Buluttaki şehir 36. Bölüm yeni roman

 


Gemiden hızlı bir şekilde dışarıya çıktıkları sırada bir taraftan da köprünün yıkılmasını izliyorlardı. Köprünün üzerinde hapis kalan arabalar teker teker suya düşüyor ve küçük dalgalar yaratiyordu. Tanklar ise suya düştüğü zaman daha büyük dalgaların oluşmasına sebep oluyordu.


Köprü bir ayağından kopmuş gibi suya çarpmıştı. Onunla birlikte belki yüzlerce araba, tank ve bir çok insan suyun derinliğine doğru yolculuk ediyordu. Köprünün bir parçası suya çarptığı anda devasa bir dalganın oluşmasını sağlamıştı ve devasa dalga karşısına çıkan her şeyi yok ediyordu.


Denizdeki küçük tekneler dalga ile birlikte bir anda gözden kayboluyordu. Dalga her an giderek daha da büyüyordu. Denizde hiçbir şey kalmayacak diye düşündü Lucian. Korkunç bir yıkımın tam ortasındaydılar.


Bir yanı kopmuş bir köprüye bakıyorlardı ve köprünün üstündeki her şey düşmekteydi. Devasa dalga büyümeye devam ediyordu ve Galdor "Kaçın" diye bağırmaya devam ediyordu. Dalganın onlara ulaşması için fazla zamanları yoktu ve hepsi tüm güçleriyle koşuyordu. Birkaç an sonra boğazın kenarındaki tüm evler şu altında kalacaktı.


O an tek istedikleri boğazdan mümkün olduğu kadar uzaklaşmaktı. Bunun için yanaştıkları iskeleden ayrıldılar ve caddeyi karşıya geçtiler. Daha sonra karşılarına çıkan ilk bayırı tırmanmaya başladılar. Hepsi nefes nefese kalmıştı ve gördükleri vahşet karşısında hepsi şaşkınlık içindeydi. Hissettikleri tek duygunun adı nefretti ve içlerindeki nefret onlara güç veriyordu.


Oldukça dik bir bayırı tırmandıkları zaman artık boğaza yüksek bir tepeden bakıyorlardı. Dalgaların tüm sahil şeridini tutmasını seyrettiler. Yol kenarına park etmiş tüm arabalar, tüm evler dalgalarla birlikte sürükleniyordu. Karşıdan karşıya geçtikleri cadde suların altında kalmıştı. Dalgaların boyutu neredeyse köprünün yarısı kadardı ve onların önünde hiçbir şey duramıyordu. 


Korkunç bir görüntü vardı baktıkları her yerde. Korkunç görüntüye korkunç bir ses eşlik ediyordu. 


- Ne oldu lan şimdi? Nasıl bir şerefsizliktir bu? Nasıl bir katliamdır? 

- Bilmiyorum Galdor soru sorma ne olur. 

- Hep zaten senin yüzünden oldu Lucian. Senin aklına geldi köprüleri patlatmak ve seni duydular. 

- tabi canım o da benim yüzümden oldu. İyiki uzaylı istilasından bahsetmemişim.

- Sakin olun Galdor ve Lucian. Kavga etmeniz hiçbir şeyi değiştirmeyecek. 

- Naserious haklı, biraz sessiz olun. Bundan sonra ne yapacağımızı düşünelim. Şerefsizleri mi pataklayacağız yoksa gidip zırh mı bulacağız? Karar vermemiz gerekiyor. 

- Evet karar vermemiz gerekiyor, ben o şerefsizleri pataklamaktan yana oy kullanıyorum. 

- Öyle şey olmaz tabiki görevimizi yapacağız sonra onları pataklayacağız.

- Bende plana göre hareket edelim diyorum. Söz sende Kylana. 

- Üzgünüm Naserious ama bende Galdor gibi düşünüyorum. 

- Eee eşitlik oldu şimdi ne yapacağız?

- yazi tura atacağız elbette. İki ihtimal var. Yazı gelirse şerefsizleri pataklayacağız, tura gelirse zırhları bulacağız. 

- Harika Naserious onu da yapalım. Sonuç ne çıkarsa çıksın çok fena canlarını yakacağım onların. 


Galdor cümlesini bitirdiği zaman Naserious cebinden bir tane bozuk para çıkardı. Önce onu parmaklarıyla bir kaç tur çevirdi ve ne geldiğine bakmadan Kylana'ya verdi. Aynısını Kylana da yaptıktan sonra parayı Lucian'a verdi ve Lucian paraya bakmadan havaya attı. Hepsi nefeslerini tutmuş bir şekilde bozuk paranın kendi etrafında dönmesini seyretti. Daha sonra para yerdeki çimlerin üzerine düştü. Tura gelmişti. 


- Ne olur ben gideyim böylece oturmak istemiyorum. Milyonlarca insan öldü belki de dünyada yüz milyonlarca kişi öldü. Hepsi masumdu. Lütfen bana engel olmayın. 

- Asla olmaz buraya beraber geldik ve hep beraber gideceğiz. Adil bir para atışı oldu. Sana söz veriyorum Galdor işimiz bitince hepsini çok fena benzeteceğiz. 

- Tamam Lucian, tamam. Sizin dediğiniz olsun. Havayı kirletiyorlar aldıkları her nefeste.

- Evet, Galdor şimdi ne tarafa gidiyoruz bildiğim kadarıyla surlar şu tarafta. 

- Evet Kylana o tarafta ama buradan gizli bir yol biliyorum ben. Direk içine gireceğiz yıkık bir surdan geçeceğiz. 

- Sen orayı nereden biliyorsun Galdor. Uzun zamandır kimse gitmemiştir oraya. 

- gençliğim burada geçti diyebilirim Kylana. 

- Tamam da ne yapıyordun burada sen? Kimse gelemezdi. 

- Ailem öldürüldükten sonra ve evimiz yandıktan sonra bir süre burada yaşadım. Şimdi mutlu oldunuz mu? Öğrendiniz işte. 

- Çok üzgünüm Galdor. Gerçekten çok özür dileriz. Ne olursa olsun hep yanındayız senin. 

- Önemli değil Lucian olan oldu. Bende onları bulup işlerini bitirdim. Bazen hayat insana hiç istemediği dersler veriyor. O kadar acımasız ki hayat seni yerle bir ediyor sonra cesedinden tekrar doğuyorsun. Insanlar bir çok kere ölüyor hayatı boyunca. Bende çok öldüm. Neden böyle olduğumu merak ediyordunuz. İşte size sebebi. 

- Ağlama lütfen Galdor, düşen her bir damla gözyaşın için onbinlerce şerefsizi öldüreceğim. 

- Her zaman yanındayız Galdor. Hadi gidelim ve şu işi bitirelim. 


0/Post a Comment/Comments