Geleceğin hatıraları 42. Bölüm

 


Bir anlık bir sessizliğin ardından Galdor'un baltasindan cikan metalin metalle çarpışma sesi yankılanıyor. Icimizde o kadar büyük bir öfke varki onun azalabileceğini düşünemiyorum bile. Naserious ile göz göze geliyorum bir an bu bakışı tanıyorum ve bana beklememi söylüyor. Onun büyük bir şeyin pesinde olduğunu o an anlıyorum ve ne yapacağını merakla bekliyorum.


Galdor'un karşısında 4 kişi var. Şimdi 3 oldu hayvan herif siyahlı askeri ikiye böldü resmen. Bir sonraki siyahlı askerin once kollarını kesti sonra bacaklarını sanırım kan kaybına ne kadar dayanabileceğini öğrenmeye çalışıyor. Gözlerimin ucunda Kylana'yı görüyorum ve yere dogru düşmekte olan siyahlıları.


Onlari izlemek isterdim ama önce ilgilenmem gereken düşmanlarım var benim. Hafifçe eğilip kilicin basimin üstünden geçmesine izin veriyorum. Bi esnada kılıcımı yatayda hareket ettirip karın bölgesini kesiyorum. Bağırsakları disariya dogru çıkarken onu geriye dogru itiyorum ve hemen arkasina kılıcımı saplıyorum.


Normalde korkmaları gerekirken yüzlerinde hiç korku ifadesi yok onların. Kılıcım bir başkasının bedenini delip geçtiği sırada ben bir sonraki hamlemi planlıyorum. Evet, savaşların da bir matematiği var ve kazanmak icin bütün hesaplamaları yapmak gerekir. Tabi bu Galdor için geçerli değil. Onun hesap yapmaya zamanı hiç bir zaman olmadı.


Hızlı bir şekilde etrafa göz gezdiriyorum ve herkesin iyi durumda olduğunu görüyorum. Galdor savaşmaktan sıkılmış olmalı ki ona yaklasan herkesi aşağıya atıyor. Herhalde düşerken çıkardıkları çığlık sesini duymak istedi diye düşünüyorum.


Tam bu esnada siyahlılardan birisi kole olarak tuttuğu insanlardan birisinin boynuna kılıcını dayıyor. Tam kılıcını hareket ettireceği sırada Kylana onun arkasında beliriyor ve ondan daha hızlı bir şekilde boğazını kesiyor. Kollarını çok hızlı bir sekilde hareket ettiriyor ve iki siyahlı daha yere düşüyor.


Naserious ise asasını havaya kaldırıyor ve asasından çıkan yıldırımlar bize dogru kosmakta olan siyahlıların üzerine düşüyor. Hepsi alevler içinde kalıyor bir an içinde ve etrafa yanık et kokusu yayılıyor. Bir an icin bu şekilde yıllarca savaşmamız gerekebileceği aklımıza geliyor. Hala bize doğru gelen siyahlılar var ve hala sayıları çok az.


Biz tam yeni hedeflere doğru yöneleceğimiz sırada bir ses duyuyoruz. Ses oldukça yüksek sesli ve cansız. Hepimiz o sesi tanıyor, lanet olsun o seso cok iyi tanıyoruz. Komedyen iskelet bu, bizi çok özlemiş olmalı ki peşimizden hiç ayrılmıyor. Yürürken çıkardığı sesler tok etrafta yankılanıyor. Bizim kata çıktığı zaman yüzündeki şapşal gülümseme dikkatimizi çekiyor. Onu bu sefer affetmeyeceğiz kesinlikle. Umarım yine komik olmayan şakalar yapmaz.


"Merhaba gençler!" diyor. "Beni özlediniz mi?"


- Arkadaş senden neden kurtulamıyoruz biz? Bizi takip etmek zorunda mısın?

- Valla Galdor ekmek parası diyelim. Gorev nereye sürüklerse oraya gidiyorum.

- Acaba bu görevleri sana kim veriyor? Onunla yüzleşsek daha iyi olacak sanırım. Seni tekrardan görmek güzel elbette ama.. 

- Bilmiyorum Lucian keşke bilsem ama benim elimden bir şey gelmiyor pek. Malum ekmek parası.

- Sen binlerce yıl once ölmüşsün parayı ne yapacaksın artık. Kefenin cebi yok diyorlar ama sende işlemiyor sanırım.

- Lucian bizimde var kendimize göre planlarımız bu kardeşinizin tatile ihtiyacı yok mu sanıyorsunuz?

- İnsan şey yani iskelet kardeşim dediklerine saldırır mı hiç?

- Ah be Kylana hiç en yakınların tarafından bıçaklanmış gibi konuştun.

- Komedyen iskeletimiz onca kez dayak yedikten sonra felsefeci oldu anlaşılan. Artık komik de değil fark ettiniz mi? 

- Siz benimle dalga geçin bakalım cok kalbimi kırdınız. 

- Sen binlerce yıl önce öldün, öldün. Kalbini kurtlar yedi hala kalbini kırdığımızı söylüyorsun. 

- Zaten bir tek sizin ponçik kalbiniz var. Bu salak siyahlılardan kurtulayım sizinle de ilgileneceğim. 


Komedyen iskelet tuttuğu bütün siyahlı adamları aşağıya atmaya başladı bu esnada ve bize dogru ilerlemeye. 


0/Post a Comment/Comments