Umudun bittiği yer 36. bölüm - yeni roman


"Uyandım ama sanki hala bir rüyada gibiyim. Seni onda yıl bekledikten, onca yıl aradıktan sonra şimdi seni yanımda görmek, seni hissetmek sanki bir rüya değilmiş gibi geliyor bana. Sanki bunların hiçbiri gerçek değilmiş gibi sanki ama bu ihtimali kabul etmiyorum."

"Ben gerçeğim bunu biliyorsun. Sen sadece ne yaptığını bilmiyorsun. Benim yanıma gelmek için gerçekliği paramparça ettin. İhtimaller boşver şimdi sen onları yeniden yaptın. İmkansız denilen ne varsa hepsini aşarak geldin yanıma. Şimdi sana sarılıyorum, seni hissediyorum."

"Yaşamak sanırım böyle bir şeymiş. Ben alışmıştım eksik yaşamaya sanki kalbimin bir yarısı hiçbir zaman olmamıştı. Hep virgüllü sayılarda buldum kendimi, hep yarım yaşadım. Misliyle yaşlandım ama."

"Biliyorum aynılarını bende yaşadım yani benzerlerini. Sadece bu anın tadını çıkarmak istiyorum ben. Tamamlanmak, tam hissetmek çok güzel bir duyguymuş. Keşke bu anın içinde sonsuza kadar kalabilseydik."

Lucian Hayal'e sıkıca sarılmıştı ve onun kokusunu içine çekiyordu. Öyle bir andaydı ki eğer gördükleri bir rüyaysa hiçbir zaman uyanmak istemiyordu. "Acaba gerçeği nasıl parçalamıştı? Gerçeklik parçalanabilir miydi acaba? Hayal buraya nasıl gelmişti? O oraya nasıl gitmişti? Neredeydi?" Bütün sorular zihninde kısa bir süre için dolaşıyor sonra Lucian onları uzaklara atıyordu. Hiçbir sorunun hiçbir cevabı o andan daha önemli değildi. Zaten sorular saçmaydı, cevaplar daha saçmaydı. 

"Soruların var biliyorum ama şu anda değil. Zamanı geldiğinde hepsine cevap vereceğim. Ne hissettiğini biliyorum."

"Sorulara inanmıyorum ben ve cevaplara. İstediğin zaman anlatabilirsin bana. Ben hep dinlerim seni ne anlatırsan anlat. Şu an hiçbir şeyi düşünmek istemiyorum sadece her hücremde seni hissetmek istiyorum."

"Biliyorum ne hissettiğini, ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Bu yüzden seni daha fazla bekletmeye hakkım yok. Sorularına cevap verebilirim."

"Ben sorularımı bilmiyorum ki. Şu an herşeyi unuttum ben. Sadece sen varsın ve diğerlerinin bir önemi yok."

"Hadi ama soruların var biliyorum. Merak ettiklerinin olması çok doğal."

"Tamam ya sen kazandın. İlk olarak burası neresi?"

"Güzel bir soru. Şu anda evinden çok uzaktayız sanırım burası başka bir diyar."

"Buraya nasıl geldin ve ben nasıl geldim?"

"Bundan birkaç yıl önce kaçırıldım ben senin geldiğin gezegenden. Sense söylediğim gibi gerçekliği parçalayarak geldin. Evet burası başka bir gerçeklik."

"Kim kaçırdı seni hemen göster onu bende ona haddini bildireyim."

"İşte burası biraz karışık. Onun adını bilmiyorum sadece çok kötü olduğunu biliyorum. Neden beni kaçırdığını da soracaksın çünkü bizi ayırmak istiyordu o. Beni bulmaman için beni bu diyara hapsetti. Sen gelene kadar umudum yoktu ama sen geldin ve ben kaçmayı başardım."

"Ben hiçbir şey anlamamaya başladım. Kaç tane gerçeklik var ki? Ben hangi gerçeklikten geldim? Gerçek dediğin şey nedir ki?"

"Sakin ol biraz biraz acı bana bu kadar soru sorulmaz ki! Seni bıraksam sadece soru soracaksın gibi geliyor bana. Burası farklı bir diyar diye düşün. Çok ama çok kötü birisi tarafından yönetiliyor."

"Onu durdururuz sonra gideriz buradan. Sahi buradan gitmenin bir yolu var mı?"

"Evet bir yolu var ve bizde o yolu takip edeceğiz."

"Hemen gidelim o zaman, buradan gidelim, oradan da gidelim. Madem diyar değiştirebiliyoruz sadce ikimizin olduğu bir yere gidelim."

"Gidelim. Çok uzaklara gidelim ama gitmek için yapmamız gerekenler var. O kötü kişi bu diyarı kontrolü altında tutuyor ve bu diyarda terör estiriyor."

"Onu durdurur sonra gideriz bizde. Bu diyarı da kurtarırız, sonra birleştiririz iki yakasını hayatın. Bence çok harika bir plan."

"Evet, tam olarak bizde bunu yapacağız. Öncelikle buradan çıkmamız gerekiyor daha sonra birisini daha kurtaracağız. Karşımızdaki kötülük çok güçlü ve bizimde güçlü olmamız gerekiyor."

"Çıkalım sonra kötüyü öldürelim, diğer kötüleri de öldürelim sonra da burayı kurtarıp gideriz. Bu arada seni neden kaçırdı? Neden seni bulmama engel olmak istedi?"

"Neden beni kaçırdığını bilmiyorum sadece bizim bir araya gelmemiz onun tüm planlarını bozacaktı ve bir araya gelememiz için beni kaçırdı. Yoksa yollarımız mutlaka kesişecekti."

"Yanımda olduğun için küfür etmiyorum canım. Sana canım dedim ne kadar da güzel bir kelime böyle. Ben seni seviyorum sanırım. Ne sanırımı be seni seviyorum ben. 5000 yıldır seni bekliyordum ben. Seviyorum seni ve birlikte olmamıza, mutlu olmamıza hiçbir güç engel olamayacak. Kaç kişi onlar? Kaç tane katil var?"

"Sayılarını bende bilmiyorum. Sadece çok fazla sayıda olduklarını biliyorum. Seni ölüme yaklaştıran o kız katillerin başı. Onunla tekrardan karşılaşacağız. Ayrıca bende kaçmış olduğum için beni arayanların sayısı daha fazla olacak. Yolculuk daha zorlu olacak anlayacağın."

"Ben o kelimenin anlamını bilmiyorum hayatım. Hiçbir şey sensizlik kadar zor değil ve sensizliğin buzullarından geçtikten sonra hiçbir şey bana engel olamaz artık."

"Biliyorum canım. Madem kendini daha iyi hissediyorsun bu mağaradan çıkalım ve yolculuğumuz başlasın."

"O zaman adı aşk olsun yolculuğumuzun."

Lucian ve Hayal ayağa kalktıkları zaman diğer arkadaşları da ayağa kalktı ve gitmeye hazırlandılar. Panda ise hızlı adımlarla onların yanına gelip sıkıca sarıldı. O kadar sıkıca sarıldı ki Lucian nefes alamadığını hissetti. Bir süre sonra Panda yaptığının farkına varıp sarılmasını bıraktı ve hep beraber mağaranın çıkışına doğru ilerlemeye başladılar.

"Hayal bu manyak Panda beni sarılarak öldürecekti."

"Seni çok sevdi ondandır. Merak etme sana zarar vermez o."

0/Post a Comment/Comments