Umudun bittiği yer 62. bölüm - yeni roman

 


"Hey Nas neler bekliyor bizi orada?"

"Gerçeği söylemek gerekirse hiçbir fikrim yok. Yıkılmış bir şehir var ve o şehrin içerisinde bir yerde silahlar."

"Yani kapı kapı gezeceğiz! Peki ya silahlar enkaz altında kalmışsa ne yapacağız?"

"Bence asıl endişe etmemiz gereken konu bu değil. Silahların orada olduğunu bile tam anlamıyla bilmiyoruz. Sadece birkaç yüzyıl önce orada olduğunu biliyorum."

"Daha da harika oldu şimdi. Silahların nerede olabileceğine dair bir bilgi var mı peki?"

"Söyle söyleyebilirim sana onlar büyülü silahlar ve bende büyüyü hissedebiliyorum yani onların yerini hissedebilirim."

"Teşekkür ederim Nas. Gidiyoruz yine bir bilinmezliğe desene."

"Hayatın kendisi bir bilinmez zaten Lucian. Kimse sana yarının garantisini veremez ama sen yarın olacakmış gibi yaşarsın."

"Beklemek zaten bizim işimiz. Ben Hayal'i bulmak için yıllarca bekledim."

"Konu ne zaman bana gelecek diye merakla bekliyordum bende."

"Öyle söyleme ama Hayal çok uzun zamandır seni beklediğimi biliyorsun. Hadi şimdi işimize bakalım bu işler bittiği zaman konuşacak çok zamanımız olacak."

"Tamam Hayal sen nasıl istersen ona da tamam. Ne kadar daha yolumuz var Nas?"

"Yaklaşık yarım saat kaldı Lucian."

Yaklaşık 20 dakika boyunca ilerledikten sonra yoldan dışarıya çıkıp kurumuş ağaçların içine girdiler. Orada ilerlemeleri daha yavaş oluyordu ancak yol boyunca hiç konuşmadılar. Hepsinin bir eli silahlarının üzerindeydi her an hazırda bekliyorlardı ancak yol boyunca hiçbir tehlike ile karşılaşmadılar.

20 dakika daha ilerledikleri zaman yıkılmış binaları gördüler. Sanki her bina paramparça olmuş gibiydi. "Eskiden burada oldukça büyük bir şehir vardı" diye düşündü Lucian ancak sanki bütün bir şehir güçlü bir depremle yıkılmış gibiydi. Binalar yıkılmış, binaların olduğu yerler kırılmış ahşap ve beton parçaları ile kaplanmıştı.

"Ne oldu burada böyle. Bir katliam olmuş sanırım."

"Kesinlikle öyle oldu. Tarih kitaplarından öğrendiğim kadarıyla kötülük burayı ele geçirmek için saldırmış ve buradaki herkes onlara karşı savaşmış. Ancak kötülüğü hiçbir şey durduramamış ve karşılarına çıkan herkesi kılıçtan geçirmişler. Bildiğim kadarıyla öldürdükleri herkesi daha sonra yakmışlar tabi şehri de ateşe vermişler. Tahminime göre binalar için patlayıcı kullanmışlar."

"Bu nasıl bir vahşettir böyle? Nasıl bir katliamdır? Neden böyle bir şey yapmışlar ki?"

"Burası direnişin merkezi olan bir şehirdi yine tarih kitaplarından öğrendiğime göre direniş buradan yayılmaya başlamış ve tüm kıtayı etkisi altına almış. Daha sonra tahmin edebileceğiniz gibi direnişi kırmak için buraya gelmişler."

"Ve herkesi öldürdüler kim bilir kaç tane masum insan can verdi burada. Hepsinin intikamını alacağız?"

"Benim merhametli sevdiğim sen gözlerini kısıp böyle bakınca çok tatlı oluyorsun."

"Sen böyle söylersen ben nasıl öfkeli kalabilirim ki bir kelimenle eriyorum burada."

"Hadi aşıklar sonra devam edesiniz daha çok işimiz var ve bizim için tehlike devam ediyor."

"Tamam Aranhil ben yine öfkeli bakıyorum. Eğer buraya gelmiş ve bir katliam yapmışlarsa silahları onların bulamayacakları bir yere saklamış olmalılar."

