Umudun bittiği yer 57. bölüm - yeni roman (masal dünyası)


 Lucian Hayal'in ellerini tutmuştu ve onun gözlerinin içine bakıyordu. "Ölmek için daha güzel bir an olamaz" diye düşündü. Ancak onun ölmesine izin veremezdi. Sonra aşksa aşadıkları bu şekilde bitemez diye düşündü. Sonra bu düşünceleri umursamadı ve onun gözlerine bakmaya devam etti. Eğer zemini görebilseydi kendi bedenini ona siper edip ona yaşama şansı tanımayı düşündü. Ancak düştüktükleri yer sislerle kaplıydı. Konuşmak istiyor, anlatmak istiyordu ama söyleyeceği her şey anlamsız geliyordu. Öyle bir andaydılar ki söyleceği her şey önemsizdi. Sadece bir kaç kelime döküldü dudaklarından "Seni çok seviyorum Hayal. Hayatımın sonuna kadar senin yanında olmak istiyorum."

Hayal'in gülümsemesi giderek büyümüştü tam Lucian'a cevap vereceği sırada bir an geçti ne söyleyeceğini düşünmek için. Sahi neden "Bende seni seviyorum" demek bu kadar zordu. Neden "Konuşmak bazen bu kadar anlamsızdı?" Neden kelimeler bazen yetersiz geliyordu. Bazen bir gülümseme binlerce romandan daha fazla şey anlatabilirdi ve Lucian duymak istediği her şeyi duydu. Ölmek için gerçekten çok güzel bir zamandı. Hayatı boyunca hep böyle bir ölümü düşlemişti.

Onlar birbirine sarıldıkları sırada rüzgar kırbaç gibi bedenlerine çarpıyordu ve bir an kadar sonra artık düşmediklerini fark ettiler. Yeşil çimlerin üzerinde duruyorlardı ve etraflarını rengarenk çiçekler sarmıştı. Çiçeklerin arasındaki bir dağ tepeye doğru uzanıyordu ve biraz ileride bir duvar vardı. Duvarın ortasında ise mavi bir kapı. Duvarın ne kadar yüksek olduğunu kestiremiyorlardı yani onu tırmanarak geçmeleri çok mümkün değildi eğer hızlıca uzanan bir fasulye sırığı bulmazlarsa. 

"Buraya nasıl geldik Lucian? Hani çok şaşalı bir ölüm bizi bekliyordu?"

"Ben mantığımı çok uzun zaman önce bıraktım be Hayal'im. Sanırım masal dünyasında fizik kuralları çok farklı çalışıyor."

"Ah evet tabi ya hep ondandır. Senin yanında olduğuma çok sevindim. Hala vaktimiz varken sana sıkıca sarılmak istiyorum."

Hayal kollarını Lucian'ın beline doladığı sırada Lucian onu kendine doğru çekti ve gözlerinin içine bakmaya devam etti. Off gözleri çok güzeldi sanki tüm evren onun gözlerinin içindeydi.

"Yeter bu kadar sarılmak sonra devam ederiz şimdi yolumuza devam edelim." hayal cümlesini bitirdikleri sırada mavi kapının yanına geldiler. Kapının yanında mavi bir kutu bulunuyordu. Lucian kapıyı açmaya çalıştı ancak kapı kilitliydi. Daha sonra kılıcı ile kapıyı kırmayı denedi ancak kapıda en küçük bir hasar bile olmadı.

"Herhalde kapının anahtarı bu kutuda" dedi Lucian ve kutuyu açmak istedi ancak kutu açılmıyordu. İşin kötü tarafı ise kutunun bir kapağı veya açılacak bir yeri yoktu. Kutunun da anahtar deliği yoktu. Yani eğer kapıyı açacak anahtar kutudaysa kutuyu nasıl açacaklarını bilmiyordu.

Onlar kutuyu açmaya çalışırken kutuyu kapıya vurarak kırmayı deniyordu Lucian ancak bu boşuna bir uğraştı. Bir anda bir ses duydular ve sesin geldiği yöne baktıkları zaman kırmızı cübbeli bir erkek gördüler. Kırmızı cübeli erkek oldukça yaşlı görünüyordu bunu yüzündeki derin çizgilerden anlayabiliyorlardı. "Bir şey mi aramıştınız?"

"Evet, efendim kapıyı açmak istiyoruz ama kapının anahtarı bu kutuda ama onu da açamıyoruz."

"Siz insanlar hep böylesiniz kapının arka tarafında ne olduğunu bilmiyorsunuz ama bilimezlik ilginizi çekiyor. Orayı keşfetmek ve ele geçirmek istiyorsunuz."

"Hayır efendim bizi yanlış anladınız, oraya gitmeliyiz dünyayı kötülüklerden.."

"Evet, biliyorum ejderhaları bulmalı ve onlarla birlikte kötülüğü yenmelisiniz. Hep aynı şeyi söylerler."

"Bizi yanlış anladınız buraya gelene kadar bir sürü sınavdan geçtik. Gerçekten geldiğimiz yerde büyük bir kötülük var ve ejderhalar onu durdurmak için tek şansımız."

"Yani ejderhaların yanına gidip onları yanınıza aldıktan sonra onları tutsak etmeyecek ve onları binek gibi kullanmayacaksınız doğru mu anladım."

"Asla efendim, ejderhalar muhteşem canlılar yani daha önce gördüğümden değil ama mutlaka muhteşem olmalılar. Daha önce kitaplarda okumuştum hatta bir kitapta mızrağı bile vardı onların."

Bir anda Lucian tüm zihninin okunduğu hissetti sanki birisi beyninin içinde dolaşıyor gibiydi. Onun geçtiği tüm hücreler sanki hafif bir ısıyla yanıyordu. Bir an kadar sonra beyninin içinde gezinen kişi gitti. "Tamam inandım size, kutuyu açmak için doğru sözü söylemeniz gerekiyor." Kırmızı cübbeli adam cümlesini bitirdikten sonra ortadan kayboldu."

"Doğru sözün ne olduğunu biliyor musun? Lanet olsun adam büyücü çıktı!"



0/Post a Comment/Comments