Geleceğin hatıraları 20. Bölüm yeni roman

 


...


Yol devam ediyor. Artık şehirden çok uzaktayız. Ben nedense konuşmak istemiyorum konuşursam sanki her şeyi mahvedecekmişim gibi geliyor bana. Oysa Kylana ile çok konuşmak istiyorum ama hep kendimi susturmak zorunda kalıyorum ne kadar kötü bir duygu bu böyle anlatmaya kalksam söyleyecek romanlar var içimde ama susmak zorundayım. Kelimelerin söylenmesi için bir zaman varmış ve o zamandan önce söylenen sözler anlamsız olurmuş. Bir diğer taraftan da ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. Bu durumu daha da kötü bir hale getiriyor.


Sanki içimde bir saatli bomba var benim ve o bomba patlamadan önce konuşmam gerekiyor. İşin kötü tarafı ise ne kadar zamanım kaldığını bilmiyorum. Galiba kalbimden önce beynim patlayacak. Çok fazla düşünüyorum yine. Kylana ise hemen arkamda oturuyor, kollarını belime dolanmış durumda. Onu hissetmek gerçekten çok güzel sanki içimde şiirden bir nehir akıyor. Off gözlerini görmeyi gerçekten çok istiyorum. Ne oluyor bana böyle? Kendime gelmeliyim belki de ilk kez kendimi buluyorumdur ve hissettiklerim doğum sancılarımdır. 


Bir diğer taraftan yaşamadığım ne kaldı diye düşünüyorum. Evet, çok fazla şeyi yaşamadım ben. Doyasıya mutlu olmadım hiç, bir aşkın peşinde düştüm ama ona ulaşamadım hiç. Aramızda kalsın ama hep eksik yaşadım ben. Tamamlamayı bilmiyorum ben. Hiç şansım olmadı aslında bütün şanslarım elimden alındı benim. Böyle anlatınca çok dramatik oluyor farkındayım. Yolumu önemsemem gerek benim zaten bu yoldan başka bir şeyim yok. Kendime gelmeliyim yol uzun, yol zor ve ben kendimi kaybetmenin sınırında yaşıyorum. Yolumu önemsemeliyim ben. Sadece yol önemli ve bu yolda yanımda olanlar. 


Kylana hala bana sıkıca sarılıyor. Hala gözlerini göremiyorum sanki onun gözlerini gördüğüm zaman her şey düzelecekmiş gibi hissediyorum. Çok güzel kokuyor, beni büyülüyor sanki. Gelsin istiyorum. Gelsin ve kalbime inşa ettiğim köşke yerleşsin diyorum hatta. Ancak bu nasıl olur bilmiyorum sanki duygularımın tamamını geri kazanamadım ben. Bunu yapabilir miyim bundan da emin değilim. Sanki kalbime giden yol demir kapılarla kapatılmış ve kapılar sadece içeriden açılıyor ama benim kapıları açacak cesaretim yok, anahtarları kaybetmişim gibi. 


Galdor'un sıkıldığını hissediyorum. Naserious düşünceler denizinde sanki ve Kylana bir mutluluk masalının içinde gibi. Ben nerede olduğumu bile bilmiyorum. Hepimiz yanyanayız ama içimizden farklı nehirler akıyor. Aramızda mesafeler var bizim ve o mesafeleri aşmamız gerekiyor. 


Pusula hala aynı yönü gösteriyor. Etrafımızda kısa boylu ağaçlar var ve yerlerde çiçekler açmaya başlamış. Kır çiçeklerini görebiliyorum ve papatyaları. Aslında burada yaşanır diyorum içimden Kylana biraz daha sıkıca sarılıyor bana. Beni kendime getirmeye çalışıyor büyük ihtimalle belki de beni kendi yanına getirmeye çalışıyor olabilir. 


Galdor sessizliğe fazla dayanamıyor ve konuşmaya başlıyor. "Evet, Lucian şimdi nereye gidiyoruz."


- Pusula hala bu yönü gösteriyor. Sizi bulduğuma göre şimdi kolyeyi bulmamız gerekiyor bence. 

- Tamam onu da bulalım. Kendimi şu anda kayıp eşya bürosu gibi hissediyorum ben. 

- Aşk olsun Galdor bize eşya mi demek istedin sen? 

- Elbette öyle bir şey demedim ben. Siz arkadaşımsınız hiç eşya der miyim ben? 

