Geleceğin hatıraları 36. Bölüm



- Burada bir gariplik var. Çocuktan oluşan bir köy mü olur?
- Evet, Galdor burada kesinlikle bir terslik var. O çocukların kesinlikle yardımımıza ihtiyacı var.
- Hayır, bu kadar çocuk tek başına ne yer ne içer. Aileleri bir yere gitmiş olsa çocuklara bakmaları için birkaç nöbetçi bırakmaları gerekirdi.
- Aralarında bebekler bile var, onlar ne yer ne içer? Buradaki hiçbir şey mantıklı değil. Ailelerine bir şey olmuş olması lazım.
- Aynen Kylana, yaklaştıkça daha net görüyorum ki çocukların bazılarında silah var, okçular yüksek yerlerde bekliyorum. Köyüm girişinde 4 tane çocuk var ellerinde hançerler nöbet tutuyor. Aileleri uzun zamandır yok sanırım, çocuklar burada kendilerine bir düzen kurmuş.
- Keskin gözlerinden de hiçbir şey kaçmıyor Galdor. Silahlarının kınlarına koyun şimdilik bizden tehlike gelmeyeceğini anlasınlar.

Herkes dediğimi yapıyor ve silahlarını saklıyor. Hızlı adımlarla tepeden aşağıya doğru iniyoruz. Bizim geldiğimizi fark ediyorlar ve koyun girişinde bir hazırlanma oluyor. Okçular oklarını yaylarına takıyor, nöbetçiler ise kapının girişinde bekliyor ellerinde hançerleri Nöbetçi çocukların sayısı giderek artıyor. Okçu sayısı 6ya çıkıyor, kapının önünde de 8 kişi bekliyor bizi.

Aklımızda onlarla alakalı çok fazla soru dolaşıyor. Bu kadar çocuk neden tek başına kalır? Bu kadar çocuk aralarında bebekler varken nasıl yaşayabilir?  Ailelerine ne oldu onların? Kendilerini nasıl savunuyorlar? Bir kaç ok ve hançerle bunu yapamayacaklar kesin. Silahları tutuş biçiminden hiç savaş tecrübesi olmadıkları anlaşılabiliyor. Hepimizin zihninin benzer sorularla dolu olduğunu biliyorum. Yol boyunca hiç konuşmuyoruz, kelimelerin tükendiği bir noktadayız. Köye yaklaştığımız zaman orada herhangi bir savaş izinin olmadığını anlıyoruz. Çok başla şeyler dönüyor orada çok yakında ne olduğunu anlayacağız ve onlara ne olduğunu.

Kapıya bira daha yaklaştığımız zaman onlara zarar vermek istemediğimizi göstermek için kollarımı iki yana açıyorum ve avuç içlerini gösteriyorum. Kesinlikle o çocuklara zarar vermek istemiyoruz ama bunu anlatmak oldukça zor olacak. Karşımızda yaşları 10 ile 12 arasında değişen çocuklar var silahlarını bize doğrultmuş durumdalar. Duruyorum ve diğerleri de benimle birlikte duruyor. Biz durduktan sesini kalinlastirmaya başlayan bir çocuğun sesini duyuyoruz "Buraya neden geldiniz?"

Çocuğun sesi daha kalınlaşmamış bile. Bizi korkutmaya çalışıyor ama em ufak bir korkumuz yok. Galdor'un kendisini gülmemek için zor tuttuğunu fark ediyorum ve ona kızgın bir bakış atıyorum. "Yardıma ihtiyacınız olduğunu düşündük"

- Hayır bizim yardımınıza ihtiyacımız yok. Şimdi geri dönebilirsiniz yoksa şiddet kullanmak zorunda kalacağız.
 
Yine bir gülme krizi geliyor ama kendimi zor tutuyorum. Diğerleri de benimle aynı şekilde bunu çok iyi biliyorum. Birkaç tane çocuğun bizi durdurma ihtimalleri bile yok ama sakin kalmak zorundayım.

- Tamam sakin olalım buraya sorun çıkarmak için gelmedik. Aileleriniz nerede onlarla konuşmak istiyoruz

Cümlem bittiği zaman bazı çocukların gözlerinin dolduğunu fark edebiliyorum. Bizi hedef alan bazı oklar hafifçe aşağıya doğru iniyor. Burada bazı büyük acılar yaşanmış olmalı diye düşünüyorum ve bu düşünce içimin acmasına yetiyor.

- Ailemiz yok, daha fazla sorun çıkarmadan gidin şimdi. Gerçekten silahlarımızı kullanmaktan çekinmeyiz bunu çok iyi bilin.
- Bundan eminiz zaten ama sizde bizim size zarar vermek istemediğimizi bilin. Bu köyün yetkilisi ile konuşmak istiyoruz.

Ben cümlemi bitirdiğim zaman bir sessizlik oluyor. Kendi aralarında fısıldaştıklarını görebiliyorum. Demek ki böyle bir duruma hiç hazırlıklı değiller. Fısıldaşmaları bittiği zaman benimle konuşan çocuk tekrar sözü aldı.

- Buradan geçmek için şifreyi bilmeniz gerekiyor yoksa size müsaade edemeyiz.
- Şifreyi bilmiyoruz. Mutlaka bu koyun bir yöneticisi vardır ona geldiğimizi söyleyin ve size yardım etmek istediğimizi.

Tekrar bir sessizlik oluyor ve kendi aralarında tekrardan fısıldaşıyorlar. Ben oraya gittiğim zaman şunu anladım en büyük acının bizde olduğunu sanıyoruz ama etrafımızda daha büyük acılara sahip olanlar var ve onları görmemiz, acılarını dindirmemiz gerekiyor. İnsan olmak bunu gerektirirdi yoksa ne bir anlamı kalırdı ne de insanız diyebilirdik.

Bir süre sonra içeriye doğru koşan çocuk aynı şekilde geri döndü ve konuştuğumuz çocuğun kulağına bir şeyler fısıldadı. Ardından o çocuk bize doğru döndü.

- Köyümüzün yöneticisi yani şefi aman ne bileyim sizinle konuşmak istiyor. Tek bir şartı var silahlarınızı bize bırakacaksınız.

Galdor gülme krizi ile karışık bir cevap verdi ki cevabı hepimizi gülmekten yerlere yapmamıza biraz daha yaklaştırdı.

- Tamam verelim de onları taşıyabilecek misiniz?
- Evet düşündüğümüz zaman bira sorun olabilir en iyisi siz onun yanına gidene kadar yanınızda taşıyın sonra içeriye girerken kapıda bırakırsınız.

O çocukların Galdor'un baltasını yerden kaldırmaya çalışması gözlerimin önüne geldi ve bu düşünce beni gülme krizine tekrardan yaklaştırdı. 

- Tamam şartlarınızı kabul ediyoruz. Bizi şefinize, liderinize veya köyün muhtarına götürün.

Etraftaki bütün çocuklar gülmeye başladı bu diyalog karşısında. Eğer kim bir çocuğun gülümsemesine engel oluyorsa onun durdurulması gerekirdi. Hele bu çocuklara bu kadar büyük sorumluluğu kim yüklediyse onun cezalandırılması gerekiyordu ve hepimiz o cezayı vermek için can atıyorduk.


0/Post a Comment/Comments