Buluttaki şehir 10. Bölüm yeni roman

 


- Ne kadar da karanlık bir akşam. Yıldızları bile göremiyorum. Sevmiyorum böyle zamanları sanki gökyüzü üstüme çöküyor.


Şapkalı adam onunla konuşmuştu. Neden onunla konuştuğunu bilmiyordu siyahlı polislerden nasıl kurtulduğunu dair hiçbir fikri yoktu. Ona bir cevap vermeliydi belki şapkalı adam mahallenin delisiydi. Ona cevap vermek bazı cevaplara ulaşmasını saglayabilirdi.


- Sizi dün gördüm, siyahlı polisler sizin pesinizdeydi hatta sizi vurduklarını gördüm. Nasıl kurtuldunuz.


- Basit bir yanlış anlaşılmaydı sadece. Beni de yanlışlıkla vurmuş oldular ama önemli değil insan belirli bir yaşı geçince umursamıyor bunları.


Garip bir cevaptı. Evet, siyahlı adamlar da hata yapabilirdi ama yine de mantıksız geliyordu ona. Nasıl bir cevap vermesi gerekirdi bilmiyordu onu görmeye hazırlıklı değildi. Zaten görse ne değişirdi ki canını mı alacaktı. Belki daha sonra alabilirdi ama şu anda olmazdı. Yapacak çok işi vardı.


-Bunu çok sık yapıyorlar galiba. İyi olduğunuza sevindim doğrusu. Merak ettiğim bir şey var kızıl saçlı bir kız gördünüz mü dün onu da götürdüler.


Neden onu sormuştu ki? Niye bu kadar sabırsız olmuştu? Akıllanmayacaktı o sanki çok gerekliymis gibi her şeyi peşpeşe söyleyecekti.


- Kızıl saçlı bir kız görmedim ben. Nasıl birisiydi belki anlatırsan hafızam canlanır.


- Kızıl saçları vardı aynı alev gibiydi sonra yemyeşil gözleri vardı. Ormanın tüm renkleri onun gözlerindeymiş gibiydi. Sonra çok güzel bir gülümsemesi vardı. Sesi de çok narindi.


- Tanıdık gelmedi, böyle birisini tanısaydım kesin hatırladım. Nasıl tanıştın bakayım bu kızla.


- ben dün buraya gelmiştim sonra sahilde biraz yürümek istedim. Önüme bakmıyordum ve çarpıştı. Kitapları yere düştü sonra ben özür diledim kendimi affettirmeye çalıştım ve onu kahve içmeye davet ettim. Biraz oturduk ve çıkmak istedi sonra siyahlı polisler götürdü onu.


"neden bu adama her şeyi anlatıyorum bilmiyorum ama garip bir biçimde her şeyi bilmesini istiyorum. En azından nasıl götürdüklerini ve son sözlerini anlatmadım. Başka bir şey düşünmeliyim yoksa her şeyi anlatacağım ona en iyisi konuyu değiştireyim ben yoksa tüm gizli sırlarımı öğrenecek sanki gizli bir sırrım varmış gibi."


- Garip doğrusu zaten siyahlıların ne yaptığına akıl ermek çok mümkün değil son zamanlarda. Çok kötü bir zamanda yaşıyoruz. Ben senin yaşındayken daha güzel bir hayatın hayalini kurardım hep ama içinde bulunduğumuz zamana bir bak.

- Hayalinin peşini bıraktın mı? İnsan hayallerinden vaz geçerse kendinden vazgeçmiş olur diye bir yazı okumuştum.

- Fazla zamanım kalmadı zaten tabi kimin ne kadar zamanı kaldığını kimse bilemez ama ben hayallerimden vazgeçmedim sadece onları zamana bıraktım. Daha güzel bir dünyayı mutlaka göreceğim ve daha güzel bir dünya için mücadele edeceğim.

- Bende aynı hayale inanıyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Bilmemek benim canımı yakıyor, parçalanıyorum sanki. Keşke bir yolunu bilseydim elimden ne gelirse yapardım.

- Hala bitmediğimizi bilmek çok güzel. Yapacak çok şey var ve yardıma ihtiyacımız var.

- Siz kimsiniz?

- Şimdilik daha güzel bir hayat hayalini kuranlar diyelim.

- Anlatmak istemiyorsun anladım. Ben ne yapabilirim peki bir şeyler yapmak hayatı değiştirmek istiyorum.

- Bence bunu yarın konuşalım saat geç oluyor ve ikimizin de başının belaya girmesini istemem. Siyahlıları biliyorsun hiç afları yoktur.

- Yarın saat kaçta ve nerede görüşeceğiz?

- Yarın yine burada görüşelim öğleden sonra konuşuruz. Senden bir ricam olacak konuştuklarımızı kimseye anlatma. Yerin kulağı vardır.

- Tamam yarın görüşmek üzere kimseye anlatamayacağıma emin olabilirsin.


Şapkalı adam kalkarak sessizce uzaklaştı. Lucian ise saatin kaç olduğunu öğrenmek işin telefonun baktığı zaman 1 saatinin kaldığını gördü ve o da oturduğu yerden kalktı ve evine doğru ilerlemeye başladı.


"Ne yapıyorum ben? Hiç tanımadığım birisine hiç tanımadığım başka birisi anlattım ve ondan yardım istedim. Sanki beni tanıyormuş gibiydi, kendimi mi kandırıyorum acaba? Nedense son iki gündür herkes beni tanıyormuş gibi geliyor belki de beynim bana bir oyun oynuyordur. Kesin öyle olmalı yok kim nereden tanıyacak beni. Ben bile kendimi tanımıyorum. O kadar kötü durumdayım ki bütün umutlarımı tanımadığım insanlara bağlıyorum. O adamda bir şeyler var gibi ama hepsini yarın öğreneceğim. Kız ile bir ilişkisi var gibi geliyor ama emin değilim. Ben hiçbir şeyden emin değilim ki zaten acaba adım neydi benim. Tamam kendime salakça şakalar yapmayacağım. En kötüsü ile olanları Naserious'u anlatamayacak olmam. O kesin bilirdi ne olduğunu ama söz verdim ben asla söz verip sözünü bozanlardan olmadım. Hep nefret ettim onlardan. En iyisi susmam eve az kaldı ve kendimi düşüncelerden arındırmam gerek yoksa kesin anlar Naserious. O her şekilde anlayacak ama en azından biraz geç anlasın."


Lucian evine giden merdivenleri tırmanırken ne anlatacağımı düşündü. Kızın gelmediğini söyleyecekti ve beklediğini sonra geç olunca eve geldiğini. Yarın yine gideceğini de ekleyecekti başka soru sormaz zaten. 

0/Post a Comment/Comments