"Kesinlikle öyle Lucian tahminime göre yerin altındadır onlar. Eski bir büyü okulu varmış onu görürsek bence bir bakalım içine. Bazı yerlerde silahların orada olduğuna dair yazılar okumuştum."

Yıkılmış binaların aralarında ilerledikleri sırada yerlerde çeşitli kemikler gördüler. Kemiklerin bir çoğu kırılmış ve kesilmişti ki bu orada yapılan vahşetin büyüklüğünü gösteriyordu. 

"Acaba kaç kişinin canına aldılar?"

"Eski kitaplarda yazana göre katliamdan önce bu şehrin nüfusu yüz binden daha fazlaymış. Oldukça büyük bir katliam yapıldı senin anlayacağın."

"Şerefsizler! Bunun bedelini ödeyecekler!"

Yıkılmış binaların arasında ilerlemeye devam ettikleri sırada yıkılmış bir kule gördüler. Sanki kule yana doğru devrilmişti ancak tamamen parçalanmamış ve ana şeklini kaybetmemişti."

"Burası büyücülerin kulesi olabilir mi? Bence her büyü okulunun bir kulesi olmalıdır."

"Olabilir ancak buradan içeriye giremeyiz başka bir giriş daha olması gerekir."

Aranhil etrafa baktığı sırada kurumuş ağaçların arasında bir mağara gördü "Burada büyükçe bir mağara var. Girişi oldukça büyük ve otlarla büyük oranda kapatılmış durumda."

"Eğer burası gizli bir büyü okuluysa bence yerin altında olmaları çok doğru bir seçenek."

"Aslında gizli bir okul değildi bildiğim kadarıyla ancak büyüye o zamanlar çok sıcak davranmıyorlardı büyük ihtimalle. Hadi atları bağlayıp içeriye bir bakalım içimde bir his buranın güzel bir başlangıç noktası olacağını söylüyor."

Atlardan inip onları kurumuş ağaçlara bağladıktan sonra yavaş adımlarla mağaranın girişinden içeriye girdiler. Lucian ise "İçerisi karanlıktır büyük ihtimalle ve yanımıza hiç ışık almadık."

"Merak etme ben ve hayal ışık yaparız sadece çok fazla uzaklaşmayın bizden."

"Tamam ben en önden giderim arkamda Naserious ve onun arkasında Aranhil en arkada ise Hayal gelir."

Kararlaştırdıkları sırada içeriye girip biraz ilerledikten sonra oldukça büyük bir giriş ile karşılaştılar. Yerlerde yanmış ahşap kalıntıları vardı. Duvarlarda ise iz izleri orada olanların ip uçlarını onlara veriyordu.

Yavaş adımlarla ilerlemeye devam ettikleri sırada etraflarında başka odaların olduğunu fark ettiler. İki kişilik gruplara ayrılıp odalara girmeye başladılar. Lucian ve Hayal bir odaya girdiler ve orada daha fazla yanmış ahşap gördüler ve yerde çok sayıda küçük kemik.

"Bunlar çocuk olmalı." dedi Lucian yüzünden nefretinin büyüklüğü kolaylıkla anlaşılabiliyordu. "Bu tahtalar oturdukları yerler olmalı ve şuradaki büyük tahta da öğretmenlerinin masası olmalı."

"Kesinlikle öyle sanki katliamın kokusu hala havada ve ben nefes almak istemiyorum."

Lucian yerdeki kemik parçalarından birisine uzandığı sırada bir anlığına "Kendisini masada oturan çocukların arasında buldu. Etraf çok daha renkliydi ve odanın diğer trafında beyaz sakallı birisi onlara bir şeyler anlatıyordu. Tahtada anlamadığı bir lisanda bazı yazılar vardı.

"Lucian iyi misin bembeyaz oldun"

"Ne olduğunu anlamadım Hayal bir anda kendimi buranın yanmadan önceki halinde buldum. Burada çocuklar vardı belki onlarca ve bir büyücü onlara bir şeyler anlatıyordu."

"Nasıl böyle bir şey olabilir?"

"Bilmiyorum sadece şuradaki kemiğe dokundum ve bir anlığına geçmişi gördüm."

Hayal, Lucian cümlesini bitirdikten sonra başka kemiklere dokunsa da hiçbir şey değişmedi. "Burada çok garip işler dönüyor gel Naserious'a anlatalım onun mantıklı bir açıklaması vardır mutlaka."

0/Post a Comment/Comments