Buluttaki şehir 94. Bölüm yeni roman

 Lucian yere daha sağlam başlıyordu. Arkadaşlarının cansız bedenlerini geride bıraktığı zaman bütün hayatını da geride bıraktığını çok iyi biliyordu. İçindeki seslerin şiddeti artmıştı ve onu susturmakta zorlamaya başlamıştı.


- Ne kadar da salaksın sen. Kendini kandırdın hep, sahte hayallerin peşinde koştun. Tek gerçek ölümdü ama sen aptalca hayallere inandın ve onlara gerçek değil. Artık bütün kontrol bende sen zavallı bir hiçsin. Ölümlerine üzüldüğün arkadaşların ilk fırsatta seni yarı yolda bırakacaklardı. Hep böyle olmadı mı? Hep hep sırtından vurmadılar mı?

- neden herkesi öldürdün sen? Neden bütün bunları yaptın mutlu bile olabilirdim ben.

- Mutlu olacağını sandığın için salaksın işte. Sen hep kaybettin ve hep kaybedeceksin. Artık kontrol bende ve ben kazanacağım. Unutma beni sen yarattın her acınla daha da güçlendim ben.

- Neden ama neden Melvenia'yı öldürdün? Neden arkadaşlarımı öldürdün? Sen dokunduğun her şeyi yıktın, parçaladın.

- Sen hep yanlış soruyu sordun. O kızın seni sevdiğine inandın mı sahi? Kullandı seni ben onu öldürmeseydim o seni öldürecekti. Arkadaşların ise işleri bittiği zaman seni siyah bir çöp poşetine atıp gidecekti. Sen yaşadıklarını gerçek sanıyorsun ama hepsi koca bir yalan. Şimdi sessiz ol son bir hesaplaşma kaldı geriye.


Lucian kalenin dış kapısını yumruklarıyla kırdıktan sonra içeriye girdi. İçeride baskın olan renk siyahtı. Kalenin tüm taşları siyah rengindeydi. Yerdeki halılar ve mobilyalar ise kan kırmızısı rengindeydi. İçeride baskın bir sülfür kokusu vardı. Her şey onun istediği gibiydi. Sanki o kaleyi kendisi için tasarlanmıştı.


Pencerelerden dışarıya baktığı zaman geceyi kaplayan siyah bulutları gördü. Onlara bakıp derin bir nefes çekti. Koridor boyunca ilerlediği zaman orada prangalar ile bağlanmış bir kız gördü. Siyah saçları ve beyaz bir teni vardı. O kızı tanıyordu içindeki diğer o hep onu aramıştı.


- Sonunda geldin.


Kız eski bir şarkının melodisi altında konuştu. Sesinde yıllanmış bir hüzün vardı. Ses tonunda biriktirdiği gözyaşları vardı.


- Geldim evet.

- Çok uzun zamandır bekliyorum seni. Şimdi bizim hikayemiz başlayacak.

- Ben hikaye istemiyorum artık. Sen gerçek değilsin hiçbir zaman gerçek olmadın. Sadece beni buraya getirmek için bir araçtın sen.

- Ben seni çok uzun zamandır bekliyorum. Böyle söyleme lütfen. 

- Hep aynı şeyler değil mi? İçimdeki o salağı uyandırmaya çalışıyorsun çünkü o zayıf ve güçsüz. Bir asalak o şimdi içimde her yere saldırıyor. Seni de öldüreceğim diye çok korkuyor zavallı merak etmeyeyim ama seni öldürmeyeceğim. Bu romanda senin rolün bitti. Şimdi kaybol gözümün önünden. 


Bir anda kız ortadan kaybolduğu sırada Lucian üst kata çıkan merdivenlerde yürümeye başlamıştı bile. Her adımında koyu renkli ahşap merdivenler sallanıyordu. 


- Beni aptal bir hayal ile kandırabileceklerini düşünüyorlar çok yazık. Gör işte yıllardır peşinden koştuğun kişi yok olup gitti ve onu ben öldürmedim. O gerçek olsaydı yapabilirdim. Biliyor musun aşk sadece zavallılara göre. Aşk bir uyuşturucudur ve senin gibi salaklar onunla kandırılır. 

- Yanılıyorsun aşk yoksa hayat yoktur o kız bir kandırmaca olabilir ama o gerçek ve onu bulacağım bir gün.

- bunca yıl yaşadın ve hep o uyuşturucu ile beslendin. Bırak şimdi o eski yalan masalları. Ne oldu ağlıyor musun yoksa. Kıyamam sana ne kadar da salaksın. Hayatı değiştirebilecegini sanıyorsun ama önce kendini değiştirmen gerekirdi ama sen ne yaptın her şeyi batırdın.

- Sen kaybedeceksin içimdeki kötülük nasıl olacak bilmiyorum ama mutlaka kaybedeceksin. Seni büyüttüğüm için ben suçluyum ve suçumu kabulleniyorum. Mutlaka kaybedeceksin sen ve bu romanın mutlu bir sonu olacak.

- Mutlu bir son diyorsun. Mutluluk koca bir yalan unutma bunu şimdi sus. İki dakika kafamı dinlemek istiyorum. Son bir savaş kaldı ve bu savaşı ancak ben geçebilirim.


Lucian üst kata çıktığı zaman büyükçe bir oda ile karşılaştı. Siyah duvarlar her yerdeydi odanın orta yerinde siyah mermer bir masa ve iki tane köyü mavi koltuk vardı. Masanın hemen yanında siyah bir takım elbise giymiş birisi duruyordu. Masanın üzerinde iki tane içi dolu kadeh vardı. Lucian içeriye girdiği zaman siyah giyen adam konuşmaya başladı "Hoş geldin Lucian. İçindeki o salaktan kurtulman güzel oldu şimdi seninle is konuşabiliriz. Lütfen ayakta kalma buyur otur." 

0/Post a Comment/Comments