Umudun bittiği yer 46. bölüm - yeni roman


 Kendi düşüncelerinin etkisi ile hafifçe gülümsedi Lucian. Onun hayatı önceden yazılmış bir roman değildi. Onun hayatı belkide onun yaşadığı bir romandı ancak onun hayatı bir roman olsaydı kimse okumak istemezdi. Oldukça sıkıcı bir roman olurdu okuyan herkes ikinci sayfayı bile okumaz kitabı kapatıp bir yere fırlatıp atarlardı. İlk başta düşündüğü zaman oldukça komik olan bir durumdu bu ancak daha sonra yaşadıklarının hiç de komik olmadığını fark etti. Aklından kitap evrenleri, hikaye evrenleri, roman evrenleri ile alakalı milyonlarca soru geçerken bir an için anda olmak istediğini fark etti. Öncenin veya sonranın bir önemi yoktu önemli olan tek an şimdiydi.

"Luci bir şey mi oldu düşüncelere daldın."

"Düşüncelere dalmadım Hayal'im ama sadece kafamı kurcalayan bir şeyler var."

"Söyle onlara da cevap verelim gereksiz düşünceler için kullanma boşuna beynini."

"Ben gerekten bir kitabın içinde miyim?"

"Bu soruya cevap verebilirim gerçekten yapabilirim ki bunu yapmak istiyorum ancak sana her şeyi anlatırsam kafan çok karışacak. Biz de sen anlattıklarımı kabul edene kadar duracağız ve Aranhil birkaç kere daha öldürülecek. Ben her ne kadar anlatmak istesem de Aranhil'i kurtardıktan sonra anlatsam daha doğru olacak diye düşünüyorum."

"O zaman kafamda milyonlarca soru oluyor sonra o sorular savaşın tam ortasında aklıma gelir ve ben ne yapacağımı şaşırırım ki bunun olmasını istemezsin sanırım."

"Tamam biraz cevap vereyim sana. Öncelikle sen kendi kararlarını veriyorsun ve senin hayatın önceden yazılmış bir kitap değil. Ancak senin yaşadıklarının tamamı bir kitap olacak. Bunu anlamak oldukça zor farkındayım anlatmak da aynı şekilde."

"Anladım galiba ben kendi kitabımı yazıyorum şu anda."

"Kesinlikle öyle. Burada sizin kader dediğinize biz kitap diyoruz. Aslında gerçekte senin adını taşıyan bir kitap yok yani bu diyarda yok."

"Tam anlamış gibi olmuştum ama yine hiçbir şey anlamadım. O zaman kitaplar nerede?"

"Kitapların nerede olduğunu kimse bilmiyor sadece bu diyardaki inanış bu şekilde."

"Tekrardan anladım bizim kader dediğimize siz kitap diyorsunuz. Neden böyle bir şey yaptığınızı bilmiyorum zaten önemli değil. Biz elmaya elma derken siz elmaya armut diyebilirsiniz bu onun elma olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu arada lütfen başka bir şey söyleme düşünmekten beynimin patlamasını istemiyorum."

"Merak etme sana hiçbir şey olmayacak. Unuttun mu ben hep senin yanındayım hep devasa bir Pandamız var bizim."

"Yüksek sesle Panda'ya neden sesleniyorsun sen gelip sarılacak bize. Bu arada kapıya ne kadar kaldı."

"Az kalmış olması lazım şu ilerideki tepenin arka tarafında olması lazım."

"Bir şeyi merak ettim neden bir süredir hiç siyahlı adam veya katil görmedik biz."

"Çünkü bu hikayede onları bitirdik artık karşımıza çıkmayacaklar. Yani en azından bu diyarda Aranhil'in yanına gittiğimiz zaman bolca göreceğimizi düşünüyorum onlardan."

"O zaman şurada oturup birer çay içelim bence biraz beraber zaman geçiririz. Ancak unuttuğum bir şey var ki bizim hiç çayımız yok, demliğimiz de yok ateşimiz bile yok ayrıca Aranhil'i kurtarmamız gerekiyor."

"Sana söz bu işler bittiği zaman çay içeceğiz hemde istediğin kadar çay içeceğiz. Hadi şimdi gidip Aranhil'i kurtaralım."

Lucian ve Hayal arkadaşlarını takip ederek tepeyi tırmandılar. Daha sonra da biraz ileride altın renginde 2 Panda büyüklüğünde bir kapı gördüler. Kapının içinde mavi ve mor tonları dans ediyordu.

"İşte aradığımız kapı bu bizim"

"Onu anladık be komutanım. Kapıdan geçeceğiz sonra kim varsa döveceğiz sonra Aranhili alıp geri geleceğiz."

"Aslında doğru Lucian ama geri dönmeyeceğiz onun yerine başlangıca gidip kötü kralı da döveceğiz. Tabi bunu yapabilmek için ejderha çağırmamız gerekiyor."

"Yuh ejderhayı nerede bulacağız biz? Ejderhanın yanına gidersek bence yer bizleri."

"Merak etme ejderhalar insan yemez yani onların dişinin koğuğuna bile sığmayacağın için uğraşmaz bile seninle."

"Ohh çok rahatladım şimdi hadi gidip kurtaralım şu Aranhil'i sonra ejderha kurtarırız. O kadar rahat söyledin ki balık falan tutarız daha sonra mangal yaparız."

"Ejderhalar kolay iş gerçekten gidip şu ufaklığı kurtaralım."

"Aranhil çocuk mu?"

"Çocuk değil de Aranhil çocukluğundan beri hep Galdor'un yanında olduğu için onu çocuğu gibi görüyor."

Hayal konuştuğu sırada önce Galdor kapıdan diğer tarafa geçti ardından Gümüş ve Panda geçti daha sonra ise Beyaz kapının diğer tarafında geçti. En son olarak ise Lucian ve Hayal kapının diğer tarafına geçti. Kapının öteki tarafında geçtikleri zaman ise yanan bir köy gördüler ve her yerde siyahlı askerler vardı ve siyahlı askerler diğer insanları kılıçtan geçiriyordu.

"Onları durdurmamız lazım saldıralım.

"Sakin ol Lucian burada komutan benim ve emirleri ben veririm. Saldırınn!"


0/Post a Comment/Comments