Savaş başlıyor
Üsüdara yaklaştığımız zaman Derin'in soruları bitmek bilmiyordu. Sürekli konuşuyor, sorular soruyor şakalar yapıyordu. Beyaz renkli bir yalının yanından geçtiğimiz sırada orada oturmak istediğini söyledi bana. Bende ona yalıda oturmanın biraz maliyetli olduğunu söyledim. Bana neden hayallerini bozduğum için kızdı biraz. Aslında eğlenceli bir yolculuktu ama şapkalı adam aklımdan çıkmıyordu bir türlü. Ne demek istemişti bana veya dünya küçük derken ne demek istiyordu. Ben bütün soruları arkamda bırakmışken bir anda kafamın içi sorularla dolmuştu. Belki de hayat böyleydi sorular sorup cevaplar bulamazdık.
Üsküdara yaklaştığımız sıraada ileriden bir patlama sesi duydum. Ses oldukça güçlüydü ve arabayı sallamıştı. Aynı anda araba kornalarını duyduk. Derin korkudan gözleri açılmış bir şekilde bana bakıyordu. Birkaç an sonra daha uzaktan gelen ikinci bir patlama sesi daha duyduk.
- Lucian neler oluyor?
- Bilmiyorum Derin ama merak etme ben yanındayım.
- Lucian bu patlamalar neden oluyor? Bir anda herşey değişmiş gibi sanki.
- Bir sorun vardır Derin, o yüzden böyledir. Doğalgaz boruları falandır.
- Lucian umarım öyledir. Trafik sıkışmaya başladı. Bak gökyüzünde alevler yükseliyor.
Bu esnada daha uzaktan gelen bir patlama sesi daha duyduk. Boğazın karşı yakasına baktığımda orada yükselen alevleri ve tozu görebiliyordum. Savaş buraya sıçramış olmalıydı. Bunun başka açıklaması olamazdı. Patlamalar devam ederken biz çok yavaş bir şekilde ilerlemeye başladık. İleride mutlaka trafik durmuş olmalıydı. Acaba hasar ne kadar büyüktü ve ileride neler oluyordu.
Üsküdar merkeze ulaştığımız zaman çok büyük bir patlama sesi duyduk. Arabanın bütün camları basıncın etkisiyle tuzla buz oldu. Sesi duyduğumuz anca gelen basınçtan korunmak için öne doğru eğildik. O kadar şiddetli bir patlama olmuştu ki onu bütün bedenimde hissettim. Bu esnada Derin korkudan çığlık atmaya başlıyordu benim ise kulaklarım tıkanmıştı. Sanki duyamıyordum.
O esnada Derin'e baktım ve "merak etme ben yanındayım" dedim. Sesimin çıktığından veya beni duyduğundan emin değildim: Nereye gideceğimizi bilmiyordum, oraya nasıl gideceğimizi bilmiyordum.
- Derin iyi misin? Derin sana söylüyorum. Derin!
- Şey, iyiyim galiba.
- Derin arabadan inmemiz gerekiyor bu şekilde hiçbir yere ulaşamayız.
Biraz ilerimizde her yer alevler içindeydi. Arabalar paramparçaydı ve tozdan önümüzü görmemiz mümkün değildi. İlk duyduğum şey insanların çığlıklarıydı. Daha sonra kafamı kaldırdığımda yoldaki bütün araçların birbirine girdiğini gördüm. Sanki kıyamet gelmişti. Bir an kadar önce olan hiçbir şey artık yoktu. Çığlıklar devam ederken arabadan indik.
- Derin yanımdan ayrılma sakın.
Derinle birlikte birbirine karışmış araçların yanından geçtik. Arabaların şöförlerinin bir kısmı arabalarından inip kaçmaya çalışıyorlardı. Bazı şöförler ve yolcular hareketsiz yatıyordu. Kırmızı renkli bir arabanın yanından geçerken şöförünün paramparça olduğunu gördüm ve yanındaki kadın da aynı onun gibiydi. Sadece arka koltukta küçük sarışın bir kız çocuğu vardı ve arabanın kapısını zorlanarak açtım ve onu çıkarttım. Hüngür hüngür ağlıyordu korkudan ve o çocuğu yanımızdan geçen bir adama emanet ettim. Gördükleri karşısında Derin'in gözleri kocaman açılmıştı.
