Arabadan indikten sonra etrafa hızlıca baktık ve etrafta hiç mağara göremedik. Bu durum yüzümüzün asılmasına sebep olmuştu. Herkes etrafa daha dikkatlice baktı ve yüzümüz biraz daha asıldı. Bulmamız gereken bir mağara vardı ve oraya nasıl gidebileceğimiz bilmiyorduk. Bir ip ucu bulma amacıyla bir kez daha etrafı inceledik ama hiç bir iz yoktu.
- Nerede bu lanet mağara?
- Sakin ol Galdor etrafta mutlaka ipucu olması gerekir.
- Zaten her zaman en zoru seçeriz biz. Bir kere de kolay bir iş bulmaz beni.
- Tamam komutan Galdor şikayet etme hemen. Eğer ben bir yere mağara saklasam etrafta ip uçları bırakırdım. Evet, ben saklama konusunda uzman olabilirim.
- Güzel fikir Derin peki sence bu ip uçları neye benziyor olabilir?
- Şimdi eğer ben bir mağara saklamış isem ve onun bulunmamasını istiyorsam ilk olarak bu bölgeye ait olmayan bir şeyler bırakırdım taş gibi veya bitki gibi. Sonra ileride benden sonraları onu bulabilsin diye bazı işaretlerde bırakırdım. Belki yön gösteren işaretler de olabilir.
- O zaman buluruz onları peki ya mağaranın bulunmasını istemiyorlarsa ne yapacağız.
- Öyle olmaz ama Lucian bu oyun bozanlık olur eğer birisi bir yerde bir şey saklamışsa birileri onu bulması için yapmıştır. Yoksa bunun adı oyun bozanlık olur ve ben oyun bozanları hiç sevmem.
- Haklısın Derin şimdi etrafı daha detaylı inceleyelim. Ben olsam bazı yerlere semboller bırakırdım ve Derin'in dediği gibi yön gösteren işaretler bırakırdım.
- Herkes fazla uzaklaşmadan etrafı incelesin o zaman bir şey bulduğunuz zaman haber verin mutlaka.
- Tamam, komutan Galdor. Ben şu tarafa bakacağım.
Hepimiz fazla uzaklaşmadan etrafı incelemeye başladık. Eğer bu mağara eskiden kalmaysa kalıcı bir yere işaret koymalaları gerekir diye düşündüm ben bu yüzden yeni ağaçlara veya küçük bitkilere bakmadım bile. Daha büyük ağaçların gövdelerini inceledim bir işaret bulabilirim diye ama hiç işaret yoktu ve bu biraz daha mutsuz olmamı sağladı. Sanki yeteri kadar mutsuz değilmişiz gibi. Etrafa baktım ve herkesin neler yaptığını görmek istedim. Galdor'a baktığım zaman onun yapabilse ağaçları sorgulayabileceğini düşündüm ve bu düşünce benim gülümsememi sağladı.
- Çabuk buraya gelin bakın kurumuş bir ağaç buldum. Bölgedeki tek kuru ağaç ve bu tarafı gösteriyor. Hadi çabuk gelin.
Derin yüksek sesle bağırdıktan sonra hepimiz ona doğru koştuk.
- Anlat bakalım Derin ne buldun?
- Lucian önce lütfen demeyi öğrenmelisin neden bu kadar aceleci oldun sen?
- Derin lütfen bize ne bulduğunu söyler misin.
- Elbette Kylana'cım şimdi bak burada kuru bir ağaç var belli ki çok yaşlı. Bölgedeki tek kuru ağaç bu anladığım kadarıyla bu bölgedeki ağaçlar kurumuyor denize yakın olmasından dolayı. Ayrıca etrafı incelediğim zaman ağacın buraya sonradan yerleştirildiğini düşündüm. Ağacın turu diğer ağaçlardan farklı. Bir de ağaç sanki bir yön göstermesi için budanmış. Eğer ben bir yere gizli bir mağara saklamış olsaydım kesinlikle böyle yapardım.
- Harikasın Derin. Bence ağacın gösterdiği yolu takip edelim.
- Yaaa çok tatlısın Kylana.
- İlerlerken dikkatli olalım belki başka bir ip ucu görebiliriz.
- Bir saniye sesli düşüncem biraz şimdi ben bir mağarayı saklasam onun bulunmasını istemem ama etrafa ip uçları bırakırsam eğer onun herkes tarafından değil sadece özel birisi tarafından bulunmasını isterim.
- Tamam Derin nereye varacak düşüncen.
- Ne kadar sabırsız oldunuz siz böyle şimdi baştan baslayacağım.
- Yok yok biz anladık sen devam et.
- Tamam canım Kylana'm sırf sen istiyorsun diye devam edeceğim. Şimdi eğer özel birisinin mağarayı bulmasını istiyorlarsa bu herkesin orayı bulamayacağı anlamına gelir. Yani kuru ağacı da mağarayı saklayanlar koymuş. Dedektiflik yapmayı çok sevdim ben sizinle beraber yaptığım her şeyi sevdim.
- Harikasın Derin harika bir dedektifsin sen.
- Teşekkür ederim Lucian size çok sarılmak istedim bak şimdi. Ben galiba sevgi kelebeği olacağım.
- Sen zaten bizim kelebeğimizsin Derin ama sarılmayı erteleyelim biraz.
- Yaaaa ama sen çok tatlısın komutan Galdor. Sen izin verdiğin zaman çook sıkı sarılcam size.
- Derin ve ben bu tarafa bakalım Lucian ve Kylana ise bu tarafa böylece daha detaylı inceleyebiliriz.
- Tamam Galdor dediğin gibi olsun.
Galdor cümlesini bitirdikten sonra iki gruba bölündük ve etrafı incelemeye devam ettik. Kylana'yı bir yerden tanıyor olmalıydım ben. Onun yeşil gözlerini, gülümsemesi, yüz hatlarını ezberlemiş ama sonra unutmuş gibiyim. Kafamda birkaç milyon tane daha düşünce olsa da en belirgin düşünce ona ait. Yüzünde ufak bir gülümseme var, varlığı bana büyük bir huzur veriyor.
- Lucian!
- Neden bu kadar düşüncelisin sen?
- Sanırım birkaç milyar düşünce geçiyor aklımdan Kylana.
- Bazen düşünmenin anlamı olmaz Lucian. Sadece yaşamak gerekir. Hem neyi düşünüyorsun bu kadar?
- Bir çok şeyi düşünüyorum aslında.
- Yok yok bu birçok şeyi düşünüyorum bakışı değil aradaki farkı bilirim ben.
- Senden hiçbir şey kaçmıyor değil mi Kylana. Seninle ne zaman tanışmış olabileceğimizi düşünüyordum.
- Bende sandım dünyayı nasıl kurtaracağını düşündüğünü sanıyordum. Biliyor musun bende aynı şeyi düşünüyorum.
- O kadar tanıyorum ki seni sesini bile biliyorum sanki.
- Ama ben utanmaya başladım Lucian alışık değilim bu kadar güzel sözlere.
- Utanma sadece ne düşündüğümü söyledim. Neyse bunları sonra konuşuruz önce etrafı araştıralım.
- Lucian seni tanıdığım için çok şanslıyım ben.
- Bende öyleyim Kylana iyiki tanışmışız