Kapının açıldığını hatırlıyorum ve kurşun seslerini. Hepsi bu kadar şimdi her yer karanlık. Siyah bile yok burada. Nerede olduğumu bilmiyorum ama burada yürümek anlamsız. Koşmak ise tamamen anlamsız. İnsan bir şeye ulaşmak istiyorsa ilerlemesi gerekir. Durmaması gerekir insanın. Ben neye ulaşmak istiyordum.
Her yer karanlık. Siyah bile iz bırakmadan gitmiş. Demek ki herkesin gittiği yer burasıydı herkes gitmişti, herşey gitmişti. Ben nereye gidecektim buradan sonra. Bilmiyorum hatırlamak istiyor ama yapamıyorum.
Bir isim geliyor aklıma sanki onu söylersem herşey yoluna girecekmiş gibi geliyor. Hatırlamam gerekiyor onu. Yapamıyorum belki de burada kalmalı ve hiçbir şey yapmamalıyım. Belki de burası bir gün herkesin geleceği yerdir. Belki de burası herkesin gelip birbirini bulamayacağı yerdir.
Ben kimim bu arada? Buraya nasıl geldim? Silah sesleri nereye aitti. Burada ses bile yok kendi sesimi duyamıyorum. Burayı biliyorum ben belki de kişi kendini kaybederse buraya gelirdi. Demek ki ben kendimi kaybettim ama o silah sesleri. Neden hala onları duyuyorum?
Sesler biraz once yoktu demek ki bir şey değişiyor. İleride bir ışık var ona gitmem gerekiyor. Işık tenimi ısıtıyor, tekrardan hissetmeye başlıyorum. Işığa doğru koşuyorum, seslere doğru koşuyorum. Durmaksızın koşuyorum ama yetişemiyorum ona.
Hatırlamam gerekiyordur belki. İsmimi hatırlamam gerekiyordur veya neden burada olduğumu. Adım neydi benim? Kimi sevmiştim hayatı şaşıracak kadar? Onun için koşmalıyım, onu tekrar görmek için koşmalıyım. Işığa yaklaşıyorum, daha hızlı koşmam gerek benim. Daha da hızlı olmalıyım.
Işığın yanına geldiğim zaman herşey yok olana kadar koştum. Olmayan bir şey nasıl yok olur diye düşündüm bir an ışığın içine atladığım sırada. Sadece ışık vardı, sadece sıcak vardı ve ben yanıyordum resmen.
Sesler duymaya başladım "Lucian ne olur geri gel" diyordu tanıdık ama unuttuğum bir ses. "Hadi oğlum sana ihtiyacımız var" diyordu kalın bir erkek sesi. "Şapşik" diyordu metalik bir kadın sesi. Yağmur yağıyordu üzerime. Tanımıyordum ama hatırlıyordum. Nasıl oluyordu bilmiyorum ama öğrenmek istiyordum ve gözlerimi açtım.
Gözlerimi açtığım zaman ilk gördüğüm şey gözleri ıslanan Kylana oldu. Hemrn arkamda Galdor duruyordu ve göğsümde duran elinin altından altın renkli bir ışığın yayıldığını gördüm. Az ileride yerde yatan iki tane siyahlı asker bedeni duruyordu. Yağmur Kylana'nın gözyaşlarıydı, kurşun sesleri burada yaşanan çatışmadan kalmaydı.
- Derin ne kadar zamanımız kaldı?
- Şapşik 4 dakika 7 saniye ve 43 salise var.
- Galdor kalkmama yardım et. Derin ne durumdayız. Çok az zamanımız kal..
Konuşmam Kylana'nın dudakları dudaklarıma değdiği zaman yarım kaldı. Nefes almaya çalışmadım içimde büyüyen bir yangın vardı ve o yangının herşeyi kül etmesini istedim. Ancak bir kaç an sonra Galdor'un desteği ile ayağa kalktım.
- Ne olsu burada?
- Kapıyı açınca bu iki siyahlı asker bize ateş etmeye başladı. Sonrasını zaten görüyorsun.
- Derin ne durumdayız?
- Sistem kodlarına erişemiyorum. 6 haneli bir şifre var sıra ile deniyorum ama bütün olasılıkları dememem bayağı zaman alır.
- O şekilde olmaz Derin sistemin içine sızmamız lazım en hızlı şekilde.
- Sisteme giriş izni yok şapşik önce onu denedim zaten.
- Ne kadar zamanımız kaldı?
- 3 dakika 37 saniye şapşik.
- Komutan Galdor içeride esir alınmış bir kadın bulduk ne yapmamızı emredersiniz?
- Onu buraya getirin hemen! Belki bildiği bir şeyler vardır.
- 3 dakika 17 saniye kaldı.
Zaman ile savaşırmış insan bunu anladım. Aslında insan hep bu savaşı verirdi. Yetişmeye çalıştıkça, geç kalmamaya çalıştıkça hep savaşırdı. Her zaman geç kalırdı insan en çok kendine geç kalırdı. Şimdi sayısını bilmediğimiz roketler fırlatılmak üzere ve bu roketler konumlarını bilmediğimiz yerlere düşecek
Henüz tanımadığımız on binlerce insan ölecek ve elbette Galdor'un ailesi.
- Galdor aileni kurtaracağız bu kadar endişeli olma.
- Umarım öyle olur Lucian şu işi engelleyelim biralar benden.
- Sana yasak değil miydi alkol?
Galdor tekrardan gülmeye başladı. Bu kazanabileceğimizi gösteren en önemli işaretti. Dudaklarım sızlıyordu hala ve çaktırmadan dudaklarımı yapıyordum tadı damağımda kalmış gibi.
- Derin ne kadar kaldı?
