Umudun bittiği yer 54. bölüm - yeni roman (masal dünyası)


 Lucian renksiz bir çölde yürüyeme başladı. Her adımı bir diğerinin aynısıydı. Yürümeye devam ettikçe kaslarının ağrıdığını hissediyordu. Kasları ağrıdığı zaman ise biraz duruyor ve tekrar devam ediyordu. Nerede olabilirdi ki Hayal? Nasıl bir oyun oynanıyordu onlarla? O cevapsız soruları sıraladıkça aslında hep olduğu yerde olduğunu düşündü. Hiç ilerlemiyordu o çünkü hep aynı şeyleri düşünüyor aynı soruları soruyordu. Düşünmemek gerekiyordu aslında. Herkes gibi olmak lazımdı belki de kendini tanımayan herkes grubunun bir parçası olmalıydı. Ancak bunu kabul edemezdi herkes gibi olsaydı asla Hayal'i bulamazdı. Onu hiçbir zaman aramazdı bile. Lucian kendisi olmalıydı başka birisi değil.

Çölün hiçbir zaman bitmeyeceğini düşünüyordu adım sayısı bir hayli arttıkça. Onun durması gerekiyordu ancak o durmayı şiddetle reddetti. Durursa olmazdı, hep eksik kalırdı, çöllerde parçalanırdı öyleki parçalarını kimse bulamazdı. O artık parçalanmak istemiyordu o tam olmak istiyordu. O aşk olmak istiyordu ve yürümeye devam etti.

Ne kadar zamandır renksiz bir çölde yürüdüğünü bilmiyordu. Biraz daha ilerledikten sonra çölün ısındığını hissetti. Artık yürümekten dolayı terliyordu nefes almak zor geliyordu ona. Şimdi gerçek bir çöl gibi oldu diye düşündü içinden.

İlerlemeye devam ettiği zaman kaslarındaki ağrıların giderek arttığını hissetmeye başladı. Bu hayatın ona durması gerektiğini söyleme yoluydu. Onu çok iyi tanıyordu hayat onu istediklerinden uzaklaştırıp sıradan bir hayata mahkum etmek istiyordu. Hayalleri vardı onun ve hayallerini bırakırsa sıradanlaşır ve yok olup giderdi. 

Yürümeye devam etse de birkaç kere düştü. Her düşüşü sonrası tekrardan ayağa kalktı ve tekrar düştü. Bir süre sonra ayağa kalkamayacağını düşündü ve dizlerinin üzerinde olsa da ilerlemeye devam etti. Durursa kaybederdi ve o artık kaybetmek istemiyordu. Yaşamı boyunca hep kaybetmişti artık kazanması gerekiyordu. Eğer kazanamayacağına inansa kendini kızgın kumlara bırakır ve oracıkta son bulurdu hayatı ama olmazdı, bunu yapamazdı, devam etmesi gerekiyordu onun. Hayal'i tekrar bulması gerekiyordu.

Biraz daha ilerledikten sonra biraz önünde kendisi gibi ilerleyen bir adam gördü. Adamın elbiseleri parçalanmıştı ve onun gibi düşerek ilerliyordu.

"Hey sen oradaki!"

"Bu sesde nereden geliyor? İşte gördüm ıssız bir çölde yolunu kaybetmiş başka birisi daha."

"Ben yolumu kaybetmedim ben yolumu arıyorum, umudumu arıyorum, aşkımı arıyorum."

"Yol böyle kaybediliyor zaten daha başındasın demek her şeyin."

"Hayır ben başında falan değilim sevdiğim kız kayboldu ve onu arıyorum."

"Bulsan ne değişecek ki yine ayrılacaksın başka bir sebepten ötürü belki onu bulduğun zaman o artık seni istemeyecek daha kötüsü seni buraya o bırakmıştır."

"En azından onu bir kere daha görmüş olurum. Sen anlamıyorsun beni benimle aynı çölde olduğunu düşünüp sana seslendim. Sanırım biz aynı değiliz seninle."

"Sadece neden burada olduğunu öğrenmek istedim. Bakışlarından belli sebepler şimdi konuşalım."

"Sen az önce beni test mi ediyodun?"

"Ben test etmem sadece emin olmak istedim yoksa sorularına cevap vermeyecektim."

"Sorularımı da biliyorsun o halde söyle o nerede şimdi?"

"O bu çölün dışında bir yerlerde ona ulaşmak için bu çölü aşman gerekiyor."

"Bu çöl hiç bitecek mi peki."

"Bunu söylemen bile çölün asla bitmeyeceğini gösteriyor. Senin bırakman lazım kendini devasa bir ateşte yanmaya hazır olmalısın. Buradan çıkmak senin elinde."

"Sen neden buradasın peki?"

"Ben aşkım yolum, ona ulaşan yola aşığım ben ona değil."

"Ne yapacağımı çok iyi anladım teşekkür ederim."

Lucian gizemli adamla konuştuktan sonra durdu sanki elinde bir fırça varmış da onu boyaya batırıyormuş gibi havaya daldırdı ve sonra fırçayı gökyüzüne doğru savurdu. O an renksiz gökyüzü mavi ile boyandı daha sonra fırçayı yeşile daldırdı ve etrafa yeşili saçtı. Diğer renklere daldırıp sonra etrafı boyadı. Artık çölde değildi o şimdi anlıyordu düşünmemesi gerekiyordu. Onu mutlaka bulacaktı.

0/Post a Comment/Comments