Zamanın dengesi 75. Bölüm

 


Niye ben böyle oldum? Kendi yalnızlığımda kavrulurken bir anda kendimi çok daha büyük bir oyunun içinde buldum. Bir piyonun gideceği kadar uzağa gidebilirdim Oysa benden şah olmamı istiyorlar ancak nasıl şah olacağımı anlamıyorlar. Hayat da böyle değil mi? Hep ister ama nasıl yapman gerektiğini söylemez.


Düşünmemem gereken anlardan birisindeyim yoksa akıntıya kapılır, kaybolurum. İnsan boğulacaği denizi kendi seçmesi gerekir diyorlar. Ben küçük bir denizde boğulmak istemiyorum bunu anladım. Bana büyük bir okyanus lazım.


Belki de ben çok küçüktüm büyümem gerekiyordu. Belki de ben çok büyüktüm ve küçülmem gerekiyordu. Önemli değil aslında bunlardan hiçbirisi şah olmaya oynayan piyonlarız hepimizin ve Kylana kesinlikle bütün oyun tahtalarındaki en güzel piyon. Yine düşüncelerim allak bullak oldu.


- Derin senin nasıl bu hale geldiğini öğrenmek istiyorum? Keşke zamanımız olsaydı da detaylıca araştırmalar yapabilseydim. Kesinlikle harika veriler elde ederdim hele senin ne kadar insan olduğunu ve nasıl bu hale geldiğini öğrenmek inanılmaz olurdu.

- Yaaa şapşik profesör anlatayım hem beni şuradaki pancar Lucian yaptı. Daha doğrusu yazılımımı o yazdı. Biliyor musun ben nasıl böyle olduğumu sorguladım. Hatta Lucian bile bilmiyor ayy pardon sende mu buradaydın Lucian. Neyse kodlarımı incelerken sıra dışı bazı bilgiler gördüm.

- Sıra dışı derken Derin?

- Sanırım bu soruya sadece ben cevap vereyim aslında uzun zamandır Derin'in yapay zekası ile uğraşıyordum. Bir gece uzun saatler boyunca çalıştım sonra kendime uyuya kaldığım için kızarak uyandım. Hemen kodlara baktım tabi ancak kodları bitirdiğimi gördüm nasıl olduğunu bilmiyorum. Belki uykumda yazdım onları.

- Peki daha sonra incelemedin mi onları?

- Elbette inceledim ancak sanki onları ben yazmamışım gibiydi anlayamadım bile. Daha sonra yeni kodları test etmeye başladım ve Derin ortaya çıktı.

- Çok ilginç bir durum bu. Kolektif bilinç diye bir şey duymuşmuydun?

- Evet profesör duydum tabiki. İnsanların geçmiş soylarından bazı bilgilerin nesiller boyunca aktarıldığını söylüyor.

- O bilgiler sana önceki döngülerden gelmiş olabilir veya uzaylılar da vermiş olabilir sana. Başkanla konuşurken dikkat ettin mi en çok sana baktı hatta gözlerinin içine baktı kaç kere?

- Aslında hiç dikkat etmedim. Başkan beni tanıyor olabilir mi?

- O senin çok büyük deden aslında Lucian saçmalama Lucian on binlerce yıl öteden birisi nereden seni tanıyacak? Düşündüğüm zaman mantıklı geldi bana gözleri falan aynı sen?

- Söylediğim gibi şu anda sadece sesli düşünüyoruz. Endişe edecek bir şey yok zaten zamanla her şey belli olur daha detaylı olarak incelemem gerek bunu.

- böyle olursa başkan benim de çok büyük dedem mi oluyor şimdi? Ayy çok heyecanlandım hiç dedem olmamıştı benim. Elini öpsem şeker verir mi acaba bana.

- Eğer on binlerce yıl sonra ile iletişim kurabiliyorsa bence sana şeker verebilir Derin. Olmadı ben sana şeker alırım.

- O zaman sende benim profesör dedem olursun yaşasın iki tane dedem oldu.

- Derin profesörün yaşıyla neden dalga geçiyorsun çok ayıp. Yakında bize de dede, nene demeye başlarsın sen.

- Yaa Naserious sen hangi ara bu kadar şapşik oldun? Bir kere profesör daha çok genç, çok da yakışıklı bundan sonra kimseye dede demeyeceğim birazcık küstüm sana.

- Küsme Derin kimseye hepimiz seni çok seviyoruz. Bu yüzden seninle uğraşıyorlar

- Kylana biliyorum şaka yaptıklarını bende sizi çok seviyorum.


Acaba şapkalı adam bize neler anlatacaktı? İçimdeki sesler bize çok az bilgi vereceğini söylüyordu. Bu sefer içimdeki seslere güvenebileceğimi hissediyordum. Kylana'yı gördüğüm zaman konuşan sesle bu seferki aynıydı. Evet, onları kadar uzun zamandır tanıyordum ki artık ses tonlarını ayırabiliyordum.


Bazende iç sesler birbirinin kılığına giriyordu ancak yine de onları ayırabiliyordum. Bazı kötü sesleri susturmayı bile öğrendim. Evet, bütün alkışlar şah olmayan bu piyona gelsin. Ya çok büyük kaybedecek ya da çok büyük kazanacaktım. Büyük denizde küçük bir balık olmak bunu gerektirir sonuçta.


Yol boyunca bir sorunla karşılaşmadık. Yıkılmış binalar canımızı yakmaya devam ediyordu. Ters dönmüş, yarısı bombanın etkisiyle parçalanmış bir arabanın yanından geçerken içimden okkalı bir şekilde küfür ettim. Eminim ki hepimiz aynı şeyi yapıyordu hatta Galdor cok daha fazlasını yapıyor olabilirdi.


Kavacik'tan aşağıya indiğimiz sırada boş sokaklar karşıladı bizi. En azından buralarda büyük bir savaş olmamıştı. Belki de geçen zamanda izler bir nebze olsun temizlenmişti en azından cansız bedenler kaldırılmıştı belki.


Tekrar İstanbul boğazını görmek bana biraz cesaret vermişti. Tabi etraftan yükselen dumanlar bize neler yaşadığımızı hatırlatıyordu. Eskiden buralarda oturduğumu hatırladım. Hatta savaş başlamadan önce Derin'le buralardan geçtiğimiz aklıma geldi. Güzel anılardı.


İstanbul'dan bahsediyordum yine farklı düşüncelere daldım. İstanbul'u uzunca seyrederdim o zamanlar hayrandım bu şehre. Dertleşirdik onunla. Evet, avize ile dertleşirdik biz agaç ile de dertleşirdik hatta martı ile bile dertleştiğim olmuştu benim. Kylana ile tanışana kadar hro İstanbul kadar sevebileceğim birisini aramıştım ondan daha fazla sevebileceğim birisi ile karşılaşacağım hiç aklıma gelmemişti. 


Şapkalı adamın yanına yaklaştığımız zaman yoldaki askerler bizi selamladı ve gecmemize izin verdiler. Sanırım bu sefer zamanda bir karışıklık olmamıştı rn azından hala aynı gundeydik. Askeri araçtan indiğimiz zaman binayı koruyan askerlerle selamlaştık ve hızlı bir biçimde şapkalı adamın yanına gittik. Endişeliydi ve odanın içinde volta atıyordu. Bizi gördüğü zaman hafifçe gülümsedi


0/Post a Comment/Comments