- 2 dakika 53 saniye 41 salise
Bu esnada 2 tane asker saçları birbirine karışmış bir kız getirdiler. Yüzü son derece masum görünse de o kadar derin bakıyordu ki onda bir farklılık var diye hissettim ama ne olduğunu bilmiyordum. Galdor kızın yanına doğru gittiği sırada ben Derin'in yanına gittim.
- Ne durumdayız Derin?
- Şerefsizler her denemede değişen bir şifreleme algoritması kullanıyorlar ve aralarındaki mantığı henüz çözemedim.
- Yapabilir misin peki?
- Gerçeği söylemem gerekirse hiç ihtimal vermiyorum şapşik.
- Son ama kadar yılmayacağız Derin.
Derin'le birlikte ekrana bakarken Galdor'un sesini duyabiliyordum.
- Beni kurtardığınız için teşekkür ederim.
- Teşekkür etmek istiyorsan eğer bize geri sayımı nasıl durduracağımızı söyle.
- Üzgünüm ama bunu bilmiyorum.
- Derin ne kadar zaman kaldı?
- İkide bir sorup durmayın. Şu Derin'i bir rahat bırakın artık.
Derin'i ilk kez Galdor'a azarlayıcı bir tondan konuştuğunu görmüştüm. Herkes bor şeyler yapmaya çalışıyordu ama hiçbir şey işe yaramıyordu. Derin durmaksızın tuşlara basıyor deneme yanılmayla şifreyi çözmeye çalışıyordu. Diğerleri ise bir ipucu arıyordu.
Ben ise bir an boyunca durdum ve etrafı izlemeye başladım. Herkes endişeliydi, herkes mutsuzdu. Galdor yeni kızla konuşurken elini kabinin üstüne koydu. Bir şeyler yapmam gerekiyordu bu hikaye bu şekilde bitmemeliydi. Hala Kylana'ya onu ne kadar sevdiğimi söylemeden, Galdor ailesine kavuşmadan bitmemeliydi.
- 1 dakika 23 saniye kaldı.
Bir şeyler yapmalıydım bu anlamsız oyunu sonlandırmak icin. Masum insanları kurtarmak için bir şeyler yapmalıydım. Bu savaşı kazanmak için bir şeyler yapmalıydım ve sağ elimi Derin'in omuzuna koydum. Zaman yavaşladı bjr anda belli gücüm onu durdurmaya yetmemişti. Derin ile bir an için birbirimize baktık ve o şifre yazmaya devam etti.
Derin deliler gibi tuşlara bastığı sırada girdiği hiçbir şifre işe yaramıyordu. Bir diğer taraftan herkes ağır çekimde hareket ediyordu. Galdor ve yeni kız konuşmaya devam ediyordu. Öyle ki sesler bir uğultu gibi geliyordu bana.
- İlk sayıyı buldum şapşik.
- Harikasın Derin ne kadar zamanımız kaldı?
- 1 dakika 13 saniye.
Derin tuşlara basmaya devam ediyordu. Herşey durmuş gibiydi ve içimde bir umutsuzluk dalgası büyümeye başladı. O an Kylana ile bakıştık belki de bu son kez bakışmamızdı. Bu anın bitmesini hiç istemedim. Galdor elini kalbine bastırıyordu. Naserious kara kara düşünüyordu ve ben zamanı durdurmak ve bu anda kalmak dışında başka bir şey düşünemiyordum. Bu oyun böyle bitmemeliydi.
Yorulmaya başladığım sırada Derin yüksek sesle bağırdı "İkinci sayıyı da buldum. Şapşik makine doğru sayıyı girince farklı bir sinyal gönderiyormuş. 1 dakika 7 saniye kaldı."
Geriye 4 tane sayı kalmıştı ve bir dakika zamanımız. Güçümün tükendiğini hissediyordum ve diğer elimle konsolu tuttum düşmemek için. Etraf kararmaya başlıyordu ama ben düşmemek için kendimi zorluyordum. Galdor aşağıya doğru hareket ettiği sırada Naserious ve Kylana ona doğru bir adım attı.
- Şapşik üçüncü sayıyı da buldum. 1 dakika 1 saniye kaldı.
- Derin ben dayanamıyorum iyi değilim ben.
- Şapşik kendini yorma lütfen. En karanlık zamanda bile bir ışık vardır derdin.
- Derin son ana kadar devam edeceğim. Israr etme.
- Neden bu kadar şapşiksin sen?
Gözlerim iyice karardığı sırada derinin omuzunu bırakmamak ve ayakta durmak artık çok daha zordu benim için. Bu arada Derin'in sesi yankılandı "Dördüncü sayıyı da buldum şapşik bütün alkışlar derine."
- Derin daha fazla dayanamıyorum acele et.
- 92 tane ihtimal daha var. Başarabiliriz şapşik, bunu yapabiliriz.
Neredeyse görüşümün büyük bölümü siyahtan oluşuyordu. Öyle bir andaydım ki bütün enerjimin tükendiğini hissediyordum. "Şapşik tek bir sayı kaldı biraz daha dayan."
Derin'in sözlerini duydum evet dayanmak istedim evet ama artık dayanamıyordum ve düşmeye başladım. Düşmeye başladığım an zaman tekrar normal hızına döndü. Derin ise "şapşikkk" diye bağırırken durdu ve daha yüksek bir sesle "lanet olası şifre hep kandırdı beni."
Kylana'nın bana doğru koştuğunu hayal meyal gördüm. Yere yaklaşıyordum. Her şey boşunaydı diye düşündüm. Hiçbir şey başaramamıştık, hep kaybediyorduk. Artık kazanmamız gerekiyordu "51 saniye kaldı.
