Geleceğin hatıraları 76. Bölüm yeni roman

 


- Ne biçim adamsın sen uyumamak için bir türlü yol denedin sonra sıra uyanmaya gelince uyanmak bilmiyorsun.

- Sersem gibiyim saat kaç oldu?

- Öğleyi geçti savaş antrenmanları başladı. Galdor, Kylana, Aranhil ve Barya orada. Bizde burada ne yapacağımızı planlarız. Onlar gelince tekrar ederiz ve gece yarısı harekete geçeriz.

- Neden bu kadar uyumama izin veriyorsun dostum?

- Uyandırmaya kıyamadım dicem ama bir türlü uyanmadın. Bir üstüne su dökmediğim kaldı hoş yine uyanmayabilirdin.

- Sen dalga geç tabi. Nas, ben rüyamda yine Melvenia'yı gördüm.

- yine başımıza bir bela açacaksın desene ama alıştım ben. Anlat bakalım ne gördün.

- Valla yeni bir bela çıkarmak istemiyorum. Hiçlikteydim önce sonra oradan çok guzel bir yere düştüm. O kadar güzeldi ki anlatamam çok huzurluydu sonra bir şey oldu ve bütün ağaçlar yandı. Dere falan kurudu o güzelim orman bir anda çöle dönüştü.

- Sonra ne oldu?

- Sonra ben çölde ilerlemeye başladım ve bir tepenin üstüne çıktığım zaman ileride kırmızı parlayan bir şeyler gördüm. Onları incelemeye gittim ve yerde bir sürü kırmızı cam parçası gördüm sonra ağlamaya başladım ve bütün parçaları birleştirdim. Kırmızı, camdan bir kalp heykeli çıktı ortaya ama bir parçası eksikti. Onu aradım ama bulamadım. 

- Melvenia ne zaman geldi peki?

- Ben orada eksik parçayı ararken bir anda yanımda belirdi. Her yeri kan ve morluk içindeydi onu görmek canımı çok yaktı anlatamam sana. Sonra konuşmaya başladık sadece seni bekliyorum dediğini hatırlıyorum.

- O kadar uzun anlattıktan sonra en önemli yeri unuttun demek ne biçim adamsın sen.

- Benimle uğraşma ne olur sersem gibiyim. O halde bile hala cok güzeldi sadece yüzünde bir mahçubiyet vardı sanki çok pişmandı.

- Bunların hepsi senin bilinç altın yapmış olabilir. Tabi o kırmızı cam parçasının eksik olması ilgimi çekti sanırım onu da bulmamız gerekecek ve yine sanırım o cam parçasının Melvenia ile bir alakası var. Bakalım daha neler göreceğiz ve başımızı hangi belaya sokacaksın. 

- Tamam kabul ediyorum biraz basinızı brlaya sokmuş olabilirim ama bu sefer herkesi kurtaracağım.

- Tamam, tamam önemli değil hadi git kahvaltını yap ben yaptım daha önce gelince planları tekrar gözden geçiririz

- Nas, o hala cok güzeldi keşke hiç uyanmasaydım.

- Sonra neden Naserious beni kürekle dövdü dersin sen bilirim. Şu kaleyi bir ele geçirelim onu tekrar göreceksin merak etme. Sonra kafalarınızı birbirine vurarak pekmezinizi akıtan.

- Tamam, tamam ben bir şeyler atıştırıp gelirim. Yoksa kesin çok fena dayak yicem.

- Keşke dayak yediğin zaman akıllanacağını bilsem yemin ediyorum bütün kemiklerini teker teker kırardım.


Hızlıca alt kata inip bir şeyler atıştırdıktan sonra tekrardan odaya geçtim. Naserious masanın yanında oturup derin düşüncelere dalmıştı. Bu yüzden odaya girince hareket bile etmedi. "Nerede kalmıştık?" 


- En son sen uyuyordun. Uyanabildin mi? Yapacak çok işimiz var. 

- Evet ama zaten planları yapmıştık. 

- Evet yaptık ama herhangi bir olumsuzluk olması durumunda alternatif planları yapmadık. 

- O zan geldiğinde baksak olmaz mı? Hem bir süredir Galdor'un taktiği ile hareket ediyoruz. 

- Hiçbir zaman akıllanmayacaksın değil mi? Diyelim ki içeriye açılan gizli geçit kapalı, diyelim ki ben büyü yaparken bir sorun oldu ve ejderler gelmedi diyelim ki başka bir sorun oldu.. Bunları düşünmesek ne anlamı kalır plan yapmanın. 

