Buluttaki şehir 31. Bölüm yeni roman

 


Naserious elini bilmiyorum anlamında kaldırdı ki bu durumu daha sonra konuşacaklardı. Galdor, Naserious'u işaret edip arkayı göstermişti. Bunun anlamı sen arkada kal demekti. Kylana'ya ona yakın durmasını işaret etti ve Lucian'a arkayı gösterdi. Önde Galdor ve Kylana hemen arkalarında Lucian ve daha arkalarında Naserious olacaktı.


İçine görecekleri ev 2 katlıydı. Lucian içinden kesin orada bir bodrum olduğunu düşündü hatta yerin birkaç kat altına bile inilebilirdi. Kesin eksi beşinci katta gizli deneylerin yapıldığı bir yer olmalıydı. Eksi 8. katta ise süper güçlü yaratıklar zincirlere bağlı bir şekilde duruyor olmalıydı. Bunların hepsi filmlerde olur diye düşündü eğer düşünceleri gerçek olsaydı eksi dokuzuncu katta başka bir evrene veya ayın karanlık yüzüne giden bir geçit olmalıydı. Bu düşünce Lucian'ın hafif bir şekilde gülümsemesini sağladı.


İçeriden hiç ses gelmiyordu pencerelerden gördükleri kadarıyla içeride hiç hareket yoktu. Bu biraz garip bir durumdu. Binayı koruyan 5 kişi varken neden binanın içi boş olabilirdi. Bu bir tuzak olabilir diye düşündü Lucian. Hep böyle olurdu zaten tam zaferin mutluluğuna hazırlanırken bir anda tüm planları suya düşerdi ve hiçbir plan yüzme bilmezdi. Umutlarda aynı şekildeydi, hayaller ondan daha beterdi. Hepsi sanki yıkılmak için inşa edilirdi. Kalp zaten hedef takası gibiydi. Bir an için kendini delik deşik hissetti kapıdan içeriye doğru girdikleri sırada.


Kylana ve Galdor önden girmişti bu nedenle Lucian içeriyi tam anlamıyla görmemişti. Birkaç adım sonra Lucian karşılarında iki tane siyahlı polisin olduğunu gördü ve ikisi de yerde yatıyordu. Galdor Lucian'a Kylana'yı işaret etti ve Naserious'a kendisini. Bunun anlamı bizi takip edin demekti ve alt katın iki farklı tarafına doğru dağıldılar.


Lucian girdikleri bir odada yemek yemekte olan siyahlı bir polisi gördüğü an parmağı tetiğe bir kere bastı. Kursun karşı duvara isabet ettiği zaman siyahlı polis hasret etti ve Lucian tekrar ıskalamamak için tetiğe 2 kere daha dokundu ve siyahlı polis önce oturduğu koltuğa yığıldı daha sonra yere düştü. Kan kokusu yavaşça etrafa dagiliyordu.


Kylana diğer odanın kapısının önüne kadar gitti ve geri döndü. Lucian onun arkasına baktığı zaman icerisinin boş olduğunu gördü. Geldikleri gibi geri döndüklerindr orada Galdor ve Naserious'u gördüler. Galdor'un baltasından kan damliyordu. Giriş kapısının tam karşısında yukarıya doğru çıkan merdivene tırmanmaya başladılar. Demek ki alt kat yoktu veya gizli bir geçit alt kata inen merdivenlere giden yolu açıyordu. Kesin bir kütüphanedeki bir kitabı hareket ettirmesi gerekiyordu sonra hop diye gizli geçit açılacaktı.


Merdivenleri çıktıkları zaman Galdor silahına iki kere bastı ve iki siyahlı polis yere düştü. Biraz daha ilerledikleri zaman Kylana hızlı bir hareketle bir el ateş etti ve siyahlı bir polis daha yere düştü. Lucian uzakta bir polis daha gördüğü zaman önce eliyle ileriyi işaret etti ardından tetiğe bir kez bastı ve ardından bir kere daha ve bir kere daha. Siyahlı polis yere düştüğü zaman Kylana baş parmağını havaya kaldırdı.


Merdivenin iki yanındaki odaya bakmış ve karşılarına çıkan siyahlıları indirmişlerdi. Merdivenin tam karşısında bir oda daha vardı ve oraya bakacaklardı. Neden hiç kütüphane yok diye düşündü Lucian. Kütüphane olmazsa gizli geçidi nasıl bulacaklardı. Sonra devasa kötü canavarı öldüremezlerdi.


