Geleceğin hatıraları 24. Bölüm yeni roman

 


Zemine ulaştığımız zaman aslında mutlu hissediyorum kendimi. Kandırılmanın kızgınlığı da var ama hayatın kızgınlık için çok kısa olduğunu biliyorum. Öfke, kızgınlık aslında çok gereksiz duygular ve insanı her zaman yanlış yöne getirirler. Hayatım boyunca, tüm romanlarda kandırıldığımızı düşünüyorum ki biliyorum herkes benimle aynı şeyi düşünüyor. Ancak bu konuda tek kelime etmiyoruz. Konuşmak çok anlamsız geliyor.


Kylana gözlerimin içine bakıyor, gözleri çok güzel. Bana baktığı zaman yaşanmış, yaşanmamış ne varsa unutuyorum. Yüzünde hafif bir gülümseme var. Konuşmuyoruz, konuşsak ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Daha doğrusu söylemek istediğim kelimeler sözlüğümde yok gibi. Ben neden duygularımın ne olduğunu bilmiyorum? Belki de yeni bir sözlük yapmalıyım. İlk kelimemin olacağını çok iyi biliyorum "İkrasa." Belki ileride anlatırım sana ama şimdi olmaz daha yapacak çok işimiz var.


İlk olarak Galdor konuşmaya yelteniyor ama sonra susuyor. Demek ki o bir hayli kızgın. Naserious onun yerine konuşmaya başlıyor, her şeyi anlamış bir şekilde.


- Sonunda anladım. Bizi sonsuz bir döngünün içine sokak bir büyü vardı. Merdivenlerden inmeye devam ettiğimiz süre boyunca büyü devam edecekti.

- Ne manyak işler bunlar Naserious. Bizi normal bir şey bulmayacak galiba.

- Biz normal değiliz Galdor. Kim bilir daha nelerle karşılaşacağız.

- Bırak be Lucian. Tanıdığım en normal insanlar biziz.

- Tabi Galdor, kalanları öldürdüğün için biz normal olduk.

- Bak Kylana, göstermesem de sinirliyim. Sinirimi senden çıkartırım sonra Lucian çok üzülür.

- Beni bu kadar düşündüğünü bilmezdim Galdor.

- Kıyamam ben size. Sizin yerinize şuradaki kocaman iskeleti döverim. Bu arada karşımızdaki iskeleti sizde gördünüz mü? Yoksa ben hayal mi görüyorum.

- Hayır Galdor. Komedyen iskelet ile karşılaştık yine. Dikkatli olun esprileri gerçekten çok kötü.


Bu iskeleti çok iyi biliyorum. Onun gücü bize yetmiyor ama şakaları çok ağır travmalara sebep olabilir. Acaba neden tekrar karşımıza çıktı. Bir süre için bakışıyoruz onunla, derin bir sessizlik hakim her yere. İskeletin boş göz yuvalarına bakıyorum. İskelet gözlerimin içine bakıyor ve gülümsüyor.


- Hoş geldiniz tekrardan. Sizi hala iyi görüyorum. Sevindim buna. 

- Teşekkür ederim komedyen iskelet. Beni de görmek çok güzel gerçekten. Özlemiştik.

- Ne yalan söyleyeyim bende sizi özledim gerçekten. Hayırdır neden geldiniz buraya?

- Gelme sebebimiz belli biliyor olmalısın. Buralarda bir yerde bir tane kolye varmış. Onu alacağız.

- Manyak mısınız siz kolyeyi almak için beni geçmeniz gerekecek sonra benden daha zor engeller var yolunuzda. Diyelim ki hepsini geçtiniz sonra bir tane kalkan bir tane de bileklik bulmanız gerekecek ve daha zor düşmanlar çıkacak.

- Yani diyorsun ki bize yolu açmayacaksın. Bizi durduramayacağını bilmen gerekir senin.

- İşte o belli olmaz. Görüşmeyeli çok çalıştım ben. Sizinle kavga etmek istemiyorum. Şurada güzel güzel sohbet etmek varken.

- Kusura bakma ama bizim devam etmemiz lazım. Hem mekanı beğenmedik. Umarım yanlış anlamazsın.

- Yok be Lucian ne yanlış anlaması. Kaç zamandır tanıyoruz birbirimizi olur mu öyle şey.

- O zaman tekrar soruyorum sana bize izin verde geçelim. Seni tekrar dövmek istemiyoruz.

- Üzgünüm ama bunu yapamam. Galiba tek yol kalıyor geriye.


Komedyen iskelet silahını çekiyor ve biz de aynısını yapıyoruz. Bir süre boyunca birbirimizi ölçüp biçiyoruz. Sadece birkaç an kadar sürüyor bu ve komedyen iskelet one doğru bir kaç adım atıyor. Galdor ve ben ona doğru ilerliyoruz. İskelet kılıcını geniş bir şekilde savuruyor biz ise eğilip onun saldırısından kaçıyoruz.


Ben komedyen iskeletin kılıcının altından takla atarak kaçtığım sırada Galdor'un baltası kemik ile buluşuyor ve gözümün ucuyla ona bakıyorum. İskeletin bacağında en ufak bir çizik bile yok. Kylana'yı iskeletin omuzlarında görüyorum ve hançerini durmaksızın saplıyor. Ben ise takla attıktan sonra hızlıca ayağa kalkarak kılıcımı iskeletin bacaklarının arka tarafına doğru savuruyorum. Normalde onun diz kapağının arkasına yaptığım bu saldırı herkesin yere düşmesini sağladı. Ancak saldırım onda sadece ince bir çizik bırakıyor.


İskelet ikinci saldırıyı yapmaya hazırlandığı sırada Naserious'un asasından çıkan bir yıldırım onun göğüsune çarpıyor ve iskelet bir an için saldırısını unutuyor. Galdor'un baltası yine aynı bacağa çarpıyor ama daha hızlı ve daha güçlü bir şekilde. Bense iskeletin diz kapaklarının arkasına saldırmaya devam ediyorum. Kylana iskeletin boynunda dolaşmaya devam ediyor. Bu iskelet kesin kendine bir şey yapmış olmalı. En güçlü saldırıları yapıyoruz ama sadece birkaç tane çizik oluşuyor kemiklerinde.


- Kendini güzel gelistirmişsin iskelet bey. 

- Ne yapayım zaman çok kötü. Herkes hazine bulmak için buraya geliyor. 

- Burada hazine de mi varmış? 

- Hazine falan yok canım sıkılmasın diye ben uydurdum o dedikoduyu. Hazine lafını görünce gözlerin parladı Lucian. 

- Benim hazine ile hiç alakam yok biliyorsun. Bu arada biraz insaflı saldırsana. Az kalsın kafayı uçuracaktın. 

- Valla bir an heyecana kapıldım özür dilerim. Sizi bu kadar kısa bir sürede öldürmek istemem ben. 

- Biz de aynı şekilde sana zarar vermek istemiyoruz ama sen bize izin vermiyorsun. 


Kylana iskeletin saldırılarını yavaşlatmak için onun kılıç tutan eline saldırıyor. Galdor'la biz aynı bacağa saldırıyoruz. İskelet boşta kalan eli ile bizi yakalamaya çalışıyor. Amacı savaşta avantaj elde etmek. Aslında çok dengeli bir savaş oluyor ve bu şekilde birkaç milyon yıl boyunca devam edebiliriz. 


0/Post a Comment/Comments