Biraz daha ilerlediğimiz zaman başka bir arabanın şöförü arabasının kapısını açmaya çalışıyordu. Ancak patlamanın etkisiyle kapı sıkışmıştı ve kapı açılmıyordu bende diğer kapıdan adama uzandım ve onu çekerek çıkarttım. Bacağından yaralanmıştı biraz ve onu orada bırakarak yolumuza devam ettik. Biraz daha ilerlediğimiz zaman Derin kesik bir çığlık attı ve onun baktığı tarafa baktım biraz ileride insan bedenin parçaları vardı. Derin'in elinden tutup yürümeye devam ettik.
Büyük çaplı bir kaosun içindeydik sanki. Patlamanın olduğu bölgeye yaklaştıkça hasarı daha net görebiliyorduk. Arabalar parçalanmış, insanlar cansız bir şekilde arabalarında duruyordu ve sokakta yürüyen insanların parçaları heryerdeydi. Derin'in korkudan titrediğini görebiliyordum. Ben ise sadece anlamaya çalışıyordum sanki düşünme yeteneğim benden alınmıştı.
- Derin onun için yapacak hiçbir şeyimiz yok.
- Anlayamıyorum Lucian neden böyle oldu.
- Derin şu an düşünmek için hiç uygun bir yer değil. Caminin yanından içeriye doğru gidelim buralarda durum çok kötü.
İlerlerken vahşetin büyüklüğü daha fazla belli oluyordu. Caminin duvarları hasar görmüştü onun hemen yanındaki eski bazı binalar tamamen çökmüştü ve binalardan çıkan toz etrafı görmemizi engelliyordu. Sokaktaki arabaların büyük bir bölümü paramparçaydı ve etraftan patlama sesleri duymaya devam ediyorduk. Yaşlı bir kadın üstü toz içinde kaçmaya çalışıyordu. Hemen onun yanında bir çocuk yanında cansız bir şekilde yerde yatan adamın yanında dizlerinin üzerine çökmüş ağlıyordu. Patlama sesleri ve çığlıklar her yerdeydi.
- Lucian ne yapacağız?
- Derin önceliğimiz hayatta kalmak ve ondan sonra insanlara yardımcı olacağız.
- Hayatta kalmak böyle bir dünyada. Bütün anlamlar parçalanmış gibi geliyor bana.
- Derin buradan kurtulacağız ve herşey düzelecek. Şimdi bana daha fazla soru sorma çünkü cevapları bilmiyorum.
Ben şapkalı adamın sözlerini düşünüyordum. Dünya küçük ne demekti? Bütün bu olaylarla onun bir ilgisi var mıydı? Eğer en ufak bir ilgisi varsa ondan sonsuza kadar nefret edecektim. Acaba o gerçekten sadece sokaktan geçen, martıları besleyen orta yaşlı bir adam mıydı? "Derin beni takip et!"
Caminin hemen yanından içeriye doğru girdik ve yıkılmış binaların arasından yürümeye devam ettik.
- Derin onlara yardım edemeyiz biz. Yıkılmış bir binayı nasıl kaldıralım.
Bu esnada beynimden milyonlarca düşünce geçiyordu. Aynı anda ne kadar farklı şeyi düşündüğümü görmek beni şaşırtıyordu. Karnı yarılmış bir şekilde yürümeye çalışan bir kadını görünce o tarafa daha fazla bakamadım. Canım yanıyordu, canım çok yanıyordu. Bu vahşeti nasıl anlatabilirdim ki ben nasıl anlayabilirdim. Sokak cesetlerle doluydu ve benim onlar için yapacak hiçbir şeyim yoktu. Henüz ölmemiş olanlar içinde yapacak bir şeyim yoktu.
