Geleceğin hatıraları 19. Bölüm yeni roman

 


Tekrardan hep beraber olmamız gerçekten çok güzel. Onlar olmadan hep eksiğim ben. Geçmiş yaşamlarım aklıma geliyor ve evet bazılarında onları tanımıyordum ben. Ne kadar da eksik bir hayatım vardı benim. Hatta bir hayatımda hiç kimsem yoktu, tek başıma ne kadar da çaresizdim ben. Neden onları bulamadığım için kızıyorum kendime. Bu yüzden roman bile olamadı eksik hayatlarım.


Hepimiz çok neşeliyiz aslında yürürken sakalaşıyoruz. Şansımıza atlarımız bıraktığımız yerde bizi bekliyor. Kylana ile aynı ata biniyoruz. Kollarını belime doluyor korkak bir çocuk gibi sarılıyor bana. Onun korkmadığını çok iyi biliyorum aslında o da benim bunu bildiğimi biliyor. Sadece bana yakın olmak istediğini de biliyorum ve bende onu yanımda istiyorum. Bu duygunun bir adı var mı bilmiyorum aslında ama tek bildiğim anlam veremiyorum hissettiklerime.


Onun yanımda olması kalp atışlarımı hızlandırıyor. Ondan başka bir şey düşünemiyorum şu anda. Atı durdurup gözlerine bakmak istiyorum sanki aradığım tüm soruların cevaplarını onun gözlerine bakınca bulacakmışım gibime geliyor. Hele onun gülümsemesi, o gülümsediği zaman anlam kazanıyor hayatım. Sahi ben aşık mı oluyorum ona? Geçmişte duygularıma engel konulduğu için hiçbir şey hissetmemiş olabilirim. Sadece bu bile kötüden daha fazla nefret etmeme sebep oluyor.


Kulağıma doğru eğiliyor ve "bende senin gibi hissediyorum" diyor. Ne hissettiğimi nereden biliyor olabilir? Kesinlikle duygularımı okuyor benim. Beynimin içinde dolaşıyor, sonra onun gezdiği her sinir hücrem çiçeklerle doluyor. Yakında içimde kocaman bir bahçe olacak diye korkuyorum. Belki de korkmamak gerek belki de olması gereken buydu. Düşünsene onun beynimden sonra kalbime doğru indiğini. Ben düşünemiyorum neler olabileceğini. Korkuyorum galiba ama korkmamam gerekiyor sonuçta komedyen iskeleten bile korkmamış birisiyim ben.


"Bazen hissettiğin duygunun adının olmaması daha güzeldir" diyorum. "Bazende duygular isimlerden daha büyüktür. Tadını çıkarmak gerekir" diye cevap veriyor bana. Tam da benim düşündüklerimi söylüyor. Nasıl böyle bir şey olabilir? Onu kaç romandır tanıyorum ama ve bütün bunlar yeni oluşuyor. Sanki içimde devasa bir şelale var ve akan su onun adını söylüyor. Her çiçek, her ağaç, her kuş da aynı şekilde onun adını söylüyor. Ne oluyor bana böyle? Kulağıma doğru eğilip "korkma" diyor bana. "Ben hep senin yanında olacağım diye ekliyor." bu sözlerin öylesine söylemediğini biliyorum ve ona sonuna kadar inanıyorum.


İçimdeki seslerden birisi pusulanın onu bulduğum zaman durmasını istiyor. Demek ki yapacak daha çok şey var. Demek ki ben ona hazır değilim. Her halde şu an kalbime girmiş olsaydı ne yapacağımı bilemez ve kalp krizi geçirirdim. Büyük ihtimalle boom diye patladı kalbim ki bu hiç hoş olmazdı. Ona sormak istediğim çok soru var ama bu anın bozulmasını istemiyorum.


Bir diğer taraftan bu yolun sonunda Hayal'i bulacaktım. Eğer Hayal gerçekse ve beni bekliyorsa bu olmaz. Şüphe hissediyorsan orada aşk yoktur demişti birisi. İşin garibi ise  Kylana ile alakalı hiçbir şüphe yok içimde. Belki de Hayal dediğim kişi aslında Kylana'ydı ve bu düşünce bile mutlu ediyor beni. Onun hemen yanımda olduğunu bilmek bütün kötü düşüncelerden uzaklaştırıyor beni. Onun gözlerini görmeyi ne kadar çok istiyorum ben. Sanki onun gözlerine bakmak güneşe bakmak gibi. Off şair oluyorum ben galiba. Şu kurduğum cümlelere bir bak. Bana ne oluyor böyle?


Şansıma Galdor konuşmaya başlıyor ve içine düştüğüm düşünce okyanusundan kurtuluyorum. "Arkadaş neden konuşmuyorsunuz? Hiç konuşmadan yol mu çekilir." diyor.


- Galdor bey sıkıldı anlaşılan. Sürekli konuşmayız Galdor. Arada kendimizi dinlememiz gerekiyor.

- Bende onu diyorum işte yeter çok dinledik kendimizi. Hayatımız boyunca hep dinledik şimdi birbirimizi bulmuşken bizi dinleyelim.

- Naserious Galdor çok haklı. Biraz sohbet etmek hepimize iyi gelir hem ne kadar yolumuz olduğunu da bilmiyoruz.

- Teşekkür ederim Kylana. Beni en iyi sen anlıyorsun. Diğerlerini toplasan tırnağın etmez senin.

- Öyle deme Galdor. Yazık etme onlara sadece biraz düşünceliler.

- Valla Galdor sende hemen gömdün bizi.

- Kusura bakma Lucian. Siz o kadar sessiz kalırsanız bende sizi gömerim. Sonra Galdor biz içimizde kaybolduk gel kurtar bizi, yok efendim Galdor gel kabuslarımızı döv, neymis efendim Galdor gel kurtar bizi. Yok arkadaş böyle.

- Sakin ol Galdor. Merak etme sana en fazla Galdor gel bizi döv deriz.

- Yok dövmem sizi, biraz dovebilirim ama bu konu dışı. İlla ağzınızı burnunuzu kıracağım Lucian. Aslında düşününce hiç de fena bir fikir değilmiş dur bir deneyelim bu.


Hep beraber kahkahalar içinde kalıyoruz. Galdor normal şartlarda bize zarar vermez ama verebilir bilemedim şimdi. Eğer bizi kendimize getirecekse kesinlikle yapar. O kadar güzel gülüyoruz ki biz bir aradayken hep mutluyduk aslında ama nedense hep başka bir şeyler istedik. Başımıza ne geldiyse bu sebeple oldu zaten. Hep fazlasını istedik ama fazlasını ararken elimizdekileri de kaybettik. İnsan olmak bunu gerektirir zaten. İnsan kazandığını zanneder ama aslında kaybeder. 

0/Post a Comment/Comments