Buluttaki şehir 88. Bölüm yeni roman

 


Kayıp'ın önderliğinde ilerlemeye başladılar. Hepsinin kafasında onlarca soru vardı. Hayatları değişmeye devam ediyordu. Lucian bir anları bir sonraki anı tutuyormuş gibi hissetti. O kadar hızlı ilerliyordu ki düşünmeye zamanı bile yoktu. Kendi içindeki konuşmalar başladığı sıra hangi konuyu düşünmesi gerektiğini düşünüyordu.


"Sahi ben neyi düşünmem gerekiyor şimdi? Kylana'yı mı düşünmeliyim yoksa nerede olduğumuzu mu? O kız nerede şimdi mutlaka buralarda bir yerlerde olmalı. Keşke adını bilseydim en iyisi ben ona Hayal diyeyim. Bence Hayal çok güzel bir isim ama onu nasıl bulacağım? Kesin bir yerde saklanıyordur belki de onu çok üzmüşlerdir. Kesin bana ihtiyacı vardır neden kızı kötü durumda hayal ediyorum ki belki de çok mutludur ve ben yanına gittiğim zaman daha mutlu olur.


Bunları düşünmek çok saçma beynimde düşüncelerin bir yarışı var gibi sanki ve bütün düşünceler sürekli olarak değişiyor. Ben galiba yine kayboldum ve bu sefer nasıl çıkacağımı bilmiyorum. İyiki arkadaşlarım var. Onlar dalgaların beni uzaklara sürüklemesine engel oluyor ama yine de her kayalığa çarpıyorum. Bir gün bir buz dağına carpacağım ve o zaman denizin dibine sürükleneceğim.


Hayır canım şu anda kahve çekemez. Kahveyi nerede bulacağımı bile bilmiyorum belki burada kahve bile yoktur. Off biraz mantıklı şeyler düşünsem galiba benim odaklanma sorunum var. Kesin akıl hastanesine yatırırlar beni ama odam boğaz manzaralı olsun. Ne kadar da çok kendimi düşünüyorum. Kylana'yı bulmam gerekiyor benim sonra burayı kurtarmalıyım. Hayal'i de bulmam gerekiyor neden tüm yükler benim sırtımda acaba? Yok yok ben kesin delirdim en iyisi bunu etrafa fazla belli etmeyeyim."


- Hey Kayıp birinci şehre ne zaman varacağız? 

- Biraz daha yurumemiz lazım. Şehir büyük surlara çevrili ve iyi bir şekilde korunuyor. Kulenin her tarafında silahlı askerler 24 saat nöbet tutuyor. Bu yüzden normal yollarla içeriye girmemiz mümkün değil. Ben gizli bir geçit biliyorum ve büyük ihtimalle benden başka kimse bilmiyor. 

- ben toprağın altında olmayı sevmiyorum zaten bir kere girdim orada da komedyen iskelet vardı. 

- Hadi unut artık şu komedyen iskeleti kesin senin rüyalarına giriyordur. 

- Hee o yüzden uyuyamıyorum zaten. Ciddi olmamız gereken bir andayız Lucian. BAK Maril ne güzel sesini bile çıkarmıyor biraz örnek alsan keşke. 

- Bana diyene bak külliyen zararın sen Galdor. 

- Biraz sessiz olur musunuz? Birinci şehre gitmek, arkadaşınızı bulmak istiyor musunuz? 

- Özür dilerim Kayıp biz stres altında biraz fazla konuşuyor olabiliriz. 


...


Bir süre daha yürüdükten sonra Kayıp eski, yıkılmış bir evin önünde durdu. Sanki yüz yıllardır kimse o eve uğramamıştı. Kapıyı açtıkları zaman yıllanmış bir toz kokusu genizlerini doldurdu. Öksürmemek için kendilerini zor tuttular. Hatta Maril nefes alamadığını gösteren bir işaret yaptı. Bunun üzerine Kayıp ağzını dirseği ile kapatarak ona nefes alabilmesi için bir fikir sundu. 


Yerler parmak kalınlığında tozla kaplanmıştı. Ve yürüdükleri zaman ayak izleri tozun arasından belli oluyordu. Kayıp eliyle işaret etti ve başka bir odaya geçtiler. Bu oda bir zamanlar yatak odası olmalıydı. Kırık bir yatak, parçalanmış bir dolap onlara aradıkları işaretleri veriyordu. 


Kayıp yere eğildi ve eskimiş bir zamanlar bordo renkte olan halıyı kaldırdı. Halının altında tahta bir kapak bulunuyordu ve kapağı açtı. Karşılarında bir kuyu ve dikey bir merdiven duruyordu. Kayıp aşağıyı işaret edip merdivenlerden inmeye başladı. 


Merdivenlerin sonuna geldikleri zaman toprak zemine ulaştılar zeminin ortasından ince bir su akıyordu. "Tamam şimdi konuşabilirsiniz burada sizi kimse duyamaz."


- Oh be, konuşmamaktan öleceğimi sandım.

- Tabi Galdor konuşmamak yapılan araştırmalara göre insanların en önemli olum sebebi. 

- Atışmayı bırakın gençler. Hala gidecek çok yolumuz var diye düşünüyorum. 

- Aynen öyle ancak buradan ilerlememiz daha hızlı olacak. En azından karşımıza engeller çıkmayacak. 

- Teşekkür ederiz Kayıp. Bize birinci şehirde ne olduğunu anlatabilir misin?

- Birinci şehirde en üst seviyedeki insanlar yaşar. Kalan dört şehir sadece onlar için çalışır. Bir şehir sanat üretir çünkü birinci sehirdekilerin tatmin olması gerekir. Bir şehir sadece giysi üretir çünkü birinci sehirdekiler güzel giyinmek ister. Dördüncü ve beşinci şehir ise gıda üretir. Anlayacağınız tüm şehirlerin üretimi birinci şehir için var. 

- Adamlar bildiğin gizli kapitalizm kurmuş burada helal olsun valla. Büyük ihtimalle bu sebeple şehirler arası geçişler yasak. 

- Evet öyle Lucian. Kapitalizm nedir bilmiyorum ama bütün bu şehirlerin temel amacı birinci şehri beslemek. 

- Peki sınırların dışına neden çıkılamıyor?

- Bunun cevabını bende bilmiyorum belki bu diyar bu kadardır belki de orası yasaklanmıştır. 

- Doğal yolla böyle bir sınır olmaz bence mutlaka bir geçiş vardır ama o geçit bir sebepten ötürü saklanıyordur. 

- Lucian ve izlediği filmler.. Eee anlat bakalım filmin sonunda ne oluyordu izlediğin her şey başımıza geldi sonuçta. 

- Filmin sonu çok sıkıcıydı önemli değil. Önemli olan birinci şehirde Kylana'yı kurtardıktan sonra oraya gitmenin bir yolunu bulmamız. Bence bu şehri karıştıralım biraz rahatları bozulsun. Madem burada soylular var onları biraz rahatsız edelim ve düzeni bozalım. 

- Harika bir fikir bunu nasıl yapacağız dahi Lucian. 

- Birkaç yerde ateş yakalım herkes koşuştursun. Güzelim evlerini sanat eserlerini yakalım sonra korumalara koşsunlar ortalık güzelce karışsın. 

- Kesin bunu da bir filmde izledin sen neyse önemli değil. Bence güzel bir plan ben varım. 


0/Post a Comment/Comments