Lucian heyecanı hissediyordu, kalbinin çok hızlı attığını farkındaydı. Normalde korkması, ürkmesi, cekinmesi gerekirdi ama nedense içinde sebebini bilmediği bir heyecan vardı. Kylana ile sürekli bakışması bu heyecanın sebeplerinden birisi olabilir diye düşündü Lucian. İşin garip tarafı ise çok ölümcül bir ekip olmalarıydı. Karşılarında kimse duramiyordu. Bir an için yenilmez olduklarını düşündü.


İçeriye girdikleri zaman karşılarında büyükçe bir oda vardı ve karşılarında başka bir kapı. Kapının yanında iki tane siyahlı polis nöbet tutuyordu ve odaya giriş kapısının hemen karşısında bir başka siyahlı adam. Siyahlı adamların hepsi hedef almış bekliyordu ve bir an kadar sonra odadaki herkes tetiğe basmaya yeltendi.


Öyle bir andaydılar ki orada bayağı bir kişi vurulacakti. Lucian arkadaşlarını kaybedemezdi. Onun arkadaşları vardı ve avize orada bile değildi. Odaya girdikleri an zamanı durdurmak istemişti, olmadı yavaşlatmak istiyordu. Bu sayede arkadaşlarını kurtarabilir ve siyahlıları geldikleri yere gönderebilirdi.


O an ne olduğunu bilmiyordu sanki bir an zaman yavaşlamıştı. Siyahlı polisler çok yavaş bir şekilde parmaklarını hareket ettiriyordu. Arkadaşları da aynı şekilde çok ağır hareket ediyordu. Aslında içeriye girerken bir tane ışık bombası atıp içerideki herkesi kör etmeleri gerekiyordu sonra kolaylıkla herkesi temizleyebilirlerdi. En azından filmlerde böyle olurdu ama hiçbir şey filmlerdeki gibi olmuyordu.


Lucian'ın etrafındaki her şey yavasladiğı sırada Lucian normal bir şekilde hareket edebiliyordu. Güzelce Nisan alıp 3 el ateş etti. Daha sonra diğer kapının oraya gidip içerideki siyahlı adamı ve beyaz bir tahtanın karşısında durup tahtaya bir şeyler yazmakta olan kel ve yaşlı sayılabilecek birisini gördü. O adam istatistikçi olmalıydı. Bir el daha ateş etti ve kurşunun siyahlı polise doğru yavaşça ilerlemesini seyretti. Aynısı diğer siyahlı polislere ateş ettiği zaman da olmuştu.


Kurşun siyahlı polise isabet ettiği zaman göğsünden yavaş bir şekilde etrafa saçılan kanı seyretti önce sonra kan damlaları etrafa yayılmaya başladı. Siyahlı adam geriye doğru düşmeye başladığı sırada Lucian zamanın neden yavasladiğını merak ediyordu.


Zaman neden yavaşlamıştı sahi. Orada ters giden bir şeyler vardı. Eğer zamanı o yaptıysa nasıl yapmıştı eğer başka birisi yaptıysa kim yapmıştı? Kafasında o kadar çok soru vardı ki mesela zamanın ne kadar daha yavaş kalacağını merak etti daha sonra zamanın gerçekten de göreceli olduğunu ve hemen ardından kendinin ışıktan daha hızlı hareket edip etmediğini merak etti. Bunu yapmış olamazdı eğer yapsaydı zamanda yolculuk yapardı ama 82 mil hıza ulaşmamıştı.


Zaman hep böyle kalsa ne yapacağını düşündü ve çok sıkılacağını hissetti. Onun için bir gün geçse arkadaşları için bir kaç dakika geçerdi. Onun için bir yıl geçse arkadaşları için birkaç saat geçerdi. Demek ki 30 yıl boyunca yalansa arkadaşları için belki bir hafta geçmiş olurdu. Bu düşünceyi hiç beğenmedini fark etti daha sonra.


Zamandan daha çok daha hızlı düşünüyor ve çok daha hızlı hareket ediyordu. Zamanın eski haline gelmesini istedi. Bu durumdan kurtulmayı gerçekten çok istiyordu ve bir an kadar sonra zaman normal hızda akmaya başladı, siyahlı adam yere düştü ve İstatistikçi ile bakışırken buldu kendini. Aynı anda diğer odadan Galdor'un sesini duydu "Ne oldu lan burada?" 

0/Post a Comment/Comments