Geleceğin hatıraları 47. Bölüm yeni roman

 


Sessiz bir şekilde ilerlemeye devam ediyoruz. Sürekli hazırdayız ama hiç bir şey olmuyor. Garip bir sessizlik var ortamda sanki fırtınadan önceki anlardayız. Fırtınadan korkmuyoruz doğrudur ama biraz dinlenmek hepimizin en büyük hayali. Düşünmek istemiyorum düşündüklerimin enkazı altında kalabilecekmişim gibi hissediyorum. Evet bunu da düşünmemeliyim haklısın ama yapamıyorum.


Biraz daha ilerlediğimiz zaman ileride küçük bir kasaba görüyoruz. Evlenerin bacaklarından duman yükseliyor. Hava hangi ara karardı acaba? Bilmiyoruz, simdi hangi romandayız acaba. Artık takip edemiyorum. Kasabaya doğru yaklaşıyoruz. Köyün hemen girişinde bir bina var ve üstünde siyah resim sergisi yazıyor. İlgimizi çekmiyor bizim ve yürümeye devam ediyoruz.


Siyah resim serisinin hemen yanında bakkal var onun hemen karşısında ise bir berber ve yanında birntane manav. Manavın karsisinda ise tabelasında "sıçrayan midilli" yazan bir han. Galdor orayı gördüğü zamab gozlwrinin patladığını fark ediyorum ve bir sonraki durağımız belli oluyor.


Han iki katlı. Büyük ihtimalle üst katta odalar vardır alt kat ise yemek bölümüdür.


- Lucian ne olur buraya girelim. Dinlenmek bizim de hakkımız.

- Olmaz Galdor yapacak cok isimiz var.

- Hadi ama Lucian kaç zamandır yoldayız. Biraz dinlenelim yoksa Galdor'u durduramayız.

- Kylana'ya katılıyorum biraz dinlenelim hem en son ne zaman yemek yediğimizi hatırlamıyorum bile.

- Naserious ve Kylana'da aynı fikirde olduguna gore kısa bir mola verebiliriz.


Handan içeriye girdiğimiz zaman herkes bir anlığına bize bakıyor ve içmeye devam ediyorlar. Kimsenin umurunda değiliz bu oldukça güzel. Garson kız oturduğumuz masaya geliyor ve ne istediğimizi soruyor. Galdor her zamanki gibi sabırsız hepimize bira diyor ve tavuk ve patates baharatlı olsun.


- Ben kırmızı şarap alayım

- Bende aynısından istiyorum

- Bende aynısından

- Siz ne anlarsınız zaten. Kızım sen bana yemekle birlikte bir tane daha bira getir ve yemek bitince bir tane daha.

- Galdor her zamanki gibi doyumsuz.

- Ne var Lucian beş bin yıldır hiçbir şey içmiyorum böyle mi devam etsin.


Garson kız yanımızdan uzaklaşırken hepimiz gülmeye başlıyoruz. Kız Galdor'a fazlasıyla şaşırmış duruyor ama belli etmeyip sessizce gülüyor. Onun yüzündeki gülümseme ise Galdor'un biraz utanmasına sebep oluyor.


Aradan biraz zaman geçiyor ve biz gülmeye devam ediyoruz. Ben onlardaki umuda hayran kalıyorum tekrardan. Kylana ise gözlerini benden kaçırıyor sanki hissediyor her şeyi ama neyi hissettiğini bilmiyorum. Benim haberim yok hiçbir şeyden. Onun elini tutmak istiyorum ama sanki ellerim dikenden oluşuyor ve ona dokunmak zarar verecekmiş gibi hissediyorum. Ben galiba korkularım yüzünden onu kaybedeceğim ve kesinlikle bunu istemiyorum. Düşünmemeliyim düşündükçe battiğımı hissediyorum.


Yemekler geldiği zaman garson kız masaya servis ediyor hepsini ve biz zaman kaybetmeden yemeye başlıyoruz. Galdor nefes almadan yemeye başlıyor. Biz çatal bıçak kullanırken onu yemeği elleriyle yiyor ve bu bizim kahkahalar içinde gülmemize neden oluyor. Sanırsın yüzyılır hiçbir sey yememiş.

0/Post a Comment/Comments