Filmler devam...


Yeni yıla sobada elimi yakarak girdim, çok değişik ve kefiyli oldu. Bir efsaneye göre bir yıl boyunca ateşle oynamam gerekiyor, benim için sorun değil oynarım. 12 ye bir kaç dakika kala bahçeye bir dişi birde yavrusu iki at geldi. Sevdik onları, sonra gece kıvırcıkları yemişler. Babanem çok söylendi ama bence sevimlilerdi aralarda tekrardan gelirler diye umuyorum. Baykuşları da bu şekilde sevmiştim ben, değişiklik oluyor, keyifleniyor insan. Sonra sobayla oynarken parmaklarımdan birisi metal bölüme değdiği için ve metal bölümün fazla ısınmış olmasından dolayıdır ki yandı! Küçük bir acısı var ve ben çok seviyorum bu acıyı. Çok keyifli oluyor gerçekten, bu sebeple mutlaka yanık bir parmağım oluyor. Bununla birlikte film izlemeye, tırmanmaya ve çay içmeye devam ediyorum. Yeni izlediğim filmleri de anlatmak istiyorum sizlere, maksat topluma faydam olsun.

Vicky Christina Barcelona: Güzel, sıcacık bir Woody Allen filmi. Yaz aşklarını güzel bir biçimde anlatmış. Renkler, karakterler ve hikayenin akışı oldukça samimi bir şekilde aktarılmış. Diğer bir taraftan dış sesin hikayenin ilerlemesine katkıda bulunması güzel olmuş. Keyifle izlediğim bir filmdi çok büyük beklentiler olmasına gerek yok. Elbette Scarlett Johansson izlemem için yeterliydi ama olsun. Eğlendiriyor, yeterlidir.

Cars: Seviyorum bu animasyon filmleri. Çok güzel oluyor ve nedense bende garip etkiler bırakıyorlar. Cars çok güzeldi bu yüzden, nedense beni derinden etkiledi. Tamamen paramparça olmuş psikolojimden kaynaklanıyor olabilir ama ağlamak istedim izlerken. Elbette yapamadım, sonra kendime gülmeye başladım sonra film bitti. Çok keyifliydi.

Numb: Kimliğini kaybetme temelinden yola çıkmış duygusal bir komedi. Ben daha çok drama olarak algıladım ama film kendisinin duygusal komedi olduğunda çok ısrarcı. Bir süre kavga ettiysem de pek bir şeyi değiştiremedim. Güzel bir film, Matthew Perry başarılı bir performans sergiliyor. Pişman olmazsınız.

Rails and Ties: Son bir kaç günde izlediğim en başarılı filmdi. Anlatım tarzı olaylara bakışı, herşeyiyle mükemmeldi. "Kanser" olan bir kadının başrollerde olması canımı çok fazla acıttı. Çok üzüldüm, dedem aklıma geldi. O'nu ne kadar özlediğimi hatırladım, üzüldüm, yıkıldım. Film ço başarılıydı, izlenmesi gerekir. Çok başarılı bir dram.

Forrest Gump: Uzun zamandır izlemek istememe karşın bir türlü fırsat olmamıştı. Dün gece televizyonda rastladığımda ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Televizyon izlemeyen birisi olarak ekran karşısına geçmem ve izlemeyi çok istediğim bir filme rastlamam kaderin bir oyunuydu sanırım. Demek ki kader bu şekilde çalışıyormuş. Mükemmeldi, harikaydı. Başka söze gerek var mı.

Bangkok Dangerous: Nicholas Cage'in oynadığı filmleri genel olarak beğenmişimdir. Bu filmde de güzel bir oyunculuk sergilemiş. Kiralık katilin durup dururken duygusallaşmasına bir anlam veremedim ama çok da sorgulamadım. Keyifli, akıcı bir filmdi. Bu açıdan beklentilerimi karşıladı.

Bunların haricinde; Tropic Thunder, Senseless, Enduring Love gibi izlenmeye değer filmler izledim. Onları da tavsiye edebilirim.

not: sadece kendi çektiğim fotoğrafları kullanmak gibi bir takıntım olduğu ve son zamanlarda fotoğraf çekemediğim için fotoğraflar biraz konu dışında kalabiliyor. Sadece bilgilendirmek istedim.

1/Post a Comment/Comments

Pabuc dedi ki…
Forrest Gump, tekrar olsa tekrar izlerim dediğim filmlerden biri..

Kaç yazını okudum hatırlamıyorum yorumlar mail adresime gelince görecem :) ben bu ara da 2 sivri sinek öldürdüm 2 fincan kahve içtim arada da ''alfabe katili''filmine baktım :) Şimdi biraz ara veriyorum sonra devam edecem malum:) Ne işse inat bir şekilde okuyorum tüm yazılarını..Elimde yeni bir kitap olmamasının da etkisi vardır tabi;) Yoksa normal mi yani oturmuşum bir blogda tüm yazıları kitap okur gibi okuyorum..Sıkılmıyorum da ona şaşıyorum :))

Kızgınlıklarını bu blogda çok daha net okuyup anlayabiliyorum...Bir de zaten çok güzel yazıyorsun daha ne olsun (güzel yazmaktan kasdım iyi cümleler kurmak )

...to be yarın devam edecem :)