda yüzen birkaç yunus gördüğünde onların yerinde olmak istedi. İstedikleri yere gidebilir, istedikleri kadar yaşayabilirlerdi. Canlarını sıkabilecek bir şey yoktu hayatlarında. Yüzleri sürekli gülüyordu ve sadece bu bile onların yerinde olmak istemesinin nedenleri arasında gösterilebilirdi. Yunuslar uzaklaştıktan sonra biraz daha oturdu kumların üzerinde. Dalgalar çıplak ayaklarına çırpıyor sanki onu içine çekmek istiyordu. Belki de o gitmek istiyordu mavinin derinliklerine. Soğuk su bedenini çevrelerken ne kadar harika hissedeceğini düşündü tekrardan ve ufka baktı.

Mavi hayallerdi onun için. Ufka baktığında sadece hayalleri oluyordu. Hep kimsenin olmadığı bir adada yaşamak istemişti. Herkesten uzak. tecrit bir hayat sürmenin düşleriyle büyümüştü. Hayattan bunaldığı zamanlarda hep bu düşe sığınırdı. Sanki hayat bir fırtınaymış da düşleri onun yağmurluğu ve şemsiyesiymiş gibi. Birden ufukta bir kara parçası belirdi. Ağaçlar yerleşti ardından tam da istediği gibi. Sonra bulutlar toplandı adanın üzerine. Onlara saatlerce bakabileceğin sürekli olarak değişen küme küme bulutları seyretti onları hayvanlara benzeterek. Ardından küçük bir kulübe gördü sahil kenarında ve küçük bir yelkenli. Yelkenliyle istediği zaman gidebiliyordu.  İstediği zaman uzaklaşıp istediği an geri dönebiliyordu. Küçük kulübesinde yaşarken balık tutuyor. küçük bahçesinde sebzeler yetiştiriyordu. Sahil kenarında büyükçe bir kayanın üzerine oturuyor ve mektuplar yazıyordu. Kimliği belirsiz birisine onu ne keder özlediğini anlatan mektupları yazmayı bitirdiğinde denize atıyor ve başka hayallerini ona getirmesini bekliyordu. Onu beklemek bile değerdi her şeye. 

Bu teklif ona sunulsa mesela hiç düşünmeden kabul ederdi. Ancak mavi hayallerdi bunlar ve mavi düşler asla gerçekleşmezdi. Ufka daha fazla bakmak canını yakmaya başlamıştı ulaşamayacağın tüm hayaller gibi. Bir yandan daha fazla kalmak istiyor bir yandan da acı çekmekten kaçıyordu. Gerçekliğin damarlarında dolaşım hızı giderek artıyordu ve bu gidişle unuttuğu her şey geri gelecekti. 

Bir ses duyduğunu zannetti. Başlarda pek önemsemese de bir süre sonra sesin şiddeti arttı. Denizin içinden geliyordu. Bir çağrı gibiydi, baştan çıkarıcı bir müzik gibi. Denizin bazı insanları çağırdığını anlatırdı masallar. Masallara inanmazdı o. Fakat şimdi o sesleri duyuyordu ve onların büyüsüne kapılmıştı. O kadar güzeldi ki ses ona her şeyi unutturdu. Belki bir daha hatırlayamayacaktı bile ama umursamadı. Denizin ona sundukları hayatın ona sunduklarından çok daha büyüktü. 

Son bir kez arkasına baktı ve elbiselerini çıkardı. Denize doğru koştuğu sırada düşünmüyordu. Su çıplak bedenini sararken o kulaç atmaya başlamıştı bile. Ufka doğru bakıyor, ona doğru yüzüyordu. Mavi hayallere asla ulaşamazdın. Ne kadar çabalarsan çabala o hep kaçardı senden. Şimdi ufka bakıyor ve onun kaçmayacağını düşlüyordu yunuslarla beraber yüzerken. ve bir kulaç daha attı hayallerine doğru...




1/Post a Comment/Comments

Doğa dedi ki…
maviye olan tutkumdanmıdır bilinmez çok sevdim ben bu yazıyı :)