- Harika işte bütün olumsuz durumları düşünmüşsün sen. 

- Bütün işi bana yık tabi ne kadar tembel oldun sen? Söyle bakalım bu durumlarda ne yapacaksın. 

- Okçularla surların üstünü temizlerim. Daha sonra bizim okçularin bir kısmı yukarıya halatlar atar ve oradan çıkmaya çalışırız. Bu esnada bir grup kalkanlı savaşçı kapıyı kırmaya çalışır. Kylana içeriye ışınlanıp okçuları temizler. Gördün mü ne kadar kolaymış. Hayatta her şeyi planlayamazsın. 

- Tamam bay hazır cevap. Ben herşeyi ayarlamak istiyorum ki birimiz bile zarar görmesin. 

- Hepimiz zarar göreceğiz belki fiziksel olarak değil ama hepimiz her savaşta eksiliyoruz. 

- Peki söyle bakalım bizim ejderha illüzyonlarımıza karşın onların gerçek ejderhaları varsa ne olacak. 

- İkı ihtimal var İlki hepimiz ölürüz ikincisi ejderhalar birbirine aşık olur. Nereden bileyim ben. Zaten hepimiz ölmek için yaşıyoruz. 

- Madem ölmeye bu kadar hazırsın yapacak bir şey yok. Şimdi anlat bakalım neyin var?

- Kafamın içi çok dolu bir yandan savaş bir yandan Melvenia. Geçmiş sonra geçmemiş. Onu hala seviyor olabilir miyim ben? 

- Ben senin duygularından hiçbir şey anlamıyorum. Bence sen onun yokluğunu seviyorsun. Onun yokluğunda kendine acımaya o kadar alıştın ki konforunun bozulmasını istemiyorsun. 

- Evet işte benim düşündüğüm konulardan birisi de bu ve bir sonuca ulaşamıyorum. Gülümsemesi hep aklımda ve bir yandan da gidişi. İçimde ona karşı bir öfke var ama ona kızamıyorum. 

- Kızman gerekiyorsa kızacaksın, bağırman gerekiyorsa bağıracaksın. Sen herseyi içinde tutarak onların dönüşmesine izin veriyorsun. 

- O zaman Melvenia'yı kurtardıktan sonra kafa göz dalayım ona. 

- Hayvan herif ben öyle mi dedim sana? Hissettiğin duyguları anlat dedim. Unutma duyguların senin en güçlü yanın. 

- Kafam iyice karıştı ben oynamak istemiyorum artık kendim olmak istiyorum. Sanki hem şimdideyim ve seninle konuşuyorum ve bir yandan da geçmişte onun yanındayım. 

- Aferin sana ben sana olanları söyleyeyim mi? Bir yandan geçmişte olduğun için salaksın diğer yandan da şimdide olmadığın için gerizekalısın. Ne var geçmişte. 

- Çok fazla şey var. Bir yandan onun kokusunu hissediyorum başka bir yandan onun gidişi geliyor aklıma. Bambaşka bir yandan onun saçları ve gülümsemesi. Ne kadar da güzeldi gülümsemesi değil mi. Hele gamzeleri aklımdan çıkmıyor bir türlü. Sanki ikiye bölünmüş gibiyim. 

- Ben seni ikiye böleceğim önce sonra dörde ve sekize böleceğim ama yine yetmeyecek. 

- Çok haklısın yetmeyecek. Sanki hayatımda fark etmem gereken bir şey var onunla alakalı ve onu fark etsem bütün sorular çözülecek gibi. 

- Beş milyon kere düşündün şimdiye kadar fark etmedin bundan sonra mı fark edeceksin?

- Belki de edeceğim belki hiçbir zaman anlayamayacağım. Bilmiyorum bunları. Bilmenin öneminin olmadığı bir yerdeyim şimdi.

- Ben senin felsefenin seveyim. Mümkün olduğu kadar şimdide kal gidip düşman askerlerine Aşkın benim diye sarılmaya kalkma sakın. 

- Sana soz veriyorum elinde silah olan kimseye sarılmayacağim ama elinde ok varsa söz veremem. 

- İnşallah söylediğin gibi yaparsın. Sana bayağı bir sinirliyim en iyisi yumruğuma kafa at da içim biraz rahatlasın. 

0/Post a Comment/Comments