Umudun bittiği yer 37. bölüm - yeni roman

 


"Bana zarar vermesinden korkmuyorum da sevmeye çalışırken öldürebilir bile sanki ama şu haline bak oturmuş yüzünü asıyor."

"Çok tatlıdır o bazen gücünü ayarlamakta zorlanıyor olabilir. Alışırsın merak etme."

"Şuna bak ya ne kadar tatlı oturuyor öyle. En iyisi biraz seveyim onu kendine gelsin ki yolumuz çok uzun. Bildiğim kadarıyla üzgün bir panda yerinden kalkmak istemez ve hepimiz bir araya gelsek onu kaldıramayız."

Lucian cümlesini bitirdiği zaman Panda'nnın yanına gitti ve elini başının üstüne koyarak onu sevmeye başladı. Daha sonra onun yaptığı gibi olmasa da ona sarıldı (yani küçük bir parçasına sarılabildi) ve "Hadi gidelim şimdi yolumuz uzun." dedi.

Onun sözlerini duyan Panda hızlı bir şekilde oturduğu yerden kalktı ve Gümüş'ün hemen arkasından ilerlemeye başladı.

"Ne kadar da güzel gülümsüyorsun sen Hayal."

"Sen gelmeden önce ben bilmezdim gülümsemeyi. Sen birde kendini görsen."

"Gözlerinin içinde sanki yıldızlar var. Sanki evrenin haritasını gözlerine bakarak çizebilirim."

"Ben çok alışık değilim böyle sözlere Lucian. Ne diyeceğimi bilemiyorum bazen."

"Bir şey söylemene gerek yok. Sadece bana bak, elini tutmak herşeyi unutmak için bir sebep."

Mağaradan dışarıya doğru çıktıkları sırada en önde Gümüş arkasında Panda ve üstte Beyaz vardı. Lucian ve Hayal onların arkasında ilerliyorlardı. Birbirlerinin ellerini tutmuşlardı ve yürürken sık sık başlarını çevirip birbirlerine bakıyorlardı. 

Lucian tüm hayatını o an için yaşadığını düşünüyordu. Sanki önceki hayatı sadece o anın gelebilmesi için yaşanmıştı. Çektiği tüm acıları sadece onun elini tutmak için çekmişti. Aslında önceki hayatı bir kabustu ve o yaşamaya yeni başlıyordu. İçinden milyonlarca farklı kelime geçtiği sırada sadece onun gözlerini anlatan romanlar yazabileceğini düşündü. Bu kadar sevmek mümkün müydü bu kadar özlemenin alın yazısı olduğunu düşündüğü sırada. 

"Uzaklara daldın Lucian!"

"Bir an için düşünürken boldum kendimi kusura bakma."

"Neyi düşünüyorsun bu kadar?"

"Gözlerini anlatmak için kaç roman yazmam gerekir onu düşünüyorum."

"Anlatamazsın sanırım. Ben içimdeki duyguları anlatabileceğimi sanmıyorum."

"Belki de bazen anlatmak değil de hissetmek gerekiyordur."

"Hissetmek ne güzel bir kelime şimdi, ne kadar da anlamlı."

Mağaranın çıkışına ulaştıkları sırada gözlerinin güneşin parlak ışığına alışmaları biraz zaman aldı. Bu sürede gözlerini birkaç kere hızlı bir biçimde kapatıp açtılar. Birkaç samiye sonra etrafa baktıkları sırada karşılarında iki yönde uzanan toprak bir yol olduğunu gördüler.

"Şimdi ne tarafa gidiyoruz?"

"Düz devam edeceğiz. İleride küçük bir zindan var. Oraya gidip Galdor'u kurtaracağız."

"Galdor hangi hayvan?"

"Hayvan değil yahu senin benim gibi bir insan. Zindanda esir tutuluyor ve onu kurtarmamız gerekiyor."

"İstediğin herşeyi yapacağımı biliyorsun. Elimde olsa bu dünyayı yakabilirim. veya tüm dalları sana yazılan şiirlerle doldururum."

"Neleri yapacağını tahmin ediyorum. Neler yaptığını gördüm ve geleceği tahmin edebiliyorum."

"Gözlerinin çok güzel olduğunu söylemiş miydim?"

"Sanırım birlikte geçirdiğimiz birkaç saat içinde birkaç bin kere söylemiş olmalısın."

"Hadi ya hangi ara o kadar olmuş. En iyisi o sayıyı milyara tamamlayana kadar devam edeyim ben."

Hayal, Lucian'ın sözleri sonrasında kısa bir kahkaha attı ve sonrasında kollarını onun boynuna doladı. "İstediğin herşeyi yapabilirsin sen. Sana herşey serbest. Arada başka şeylerde söylebilirsin ama."

"Birçok şey söylerim ki ben. Birde hep seni sevdiğimi söylemek istiyorum."

"Onu da söyleyebilirsin. Sana her şey serbest."

"Ne kadar da garip değil mi sadece birkaç saattir senin yanındayım ama seni ilk gördüğüm andan beri seviyorum seni. Bu arada sen yanıma nerden geldin?"

"Bacadan girdim ben severim böyle şeyler yapmayı."

"Dur buldum ben. Beni seni 5000 yıldır arıyordum sonra kafamı bir yere vurmuşum ve hafızam kaçmış gitmiş benden. İşte sonra o manyak katil beni biraz şeedince ve sen gelince bir anda hatırladım hepsini."

"Sen yanımda olduğun süre boyunca hep gülümseyeceğim ben bundan eminim. O katilde iyi benzetti ama seni."

"Aslında delikanlı gibi dövüşse, ikide bir kaybolmasa farklı olurdu ama pislik işte. Kaçak döşek dövüşüyor benimle."

"Neyse biz yolumuza bakalım. Daha yapacak çok şey var."

0/Post a Comment/Comments