Biraz ileride yarısı yıkılmış bir binanın enkazı altında kalan bir adam gördük. Henüz ölmemişti hızlı bir şekilde onun üstündeki bazı beton parçalarını kaldırdık. Yaralanmıştı büyük ihtimalle bir kaç kemiği kırılmıştı ama onun için yapacak bir şeyimiz yoktu ve yürümeye devam ettik. Çığlıklar ve bomba sesleri devam ediyordu ve bi güvenli bir yer arıyorduk ama ne yazık ki güvenli bir yer yoktu.
- Lucian bak şurada enkaz altında kalmış bir kadın var hadi ona yardım edelim.
Derin söylediği tarafta siyah saçlı bir kadın vardı ve bacağı büyükçe bir beton parçasının altında kalmıştı. Hızlı adımlarla onun yanına gittik.
- İyi misiniz?
- Bacağım sıkıştı çıkamıyorum buradan.
- Başka bir yaranız var mı?
- Bilmiyorum şu an.
- Derin şu beton parçasını kaldıralım.
- Tamam Lucian ama bu çok ağır.
- Derin ikinci önceliğimiz insanlara yardım etmek unutma.
Beton parçası oldukça ağırdı ve ben gerçeği söylemek gerekirse onu hareket bile ettiremiyordum. Kadını kurtarmanın bir yolunu bulmaya çalıştığın sırada Derin ben cümlemi bitirdiğim zaman bana baktı ve sonra neden veya nasıl olduğunu bilemediğim bir şekilde beton bloğu hafifçe kaldırmaya başladı. Bende kadını koltuk altlarından tutup çekmeye başladım.
- Lucian bunu sonsuza kadar yapamam.
- Az kaldı Derin. Biraz daha dayan.
Ben kızı kurtardığım sırada Derin beton bloğu yere bıraktı. Yerden biraz toz havalandı ve kendimi kadın ile bakışırken buldum.
- Çok teşekkür ederim adın Lucian sanırım ve o da Derin.
- Evet, öyle iyi misiniz?
- Bilmiyorum sanırım bileğimi hareket ettiremiyorum.
- Büyük ihtimalle zedelenmiştir.
Bu esnada kadın kendini toparlayıp ayağa kalkmayı denedi ancak bacağına basamıyordu. Düşmemesi onu tutmaya çalıştım ama bundan çok memnun olmamış gibi tekrardan yere oturdu.
- Neden bana yardım ediyorsunuz?
- Yardıma ihtiyacınız vardı ve biz buradan geçiyorduk.
- Tamam gidebilirsiniz artık. Benim için zaman kaybetmeyin siz.
- Hanım efendi bizim iyilik meleği olduğumuzu düşünün ve bu gün size yardım etmek istiyoruz.
Derin'in bu çıkışı beni oldukça şaşırtmıştı aslında. Ondan bu hareketi asla beklemiyordum ve gördüğüm kadarıyla kadın da beklemiyordu ve gülümsemeye başladı.
- Tamam Derin sen benim iyilik meleğimsin. Bana yardım et de ayağa kalkabileyim.
- Elbette sana yardımcı olabilirim hadi bana tutun hanım efendi. Bu arada bir isminiz var mıydı?
- Evet evet ne kadar da kabayım kusura bakmayın Kylana ben. Keşke başka şartlar altında tanışsaydık.
Derin Kylana'nın kolunun altına girmişti ve o bu sayede ayakta durabiliyordu.
- Şimdi nereye gidiyorsunuz?
- Önceliğimiz buradan uzaklaşmak ve kendimize güvenli bir yer bulmak.
- Sizinle gelebilir miyim? Burada kalırsam çok uzun süre dayanamam sanırım.
- Elbette gelebilirsin Kylana.
- Teşekkür ederim ama sizi yavaşlatırsam lütfen söyleyin size engel olmak istemem.