Uyumak veya uyumamak arasında hiçbir fark yok. Aklımdan
çıkmıyorsun bir türlü. Uyursam belki sensiz bir an geçiririm diye düşünürken
uyuduğum zaman rüyalarıma konuk oluyorsun.
Bu yüzden hangisinin daha iyi olduğunu bilemiyorum. Uyuduğum zaman seni görebiliyorum ama
uyanıklığımda hayatım seni aramakla geçiyor. Gerçekliğini tartışıyorum bu
sebepten ötürü. Acaba o durakta gerçekten görmüş müydüm seni? Bu sorunun
cevabını araştırıyorum aslında ben. Gerçek olduğunu bilsem yeterli olur benim
için. Yoksa akıl sağlığımdan şüphe etmeye başlarım. Zaten ona inancım oldukça
azaldı eğer sen de gerçek değilsen halim ne olur bilemiyorum.
Her gün seni ilk gördüğüm yere gitmeye devam ediyorum. Sonra
senin indiğin durağa gidiyorum ama gelmiyorsun sen. Gelmemen garip doğrusu,
anlam veremiyorum. Etraftaki insanlara seni sormayı düşünüyorum ama nasıl
soracağımı bilmiyorum. Anlatamam ki ben seni, nasıl anlatabilirim? Hangi cümlem
yüzündeki tek bir gülümsemeyi betimleyebilir. Seni almamın bir yolu yok
biliyorum. Seni satırlara aktarmaya çalışıyorum ama yapamıyorum. Gülümsemeni
gördüğüm zaman içimde kopan fırtınaları, bayılacak gibi olmamı nasıl
anlatabilirim.
Cevapsız sorularla o kadar haşır neşir oluyorum ki bildiğim
doğrularım da yok oluyor. Seninle birlikte gerçek kelimesi anlamını yitiriyor.
Rüyaların her şeyden daha değerli aslında. Anlam veremiyorum bu duruma. Eğer rüyalarına gerçek dersem hayatımın kalan
kısmını silmem, onlara yalan demem gerekir. Bunun ise çok sağlıklı olmadığını
düşünüyorum. Sonra hiç uyanmak istemem ve bu delilik yolunda attığım büyük bir
adım olarak tarihe geçer. Zaten bu yolda uzun mesafeler kat etmişken bir de
rüyalarıma gerçek dersem kaybederim ben yolumu.
Bir diğer taraftan hayatın beni senden uzaklaştırmaya
çabaladığını düşünüyorum. Kendimi sana
adayamıyorum bu yüzden. Düşünsene yapmam gereken şeyler oluyor. İstemeye
istemeye, nefret ederek gitmem gerekiyor. Başka bir yere gidiyorum sonra.
Gitmemek için elimden gelen her şeyi yapabilmeme rağmen çaresizim ve gitmem
gerekiyor. Eminim ki o zamanlarda sen
seni beklediğim yerlerden geçiyorsun. Sanki hayat seni görmemi istemiyor ve
bunun için her şeyi yapıyor. Kaderimmiş gibi yalnızlık hep aynı yerlerde
dolanıyorum.
Sanki gideceğim her yer, atacağım her adım önceden
belirlenmiş gibi ve ben bunun dışına çıkamıyorum. Mutluluğa açılan bir kapısın
sen ama ben o kapıyı bulamıyorum. O kadar çaresizim ki bu yüzden. Her günüm ve
her gecem aynı benim. Her saatim, her anım, her kâbusum da aynı. Hayatıma
farklılık getirecek ömrüme ömür katacak olan sensin ama.. Cümlelerim hep
"ama"larla bölünüyor artık. Bölünmeyen, parçalanmayan bir tek cümle bile
kuramıyorum.
Geçenlerde otobüsle evime dönüyordum ve bir an için seni
gördüğümü zannettim. Oturduğumun koltuktan fırlayarak şoförün yanına gidip
durmasını söyledim. Başlarda dinlemedi beni. Neden dinlemediğini bilmiyorum ama
"sadece duraklarda dururum" gibi bir şeyler söyledi. İki elimle şoförün
yakasına yapıştığım zaman durdu. Bu esnada bayağı ilerlemişti otobüs ve ben
koşmaya başladım. Seni gördüğümü sandığım yere vardığımda gitmiştim. Durdum ve
etrafımda bir tur döndüm. Her sokağı, yolda yürüyen her insanı inceledim ama
hiçbiri sen değildin.
Daha sonra bacaklarımın bağı çözüldü bir an ve yere düştüm.
Dizlerim yere o kadar sert vurdu ki kanamaya başladılar ama bunu önemsemedim.
Kimse de umursamadı beni, yanımdan geçip gittiler? Yanıma gelselerdi ne
değişirdi ki hastalığımı sorsalar onlara ne cevap verebilirdim? Sensizliğin içini hangi cümlelerle
doldurabilirim ben? Kimse anlamaz beni biliyorum, şimdiye kadar hiç anlamadılar.
Birkaç kere daha gördüğümü sandım seni. Ancak her biri aynı
şekilde sonlandı. Her seferinde hayal kırıklığım artıyordu ama ben otobüsleri
durdurmaktan vazgeçmiyordum. Ancak her seferde yere kendi etrafımda bir tur
döndükten sonra yere düşüyordum. Bir keresinde birisi ambulansı aramış olmalı
ki gözlerimi açtığım zaman kendimi hastanede buldum. Kollarıma serumlar
bağlamışlardı ama hepsini söküp attım. Hastalığıma onlar bir çare bulamazlardı
ki. Bana onu getiremedikleri sürece ne yapabilirlerdi ki benim için?
İşin garip kısmı ise gerçek ve hayalin iyice karışmasında
yatıyor. O kadar çok gördüm ki seni ve o kadar çok hayal kırıklığına uğradım ki
artık gördüklerime bile inanamıyorum. Eğer bu şekildeyse seni hiçbir zaman
görmemiş olabilirim ve bu benim asla kabullenemeyeceğim bir düşünce. Hayat
benden her şeyi alabilir ama en azından sen benimle kalsaydın. Fazla bir
beklentim yok aslında bir kere daha görsem seni yeter. Nasıl olsa ben yine
konuşamam ve yine uzaklaşırsın benden. Sonuç değişmez ama seni görmüş olurum. O
gerçek derim kendime, en azından bunu yapabilirim. Fazlasında gözüm yok
demiştim ya hani gerçekten yok. Nasıl olsa konuşamam, nasıl olsa ne
söyleyeceğimi bilemem ben. Nasıl olsa yine hiçbir şey yapamam ama bir kere daha
görmüş olurum.
Her şeyi bir kenara bıraktım en azından gerçek olduğundan
emin olsam, bir hayalimsem benim işte buna dayanamam ve deliler koğuşuna koşar
adımlarla giderim. En azından beni o delirtti derim. Aslında bu cümle de kulağa
çok güzel geliyor. Sahi acaba kendimi bırakıp rahatça delirsem mi?
Resim: Delawer Omar