Buluttaki şehir 13. Bölüm yeni roman

 


Lucian şapkalı adamın gidişini izledi bir süre boyunca. Hiçbir şey olmamış gibi ilerlemesini izlemek bir anlığına geçmişini hatırlamazsını sağlamıştı. Hayatına giren herkes hiçbir şey olmamış gibi gidiyordu. Gittikleri zaman geriye paramparça bir hayat bırakmalarını umursamadan gidiyorlardı hatta. Bir süre sonra gidecek bir insanın gelmesine gerek olmadığına inanmıştı. Bu sayede canı daha az yanacaktı ancak bir de kötü tarafı vardı bu kararın. Gitmeye meyilli insanları elediği zaman geriye kimse kalmıyordu. Zaten herkes denilen güruh en iyi gitmeyi bilirdi.


Hatıralarının arasında kısa bir süre yolculuk yaptığı sırada gözlerinin önünden insan suretleri geçti. Hiçbirinin yüzünü hatırlamıyordu demek ki onları unutmuştu zaten o da ne kadar acı verse de en iyi unutmayı bilirdi.


Bankın üzerinde biraz daha oturduktan sonra ayağa kalktı ve şapkalı adamın verdiği adrese doğru yürümeye başladı. Bir zamanlar orada oldukça güzel bir park vardı ancak bakımsızlıktan dolayı parkın eski güzelliğinden eser kalmamıştı. Ağaçlar sulanmadığı için kurumus bir zaman rengarenk çiçeklere ev sahipliği yapan bahçeler yok olmuştu. Eskiden çocuklar o parka aileleriyle gelirdi ve Çocuk kahkahaları yankılanırdı. "Sistem en iyi yok etmeyi bilirdi" düşüncesi sisteme olan öfkesinin biraz daha artmasına sebep oldu. Elinde olsa onu bir kaşık suda boğabilirdi.


Parkin yanına vardığında etrafta kimsenin olmadığını görünce hiç şaşırtmadı. Dikkatini çeken bir diğer noktada etrafta hiç kameranın olmamasıydı. Kendi etrafında bir tür atarak etrafı inceledi. Tahmin ettiği gibi kimse yoktu. Daha sonra eskimiş, yıpranmış bankalardan birisine oturdu. "Aynı benim gibi diyordu içinden, aynı benim gibi paramparça."


Bir süre daha bekledikten sonra kalın bir erkek sesi duydu "Sen Lucian olmalısın. Saçı başı dağılmış şaşkın bir çocuk dendiği zaman bu kadarını beklememiştim."


- Sen de Galdor olmalısın. Kel, şişko ve yuvarlak gözlüklü dendigi zaman tam da senin gibi birisi ile karşılaşacağımı biliyordum.

- Memnun oldum Galdor ben. Şapkalı adamın baş yardımcısıyım ben.

- Bende memnun oldum. Şapkalı adamın neyi olduğumu bilmiyorum. Hatta ne olduğumu bile bilmiyorum.

- Şapkalı'nın işlerine akıl vermek mümkün olmuyor pek. Onu nereden tanıyorsun sen?

- Sahilde bankta oturuyordum sonra yanıma geldi ve seni bulmam söyledi. Onu tanımak mümkün değil bence.

- Haklısın, haklısın adam bir gizem kutusu. Sanki şapkasının içinde soruları taşıyor. Ben anlamaktan vaz geçtim onu.

- Harika, sende bir şey bilmiyorsun. Ben neden geldim buraya?

- İşte bu sorunun cevabını biliyorum. Bizim istatistikçi var ya hani işte o kayboldu. Bence kesin hesap yaparken yolunu unutmuştur, yanlış bir yola sapmıştır.

- Anladığım kadarıyla kendisi pek normal birisi değil.

- İstatistikçi çok zeki bir adam hatta fazla zeki. Bunun eskiden kedisi vardı sonra kediye eve girmesi için bir tane kapı yaptı. Kedinin yavrusu oldu ve bir kapı daha yaptı. Daha sonra yavrunun da yavrusu oldu ve başka bir kapı daha. Kapıda kapı yapacak yer kalmayınca evin duvarlarını kırmaya başladı. Onu zor durdurduk yoksa evini yıkacaktı.

- Şimdi biraz düşünelim sonra onu buluruz zaten. Nereye gitmiş olabilir sence?

- Bence evindedir büyük ihtimalle. Once evine gidelim güzelce arayalım sonra her yere bakalım baktık orada yok etrafı dolaşmaya başlarız.

- Muhteşem bir plan hadi hemen başlayalım aramaya. Nerede oturuyordu bu arkadaş?

- Biraz ileride yeşil renkli tek katlı bir ev var orada oturuyor.


Lucian ve Galdor birlikte yürürlerken Lucian Galdor'un hızına yetismekte zorlanıyordu. Hem kendisi fazlasıyla iriydi hem de çok hızlıydı. Yolda yürürken onun iyi birisi olduğunu düşündü. Konuşurken yüzündeki gülümsemesi, arada bir ne söyleyeceğini düşünmesi bazen yüzünün kızarması onun masum olduğunu gösteriyordu. Hayatında nasıl bir değişim istediyse hem iyi insanlarla karşılaşıyordu. "İstatistikçi manyağın teki olmalı diye düşündü." O da biranyak olduğuna göre bir sorun olmazdı, zaten nereye giderse gitsin mutlaka sorunlu birisini bulurdu. Manyak mıknatısı kuramını bir ara yazmalıydı bu kuramla kesin ödül falan alırdı.


Galdor'un yanında olması ona güven veriyordu. Ona kurşun bile işlemeyeceğini düşündü bir an. Onun bir korkusunun olmadığını düşündü. Adamda büyük bir cesaret vardı ve büyük bir güven. İşte o gezegeni yerinden oynatabilirdi. Onunla iyi arkadaş olacaklarını düşündü. Galdor'un gizlisi saklıydı yoktu, su gibi berrak diye düşündü Lucian. Kendisi bir söz söylemeden önce defalarca düşünürken Galdor ağzına gelen ilk sözü söylüyordu. Demek ki onun içi dışı birdi. "Evet, onunla kesin çok iyi arkadaş olurum." Bir arkadaşa sahip olacağının düşüncesi Lucian'ın yüzünün daha da gülmesini sağlamıştı. Şapkalı adamla arkadaş olması zordu belki destekçi olurdu.


0/Post a Comment/Comments