- Tabi, tabi Galdor çevir kazı yanmasın. 

- Yok yok Lucian hiç onu kurtarmaya çalışma. Bizi bir eşya olarak gördüğünü itiraf etti. Utanmasa bize porselen yemek takımı diyecekti. 

- Neden böyle yapıyorsun Kylana. Senden porselen takımı değil çeyiz seti bile olmaz. 

- Hep beraber Galdor'un kendini nasıl bitirdiğini izliyoruz şu an. Lütfen Galdor kendini daha fazla bitirme. 

- benim kelimelerle aram hiç iyi olmadı ve bunu çok iyi biliyorlar. Canları da sıkılmış olmalı ki benimle uğraşıyorlar. 

- Yeter Galdor'la daha fazla uğraşmayalım. Hayır bıraksak utançtan yerin dibine girecek. 

- Teşekkür ederim Lucian sana borçlandım ben. 


Hepimiz kahkahalar içinde gülüyoruz. Gerçekten neşeliyiz ve neşemizi hiçbir şey bozamaz gibi geliyor bana. Bu esnada bir adımda etraf yine değişmeye başlıyor ve kendimizi kurumuş ağaçların arasında buluyoruz. Yanımızda küçük bir nehir akıyor ve pusula hala aynı yönü gösteriyor. İlerlemeye devam ediyoruz. 


Biraz daha ilerledikten sonra etrafımızdaki ağaç sayısı azalıyor ve etrafta mağaralar görmeye başlıyoruz. Pusula hala aynı yönü gösteriyor ve bizi bir mağaranın girişine kadar götürüyor. Mağaranın girişinde örümcek ağları var ve atalarımızdan inip birbirimize bakıyoruz. 


- Yok arkadaş biz hep pisliklerin içinden geçmek zorunda mıyız? Bir kerede söyle güzel bir tatil köyüne düşmez mi yolumuz. 

- Söz veriyorum sana şu işleri bir halledelim seni bir tatil köyüne bırakacağız. 1000 yıl da almayacağız seni oradan. 

- Bu planı sevmedim ben Lucian. Hep beraber birkaç gün tatil yapalım olmaz mı? Otantik ağaçların altında kahvaltımızı yaparız sonra mis gibi temiz hava. 

- Ben yanındayım Galdor senin. Birkaç gün tatil yapalım sonra yine dünyayı kurtarırız. 

- Bende Galdor'un yanındayım. Tüm ödemeleri de Lucian yapar o kadar başımızı belaya soktu bence yapmalı bunu. 

- Elbette Naserious sonuna kadar yanınızdayım. 

- Hem tatil köyüme gidince seni ve Kylana'yı da evlendiririz. Bence harika bir plan bu. 

- Galdor sen ne diyorsun? Benim niye bu plandan haberim yok?

- Lucian biz aptal değiliz birbirinize nasıl baktığınızı gördük. Kylana'nın sana nasıl sarıldığını da gördük. Sizin haberiniz olmayabilir ama biz her şeyi görüyoruz. 

- Galdor böyle zamanlarda konuşulmaz bu konu çok ayıp. Belki bizim bile haberimiz yok belki size söylemek için doğru zamanı bekliyoruz hem belki de geçmişimizde bazı belalar vardır bilemezsin. 

- Onları da döverim beni deli etmeyin. Bir daha da bu konuyu açmayacağım hatta düğününüze bile gelmeyeceğim. Sadece arkadaşlarımın mutlu olmasını istiyorum küstüm ben hepinize. 

- şöyle yapacağız bu konu hiç konuşulmadı. Zamanı geriye aldık sende küsme Galdor. 

- Naserious ben insanları anlamıyorum. Ben bile görüyorum ama bu salaklar kör resmen. Ne halleri varsa görsünler bana ne ya. 


Galdor'un sözleri yıldırım gibi düşüyor zihnime. Ben bile ne olduğunu anlamandıramamışken Galdor nasıl fark edebilir. Galiba ben gerçekten körüm ve hiçbir şeyin farkında değilim. Ne oluyor bana? Hissettiğim bu duygunun adı ne? Benim duygularımı kim çaldı? Kimin çaldığını biliyorum aslında ve duygularımı geri kazanacağım. Sonra ne olur bilmiyorum ama duygularımı geri kazanacağım ben. 





0/Post a Comment/Comments